sağ köprücük kemiği lenf bezi şişmesi / Lenfoma belirtileri ve tedavisi - Samsun Haberleri

Sağ Köprücük Kemiği Lenf Bezi Şişmesi

sağ köprücük kemiği lenf bezi şişmesi

Boynumdaki beze kansere dönüşür mü?

3 yıldır boynumda bir beze var. Tam boynumun sol yanında, kasların biraz altında duruyor. Önce daha belirgindi, sonraları biraz küçüldü. "Kötü bir şey olsaydı şimdiye çoktan hastalanırdım" diyorum ama yine de kansere dönüşmesinden korkuyorum. Ne yapmalıyım? Dilek K./İstanbul

Madem bu kadar endişe ediyorsunuz niye 3 sene beklediniz? Sizin bezenizden bir şey olacağı yok ama işin doğrusu bir sorun varsa onu çözmeye çalışmaktır. Zaman sadece aşk yarasını iyileştirir. Sizin beze dediğiniz muhtemelen büyümüş bir lenf bezidir. Lenf bezleri vücutta yaygın olarak bulunan küçük, fasülye şeklinde oluşumlardır. Lenf damarları üzerinde yer alırlar; görevleri ise akmakta olan lenf sıvısını süzmek, akyuvarlar tarafından tahrip edilmiş mikropları ve yabancı maddeleri ayıklamaktır. Lenf bezleri tek başlarına ya da gruplar halinde bulunup, toplu iğne başından zeytin büyüklüğüne kadar farklı şekillerde olabilir. Bazıları gruplar halinde boyunda, koltukaltında ya da kasıklarda tespit edilirken, genelde derinlerde bulundukları için fark edilmezler. Bir lenf bezi büyümeniz varsa sebebi yüksek olasılıkla en basit olanıdır.

Şişme nedenleri farklı
Lenf bezleri yakınlarında bir yaralanma, mikrobik hastalık ya da tümöral oluşum geliştiğinde büyür. Hangi lenf bezlerinin büyüdüğü, hastalığın anlaşılmasına da yardım eder. Boyunda, çene altında ya da kulak arkasındaki lenf bezleri sıklıkla soğuk algınlığı, grip gibi bir üst solunum yolu hastalıkları olduğunda şişer. Bununla birlikte başta, boyunda, ağız içinde ya da lenf bezinin yakınında kesik, yara, iltihap varsa veya bir tümör oluşmuşsa da büyür. El ve koldaki yara ve enfeksiyonlar ise koltukaltındaki lenf bezlerini şişirir. Seyrek olarak meme kanseri ve lenfoma da buna sebep olabilir.

Sebebe göre tedavi
Bacak, kasık ya da cinsel organlardaki yaralanma ya da enfeksiyonlar ise kasık lenf bezlerinin büyümesine sebep olur. Seyrek olarak çevre doku kanserleri de benzer tabloya yol açabilir. Köprücük kemiği üzerindeki alanda büyüyen lenf bezleri ise akciğer, meme, boyun ve karın organlarındaki enfeksiyon ya da tümör nedeniyle büyür. Eğer birden fazla bölgedeki lenf bezleri büyümüşse buna genel lenf büyümesi denir. Kızamık, kızamıkçık, suçiçeği, kabakulak gibi bir viral hastalığa; bakterilerin sebep olduğu bir enfeksiyona; fenitoin gibi bazı ilaçların uzun süreli kullanımına; MMR aşısına; lösemi, Hodgkin hastalığı, non-Hodgkin lenfomaya; AIDS'e ve frengi gibi cinsel yolla bulaşan hastalıklara bağlı olabilir. Tedavi altta yatan nedenin tedavisine dayanır. Bakterilerin sebep olduğu enfeksiyonlar antibiyotikle tedavi edilir. Viral enfeksiyonlar kendi kendine geçer. Kanserden şüpheleniliyorsa; lenf bezini çıkarıp incelemek gerekebilir. Bir ay içinde eski haline dönmeyen büyümüş lenf bezini bir doktorun görmesinde fayda vardır.

Hastalıklar

Hodgkin Hastalığı

Yorum

Lenf bezlerinin giderek büyümesi ile karakterize bir hastalıktır. Tek bir odaktan başlayarak etrafındaki komşu bezlere yayılarak büyüme özelliği gösterir. Nedeni bilinmemektedir. Sıklığı/ arasında değişmektedir. En sık görüldüğü yaşlar yaş arası ve 50 yaşın üzeridir. Erkeklerde kızlardan 3 kat daha fazla görülür. Akraba evliliği yapanlarda ve HH olan kişilerin çocuklarında daha daha sık ortaya çıkar. Sistemik lupus eritematosus, romatoid artrit, ataxia-telengiectasia ve İsviçre tipi agamaglobülinemi ile birlikte daha sık rastlanır. Ebstein-Barr virüs ile ilgisi olduğu bilinmektedir.

Patoloji

HH bir lenf bezi zincirinden diğerine komşuluk yolu ile yayılır. Sol köprücük kemiği üzerindeki lenf bezi tutulduğunda karın içindeki paraaortik lenf bezlerinde, sağ köprücük kemiği üzerindeki lenf bezi tutulduğunda mediastinal lenf bezlerinde büyüme meydana gelir. Paraaortik lenf bezi tutulduğunda ardından dalak, karaciğer ve kemik iliği tutulması da beraberinde gerçekleşir. Noduler sklerozan tip HH en sık komşuluk yoluyla yayılma gösterirken karışık hücreli ve lenfositten fakir tip HH ise komşuluk dışı yollarla yayılma gösterirler.

Real Sınıflamasına göre HH aşağıdaki tiplere ayrılarak incelenmektedir;
  - lenfositin ön planda olduğu, nodüler (diffüz olan veya olmayan)
  - klasik HH
 
    - lenfositten zengin klasik hastalık
    - nodüler sklerosis
    - karışık hücreli
    - lenfositten fakir
  
Modern tedavi protokollerinin uygulanması ile HH tipleri arasındaki prognostik fark önemini giderek yitirmektedir.

Ailevi HH

HH olgularının belirli ailelerde veya belirli ırklarda toplanması genetik bir yatkınlık veya aynı nedensel ajana maruz kalma olasılığını artırmaktadır. HH ailelerinin incelenmesi sonucunda seks kromozomlarında bir mutasyona rastlanamamıştır. Ancak etkilenen ailelerin incelenmesi sonucunda ortak bazı HLA antijenleri bulunmuştur. Birçok yayında birinci derece akrabalarda (çocuklar da dahil) ve ebeveyn-çocuk çiftlerinde hastalığın birlikte görüldüğü bildirilmiştir. Eş yumurta ikizi olan ailelerde birinci derece akrabalarda HH olma riski üç kat, çocuklarda ise yedi kat artmış bulunmuştur.

Klinik özellikler

1-Lenfadenopati (olguların %90'ında)

Bir veya birden fazla yüzeysel lenf bezinin ağrısız olarak şişmesi (nadiren ağrı olabilir). Olguların %'inde boyundaki lenf bezleri büyür, beraberinde %60 olguda göğüs boşluğu içindeki (mediastinal) lenf bezleri de büyümektedir. Koltuk altı, kasık ve karın zarı arkasındaki lenf bezleri de sıklıkla tutulabilir. Tutulan bezler genellikle iyi seçilebilen elastik ve lastik kıvamındadır. Hassasiyet nadirdir. Mediastinal lenf bezleri tutulduğunda inatçı kuru öksürük ve süperior vena kava sendromu (boyun damarlarında genişleme, ses kısıklığı, nefes almada ve yutmada güçlük) meydana gelir.

2-Splenomegali (dalağın büyümesi)

Dalak büyümesi sıklıkla fizik inceleme sırasında anlaşılır ancak büyümüş olması mutlaka dalağın tutulmuş olduğu anlamına gelmez. Dalağın tutulup tutulmadığını anlamak çok önemlidir ve bunun için hassasiyeti en fazla olan FDG-PET incelemesi yapılmalıdır. Dalak en sık lenfositten fakir, daha az sıklıkla ise karışık hücreli tipte tutulmaktadır.

3-Sistemik bulgular (olguların %30'unda)

Aralıklı olarak yükselen ateş, iştahsızlık, bitkinlik ve güçsüzlük, bulantı gece terlemeleri ve kilo kaybı. Olguların %'inde hafif kaşıntı görülür. Kaşıntı daha ziyade ileri evre hastalıkta görülmekte olup diğer sistemik semptomlarla birliktedir. Bazen HH'nın ilk belirtisi olabilir. Hastalık iyileştikçe kaşıntı kaybolur. Tekrar ortaya çıkması hastalığın tekrar ettiği olasılığını akla getirmelidir. %5'den az olguda alkol alındığında göğüsten başlayarak kollara, sırta ve bacaklara yayılan ağrı olur. Nedeni bilinmemektedir. Daha hastalık belirtileri ortaya çıkmadan görülebilmektedir. Tedaviye azalarak kaybolur. Hastalık tekrarladığında olduğunda diğer belirtiler ortaya çıkmadan ağrı geri gelebilir.

4- Akciğer hastalığı (olguların %17'sinde)

Mediastinal ve hiler lenf nodlarından hastalık akciğere yayılabilir. Hodgkin hastalığında olguların 2/3'ünde göğüs boşluğunda tutulma vardır. bu nedenle mediastinal veya hiler lenfadenopati olan hastalar akciğer tomografisi ile incelenmelidirler. Akciğer tutulumu daha çok nodüler sklerozan tip HH da görülür.

5-Nörolojik belirtiler

Nörolojik bulgular genellikle hastalığın geç evrelerinde ortaya çıkar. Hastalık siniri sistemine omurga etrafındaki lenf bezlerinden sinirler, kan damarları veya lenfatik yolla veya hematolojik yayılma ile metastaz yapar. Orta hattaki sinir sisteminde hastalık dura zarının üstünde yer alır tuttuğu yeri ilgilendiren bası bulguları meydana getirir. Hastalık beyine yayılma gösterdiği zaman kafa içi basınç artışı bulguları, vücudun yarısında felçler veya duyu bozuklukları, fokal konvülsiyonlar, veya bazen göz dibinde ödem görülür. Nörolojik bulgular bazen intrakranial yayılma olmaksızın;
  - metabolik bozukluklar
  - enfeksiyonlar (herpez zoster, menenjit, ve beyin absesi)
  - kemoterapiye bağlı nörotoksisite
  - radyoterapi durumunda da meydana gelebilir.

6-Kemik hastalığı (olguların %2'sinde)

Tipik olarak kemik ağrısı ile kendini gösterir. Kemik tutulumunun radyolojik bulguları değişkendir ancak varlığı agresif bir gidişe işaret eder ancak son 10 yılda kemik tutulumu olan hastaların prognozunda iyiye gidiş görülmüştür. Omurga tutulması olan hastalarda görülen en önemli komplikayon kompresyon kırığı sonucu omurilik basısı veya tümörün epidural bölgeye uzanmasıdır.

7-Kemik iliği tutulması (tüm olguların %5'i)

Hemoglobinde ,lökosit sayısında ve trombosit sayısında düşüklük görülen hastalarda kemik iliği tutulmasından şüphe edilmelidir. Birden fazla bölgeden kemik iliği incelemesi yapılarak tanı konmalıdır çünkü HH kemik iliğini bölgesel olarak tutar.

8-Karaciğer hastalığı

Beraberinde neredeyse tüm olgularda dalak tutulması da vardır. Hafif karaciğer büyümesi ve karaciğer fonksiyon testlerinde bozulma, genellikle karaciğerin ne oranda tutulduğunu genellikle göstermez. Bu nedenle kesin tanı için karaciğer biyopsisi yapılmalıdır. Sarılık ortaya çıktığında eğer HH'na bağlıysa hastalığın çok ilerlediğini gösteren bir bulgudur. Ancak sarılığın tek nedeni HH değildir. Hemolitik anemi, viral hepatit, toksik hepatit veya kolestaz gibi durumlarda da sarılık görülebilir.

9-Deri bulguları

Spesifik deri lezyonları ve paraneoplastik lezyonlarla karakterizedir. Olguların %'inde görülmektedir. Kırmızı nodüller ve papüller şeklinde kendini gösterir. Deri tutulması oludğnda genellikle diğer bölgelerde tutulmuştur ve prognoz çok kötü demektir. Lezyonların tedaviyle geriler. Tekrar ortaya çıkması hastalığın nüks ettiğini gösteren bir bulgudur. Deri lezyonları tümör hücrelerinden sitokin denen maddelerin salınması ile ortaya çıkar. Bazen bacakların ön yüzeyinde eritema nodozum denen iltihabi nodüller oluşur. Bu bulgu kemoterapi ile geriler. Hastalığn nüks etmesinden haftalar veya aylar önce tekrar ortaya çıkabilir.

Böbrek bulguları

Olguların %13 kadarında HH direkt böbreği tutabilir. Tek böbrek tutulabileceği gibi her iki böbrek düz ve tutulabilir. Tutulma diffüz veya fokal olabilir. Üreter tıkanması veya renal ven trombozu sonrasında da böbrek fonksiyon bozukluğu meydana gelebilir. HH glomerülonefrit meydana getirebilir. En sık minimal chenge tipi görülmekle birlikte tüm glomerülonefrit tipleri HH ile birlikte görülebilmektedir. Nefrotik sendrom genellikle hastalığın seyri sırasında oluşur. Bazen de hastlalık ortaya çıkmadan önce nefrotik sendrom görülebilir. Tedaviye cevap verir ve nüks sırasında tekrar ortaya çıkar.

Hematolojik bulgular

 - kemik iliği baskılanması dalağın fazla çalışması (hipersplenizm) veya kemik iliği tutulması sonucunda meydana gelir.
  - pozitif Coombs testi hemoliz ile birlikte veya hemoliz olmaksızın görülebilir. Coombs testinin pozitif olması ileri evre hastalıkla ve sistemik semptomlarla birlikte görülür.
  - olguların %'sinde immün trombositopeni görülür.
  - HH'da trombotik trombositopenik purpura da tarif edilen bir durumdur.
  - otoimmün nötropeni HH da görülebilen bir hastalıktır ve hastalığın tanısı konmadan önce ortaya çıkabilir.
  - hastaların %15'inde kanda eosinofil denen hücrelerde artma görülebilir. HH'nı meydana getiren hücrelerden salınan interlökin 5'in eosinofilleri arttırdığı gösterilmiştir.

Endokrin ve metabolik bulgular

HH ile en sık birlikte görülen metabolik bozukluk kanda kalsiyum düzeyinin artmasıdır. Bu durum genellikle hastalığın ileri evrelerinde görülür ve kötü prognoz belirtecidir. Nedeni D vitamini metabolizmasındaki bozulmadır. Nüks sırasında ortaya çıkabilir ve kemoterapi ile normale döner. Bir diğer metabolik bozukluk da HH sırasında ortaya çıkan laktik asidozdur. Kemoterapi ile ortadan kalkar. Antidiüretik hormonun uygunsuz salınımı da görülebilen diğer bir metabolik anormalliktir.

Laboratuar bulguları

Anemi, nötrofil sayısında artma, eosinofil sayısında artma, lenfosit sayısında azalma ve kemik iliği bulguları ortaya çıkan hematolojik laboratuar bulgularıdır. Biyokimyasal bulgular arasında serum bakır düzeyinde artma, serum ferritin düzeyinde artma, transferrin düzeylerinde azalma, eritrosit sedimentasyon hızında artma, fibrinojen düzeylerinde artma, haptoglobülin düzeylerinde artma, alkalen fosfataz düzeylerinde artma (kemik hastalığı), serum çözülebilir interlökin reseptör düzeyinde artma ve beta 2 makroglobülin düzeyinde artma sayılabilir.

İmmünolojik özellikler

Hodgkin hastalarında T hücre işlevlerinde inatçı bir baskılanma görülür. Hücresel immünitede bozukluk baskılayıcı monositlere ve baskılayıcı T hücrelerine anormal hassasiyet ve interlökin 2 üretiminin bozulması sonucu meydana gelir. T hücrelerindeki bu bozukluk Hodgkin hücrelerinden salınan sitokinlere bağlıdır. Hücresel immün bozukluğun yanı sıra humoral immünite de bozulmuştur. Bunun nedeni tedaviyi takiben B lenfosit işlevlerindeki geçici bozulmadır. Eğer hastalık nedeniyle dalağın cerrahi olarak çıkartılması gerekiyorsa bu işlemden önce hastalara pnömokok ve H. influenza B aşıları yapılmalıdır. İleri evre HH'da T ve B lenfosit sayılarındaki azalma sonucunda lenfositopeni meydana gelir. Bu bozuklukları saptamak amacıyla hastalarda mutlak lenfosit sayısı, T ve B hücre sayıları ve T hücre işlev çalışmaları testleri yapılmalıdır.

Evreleme

Abdominal ve pelvik tomografi hastalığın yayılmasını değerlendirmek açısından değerli yöntemlerdir ancak lenf nodu hastalığını ortaya koymakta yetersiz kalırlar. Dalak tutulumunu tomografi ancak %19 hassasiyetle saptayabilirler. Dalak tutulmasını en iyi (%92 oranda) saptayabilen FDG-PET tomografidir. MR görüntüleme sınırlı kullanım alanına sahiptir. Tomografide şüphede kalınan barsak lenf nodlarını ayırt etmek için kullanılır. Galyum 67 sintigrafisi diafram altı hastalıkta hastaların %40'nda doğru sonuç verdiği için dikkatli değerlendirmelidir. Laparotomik evreleme büyük bir cerrahi girişim gerektirir ve yera enfeksiyonu, karın içinde hematom ve abse gelişmesi, pankreatit ve akciğer problemleri gibi komplikasyonları beraberinde getirebilir. Çocuklarda cerrahi evreleme artık gerekli bulunmamaktadır, bunun nedeni;
  - çocuklarda sistemik kemoterapi kullanımının ön planda olması
  - tanısal görüntüleme teknolojilerindeki gelişmeler sonucunda karın zarı arkasındaki lenf bezlerinin de hassas bir şekilde saptanabilmesi
  - cerrahi evrelemede dalağın çıkartılmasından sonra ciddi bakteriyel enfeksiyonların görülmesidir.

Tedavi

HH'nin çocuklarda tedavisi kombine tedavi olarak yapılmaktadır. Kombine tedavi kemoterapi ve ilgili alana verilen düşük doz radyoterapiden (25Gy) oluşmaktadır. Bazı seçilmiş hastalarda sadece kemoterapi ile tedavi mümkün olabilmektedir. Radyoterapi verilmeksizin kullanılan kemoterapi
  - radyasyona bağlı büyüme bozukluklarını
  - tiroid ve kalp-akciğer bozukluğunu
  - radyoterapiye bağlı ikincil kanserleri engeller.
Kemoterapide sıklıkla dönüşümlü olarak COPP ve ABVD kemoterapisi kullanılmaktadır. Etoposit ile birlikte alkilleyici ajanlar ve antrasiklinlerin kullanılması tedavi cevabını arttırmaktadır ancak etoposit ile birlikte doksorubisin kullanılması sekonder AML gelişme riskini yükselttiği için önerilmemektedir. HH'nın modern tedavisi ya hastalığın evresine ve tedaviye verilen cevaba göre veya riske bağlı tedavi olarak iki şekilde yapılabilmektedir. Riske göre belirlenen tedavide risk olarak kabul edilen parametreler ateş, gece terlemesi ve kilo kaybı gibi semptomların bulunması, periferde ve göğüs boşluğunda büyük lenf nodu paketlerinin bulunması, hastalığın lenf bezlerinden etraftaki dokulara yayılması, birden fazla lenf nodu bölgesinin tutulması olarak sayılabilir. Erken evre hastalıkta 3 yıllık olaysız sağ kalım % arasındadır. İleri evre hastalıkta bu oran %'ye düşer. Orta derecede riski olan hastalarda kemoterapi ile birlikte verilen düşük doz radyoterapi uzun dönemde başarılı bir sağ kalım oranı sağlayabilmektedir. Tüm ileri evre hastalarda kemoterapi'nin yanı sıra tutulan bölgeye radyoterapinin verilmesi de gerekmektedir. Erken evre hastalık ise radyoterapisiz sadece kemoterapi ile tedavi edilmektedir.

Tekrarlayan hastalık

HH'de tekrar genellikle tanıdan sonraki ilk 3 yıl içinde olur ancak bazı hastalarda 10 yıl sonra bile nüks görülebilir. Tedavi sırasında veya tedavinin bitiminden sonra ilk 12 ay içinde tekrarlayan hastalıkta prognoz çok kötüdür. Daha uzun süre sonra nükseden hastalıkta ise konvansiyonel kemoterapi ile % oranında iyileştirme sağlanabilir. Kemoterapide birçok farklı şema benzer etki yüzdeleri ile kullanılmaktadır. Yüksek doz kemoterapiden sonra yapılan kök hücre nakli de tedavi seçenekleri arasındadır.

Prognostik faktörler

Yaş: Yaşın genç olması iyi prognoztik bir faktördür. 
Cinsiyet: Kızlarda prognoz erkeklerden daha iyidir. 
Sistemik belirtiler: ateş, gece terlemesi ve kilo kaybı varlığında prognoz kötüdür. Tam remisyon: tam remisyon olan hastalarda yaşam beklentisi olmayanlara göre daha yüksektir. Histoloji: lenfositten zengin olan HH da prognoz en iyidir. Daha sonra giderek kötüleşen prognoz sırasıyla nodüler sklerozan, karışık hücreli ve lenfositten fakir tiplerde görülür. Nodüler lenfositten zengin diffüz olmayan tip yavaş giden ama yine de nüks edebilen bir tiptir. Hastaların %10 kadarı B hücreli non Hodgkin lenfomaya dönebilir. Diffüz olan tipte ise nüks nadirdir ama bir kez olursa gidiş daha hızlı ve agresiftir, sağ kalım düşüktür. 
Evre: hastalık ne kadar ileri evredeyse prognoz o kadar kötüdür.

Komplikasyonlar

Tedaviye bağlı komplikasyonlar:


  - akciğer hasarı, radyasyon veya kemoterapiye (bleomisin) bağlı
  - kalp hasarı; radyasyon ve kemoterapiye (doksorubisin) bağlı
  - omurilik hasarı;radyoterapiye bağlı
  - radyasyon nefriti
  - sperm sayısının ve kalitesinin azalması kemoterapiye bağlı (hastalardan sperm alıp dondurarak saklama işlemi yapılmalı)
  - adet kanamalarının kaybolması; radyasyona veya kemoterapiye bağlı
  - tiroid bezinin yetersiz çalışması; radyasyona bağlı
  - yumuşak doku ve kemik hasarı, kemik büyümesinin duraklaması; radyoterapiye bağlı
  - dalak çıkartıldıktan sonra gelişen enfeksiyonlar
  - ikincil kanserler; radyoterapiye ve kemoterapiye bağlı.

Lenf Bezi Değerlendirme Programı

Bu programda amaçlanan nedir?

Lenfadenopati adı verilen lenf bezlerindeki kalıcı şişlikle karakterize tablonun multidisipliner olarak tanı ve tedavisi programıdır. Büyüyen lenf bezlerinin sebebi ve şiddeti değerlendirilerek en uygun tedavi düzenlenir. 





Lenf nedir? Lenf bezi/düğümü nedir?

Lenf vücutta bulunan temiz bir sıvıdır. Atardamarlarla bütün vücuda yayılır, dokular arasında dolaşır, doku ve hücre atıklarını toplayarak bunları lenfatik damar sistemiyle toplam damara drene eder (boşaltır). 
Lenf bezleri (düğümleri) ise lenfatik sistemdeki filtrelerdir. Bakteri, virüs, kanser hücreleri, istenmeyen maddeleri filtre ederek süzer ve emniyetli bir şekilde vücuttan atılmasını sağlar. 


Lenfadenopati nedir?

Lenf düğümlerinin normalden büyük (1 cm’den büyük) veya kalıcı olması durumudur. Sert veya keçeleşmiş gibi hissedilen lenf düğümlerinin kanser veya enfeksiyonla (iltihap) ilgili olduğu düşünülebilir. Bunların %0,6’sının sebebi bulunamamaktadır ve sadece %1,1’i kanser ile ilgilidir. 

Lenf bezi büyümesinin sebepleri neler olabilir?

  • Kanserler (lenfoma, lösemi, metastaz, vb.)
  • Enfeksiyonlar (bakteri, virüs, mantar, granülomatöz, vb.)
  • Bağışıklık sistemi hastalıkları (romatoid artrit, lupus, vb.)
  • Nadir durumlar (sarkoidoz, histiyositoz, vb.)
  • Çevresel etkenler (maden ve metal işleri, vb.)
  • Tedaviye bağlı (bazı ilaçlar, serum tedavileri)


Yaşın önemi var mı?

Lenf bezi büyümesinin değerlendirilmesinde göz önüne alınması gereken bazı faktörler vardır. Sağlıklı çocukların hemen yarısında yaşamlarının herhangi bir döneminde iyi huylu veya enfeksiyona bağlı lenf bezi büyümesi vardır. Gerek çocuklarda gerekse de erişkinde 2 hafta içinde kaybolan veya büyüklüğü değişmeden 12 aydan fazla devam eden bir lenf bezi büyümesinin kanserle bağlantılı olma olasılığı düşüktür. 


Maruz kalınabilecek çevresel etkenler nelerdir?

Çevresel etkenler, seyahat, hayvan ve böcek ısırıkları sorgulanmalıdır. Sürekli kullanılan ilaçlar, geçirdiği enfeksiyonlar, bağışıklık durumu olduğu aşılar öğrenilmelidir. Tütün ve alkol kullanımı ile ultraviyole maruziyeti kanser riskini arttırır. İş öyküsü (maden, duvarcılık, metal işleri) sorgulanır. Cinsel yolla bulaşan hastalık öyküsü ve ailede lenf bezlerini büyüten hastalık öyküsü sorgulanır.


Lenf bezinin şekli ve büyüklüğü önemli mi?

Lenf bezinin sıcaklığı, üzerinin kızarık olması, hassasiyeti, hareketliliği, kıvamı ve yoğunluğu önemlidir. Kansere bağlı olanlar genellikle sert, düzensiz, ağrısız ve hareketsizdir. Ağrılı ve hassas olanlar sıklıkla iltihabi bir nedene bağlıdır. 


Vücudun neresinde lenf bezleri vardır?

Vücudun tüm bölgelerinde lenf bezleri bulunmaktadır. Ancak sizin fark edebileceğiniz lenf bezi büyümelerinin olabileceği bölgeler; boyun bölgesi (çene altı, kulak altı ve ense dahil), koltuk altı ve köprücük kemiği bölgesi, kasık bölgesi.


Meme kanserinde koltuk altı lenf bezleri neden büyür?

Atardamarlar meme dahil organlara taze kan ile oksijen, gıda ve sıvı taşır. Kullanılan kan toplardamarlarla kalbe ve akciğerlere taşınarak temizlenmesini sağlar. Lenf damarları ise ayrı bir lenf sisteminden sıvı ve atıkları taşır. 
Meme kanseri hücreleri, kan damarları veya lenf kanallarına girerek vücudun diğer bölgelerine gitme eğilimindedir. Lenfatik sisteme giren kanser hücreleri koltuk altındaki lenf bezleri tarafından süzülür ve sisteme karışması engellenmeye çalışılır. Lenf bezlerinde süzülerek biriken bu kanser hücreleri zamanla lenf bezlerinin büyümesine ve kanser tarafından işgal edilmesine neden olabilir. Bu durum kanserin meme dışında seyahat edebilmesi veya tekrar geri gelme riski açısından önemlidir.  


Koltuk altı lenf bezleri sadece meme kanserinde mi büyür?

Koltuk altı bölgesi lenf bezleri meme, kol ve göğüs duvarı lenflerini filtre eder. Meme kanseri dışında cilt kanserleri, lenfoma, lösemi ve yumuşak doku tümörlerinde de koltuk altı lenf bezleri büyüyebilir. Bu bölge lenf bezlerini büyüten kanser dışı nedenler; cilt iltihap ve travmaları, kedi tırmığı hastalığı, sarkoidoz, frengi ve diğer bazı enfeksiyon hastalıklarıdır. 


Büyümüş lenf bezlerine tanı koymak için tetkik yapmak gerekir mi?

Fizik muayene ve öykü iyi huylu bir sebep düşündürüyorsa hastaya güvence verilir ve lenfadenopati devam ediyorsa sadece takip önerilir. İltihabi veya bağışıklık sistemi ile ilgili sebep düşünülüyorsa özel testler gerekebilir. Kansere bağlı olmadığı düşünülüyorsa 4 hafta gözlenir. Lenf bezleri büyümesi tüm vücuda yaygınsa rutin laboratuvar testler, iltihabi ve bağışıklık sistemi ile ilgili yapılır. Büyüyen lenf bezinin karakteristiği için ultrason (USG), bilgisayarlı tomografi (BT) veya manyetik rezonans (MR) görüntüleme yapılabilir. Boyun lenf bezi büyümelerinde 14 yaşına kadar ilk tercih olarak USG, 14 yaş sonrası için BT tercih edilmektedir. Anormal lenf bezlerinin yerine göre tercih edilen radyolojik tetkiklerin duyarlılığı değişebilmektedir. Tanıda halen tereddüt varsa biyopsi önerilir. 


Hangi durumlarda kanserden şüphelenmek gerekir?

  • Yaşın 40’ın üzerinde olması
  • Süresinin 4 haftadan fazla olması
  • Yaygın lenf bezi büyümesi olması (2 veya daha fazla bölgede)
  • Erkek cinsiyet
  • Lenf bezinin 8 haftada eski haline dönmemesi
  • Köprücük kemiği üzerinde lenf bezi büyümesi
  • Ateş, gece terlemesi, kilo kaybı, karaciğer-dalak büyümesi gibi belirtiler
  • Beyaz ırk


Hangi durumlarda biyopsi öneriliyor?

Sebebi bulunamayan veya kanser şüphesi olan lenf bezi büyümelerinde ilk seçenek iğne biyopsileridir. İnce iğne biyopsisi hızlı, doğru, emniyetli ve görece basit bir işlemdir. Reaktif (iltihabi, kansere bağlı olmayan) lenf bezi düşünülüyorsa ilk tercihtir. Doğruluğu %90’dır. Gerekirse kalın iğne biyopsisi de yapılabilir. İnce iğne biyopsisinde yanlış pozitiflik nadirdir. Yanlış negatiflik sebepleri; lenf bezinde hastalığın erken dönemde veya kısmi olduğu durumlar, deneyimsiz hücre patolojisi, lenfoma varlığı ve örnekleme hatalarıdır. Lenfomadan şüpheleniliyorsa hastalığın özelliğinden dolayı lenf bezinin hepsinin çıkartılması gerekir. Bunun dışında iğne biyopsileri kanser ile diğer sebepleri ayırmada kullanışlı bir yöntemdir. İlave işlemleri tercih etmeyen hastalarda açık biyopsi tanısal bir seçenektir. 
Hangi yöntem tercih edilirse edilsin en büyük, en şüpheli ve en kolay ulaşılabilen lenf bezleri tercih edilmelidir. İşlem kasık lenflerinde en verimsiz, köprücük kemik üstü lenflerinde en verimlidir. 


Liv Hospital Ulus’ta nasıl bir tedavi uygulanıyor? 

Lenf bezlerinizde büyüme yakınması ile hastanemize müracaat eden hastalara Genel Cerrahi Uzmanları tarafından öncelikle bir fizik muayene yapılmaktadır. Daha sonra hastalar gerekli radyolojik tetkikleri için Radyoloji Bölümüne yönlendirilmektedir. Hastanın öykü ve fizik muayene sonucuna göre gerekirse kan tetkikleri de yapılabilmektedir. Radyolojik sonuçları takiben halen tanıda kesinlik yoksa veya kanser şüphesi söz konusu ise biyopsi önerilmektedir. İğne biyopsileri Girişimsel Radyoloji Uzmanı tarafından USG, BT veya MR eşliğinde yapılmaktadır. Açık biyopsiler ise lenf bezinin yeri de göz önüne alınarak genellikle Genel Cerrahi Uzmanları tarafından yapılmaktadır. 


Hangi hekim ve kliniklerle iş birliği içinde çalışılıyor?

Tanı ve tedavide uzmanlaşmış Genel Cerrahi Uzmanları ile Radyoloji, Mikrobiyoloji, KBB, Tıbbi Onkoloji, Hematoloji, Alerji ve Patoloji Uzmanları iş birliği içinde çalışmaktadır.


 

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir