SANAT METİNLERİNİN AYIRICI ÖZELLİKLERİ SINIFLAR SANAT METİNLERİNİN AYIRICI ÖZELLİKLERİ Sanat eserleri, insanın bilinçli ve amaçlı bir etkinliği sonucu oluşan, insanda güzel duygular uyandıran; insanın duygu, düşünce ve hayal dünyasını zenginleştiren eserlerdir. İnsanın kendini anlatma çabası, sanat eserlerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Metin bir yazıyı biçim ve anlatım özellikleriyle oluşturan kelimelerin belirli bir iletişim bağlamında, bir ya da birden çok kişi tarafından sözlü ya da yazılı olarak anlamlı bir biçimde üretilmesidir. Metinler, gerçekle ilişkileri, yazılış amaçları, anlatım biçimleri ve işlevlerine göre gruplara ayrılır: Sanatsal metinler, okuyucunun hayal dünyasını zenginleştiren, okuyucuda estetik (güzellik) duygusu uyandıran, çağrışım gücü yüksek, yoruma açık olan metinlerdir. Etkisi, okuyucunun bilgi, kültür ve ruhsal durumuna göre değişir. Yaratıcılık ve kurmaca (olmadığı hâlde olmuş gibi tasarlama) bu metinlerin temel özelliğidir. Düşünce ve bilgi aktarımının amaçlanmadığı, sorunların tartışılmadığı metinlerdir. Olaylar ya da durumlar dramatize edilerek anlatıldığı için anlatım dolaylıdır. Öğretici metinler, bilgi vermeye, açıklamaya, okuyucuyu aydınlatmaya yönelik metinlerdir. Yazılış amacı "öğretmek" olan, gerçekliğin ön planda tutulduğu, sanat kaygısı taşımayan metinlerdir. İLETİŞİM, DİL VE KÜLTÜR Dil, sözlü ve yazılı iletişimde kullandığımız, doğduğumuzda hazır bularak edinmeye başladığımız, doğrudan doğruya insana özgü, düşünme ve düşünüleni aktarma dizgesidir. Bu dizge, kendine özgü bir dizi kurallar bütünüdür. Dilin temel işlevi iletişimdir. İletişim, duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla, sembollerle başkalarına aktarılması işi, bildirişim, haberleşmedir. İletişim kurarken göstergeler kullanılır. Gösterge: Kendi dışındaki bir şeyi gösteren, düşündüren, onun yerini alabilen sözcük, nesne, görünüş, işaret ve olgulardır. (Örnek: Bayrak, grafik, şekil, yazı, fotoğraf, resim) Gösterge dizgelerini inceleyen bölüme gösterge bilim (Semiyoloji) adı verilir. Gerçek dünyadaki nesnelere ise "gönderge" denir. (Örnek: Kitap, ağaç) SOSYAL GÖSTERGE Dil dışı göstergelerden "sosyal gösterge" içinde "belirtke, görüntüsel gösterge (ikon)ve simge" yer alır. 1. Belirtke: Gösteren ile gösterilen arasındaki ilişki uzlaşımsal ya da saymacıdır, yani nedensizdir. örnek: Mors alfabesi, trafik ışıkları, demiryolu işaretleri, siren sesi, alarm, tehlike işareti, semafor (Gemiler arası ya da geminin kıyıyla haberleşmesini sağlayan araç ve işaretler.) 2. Görüntüsel gösterge (ikon): Dış gerçekle bir benzerlik ilişkisi kurar. Örnek: Resimler, şemalar, resimli romanlar, bir kâğıda çizilen güvercin resmi, fotoğraf, portre, geometrik bir çizgiyi canlandıran bir çizgi. 3. Simge: Gösteren ile gösterilen arasında uzlaşımsal, saymaca, nedensiz bir ilişki vardır. Simge sürekliliği korur, soyutu canlandırır. örnek: Hukukta adaleti simgeleyen "terazi", aşkı ve sevgiyi simgeleyen "kalp resmi", yas tutmayı simgeleyen "siyah renk", zamanı simgeleyen "kum saati", Birleşmiş Milletler binasında barışı simgeleyen "güvercin resmi", doğal dillerdeki "sözcükler" uzlaşmaya dayalı birer simgedir. Bağlam: İletişimde bulunması gereken öğeler bütünü, bağlamı meydana getirir. Bir dil birimini çevreleyen, ondan önce veya sonra gelerek birçok durumda söz konusu birimi etkileyen, onun anlamını, değerini belirleyen birim veya birimler bütününe bağlam (context) denir. Bütün sözcüğüyle anlatılmak istenen, bir sözcüğün diğer sözcükle kurduğu "anlamsal ilişki" bir cümlenin kendisinden önceki veya sonraki cümleyle kurduğu anlam birliği (dil içi bağlam) veya sözcüğün dile getirildiği ortamdır (dil dışı bağlam). Göstergenin (sözcük) anlamını aydınlatan bu bütün, bağlamdır. Göstergelerin cümlede bulundukları yere göre ya da ortama göre farklı anlamlar kazanmalarına bağlam anlamı denir. Ormanda ateş yakmak doğru değildir. (Bağlam anlamı) Çocuk, kötü insanlarla arkadaş olup kendini ateşe attı. (Bağlam anlamı) Çocuk çok üşütmüş, ateşi yükseldi. (Bağlam anlamı) İLETİŞİMİN TEMEL ÖĞELERİ 1. Gönderici: İletiyi yaratan, insan, hayvan, aygıt. 2. Alıcı : İletinin yöneltildiği, bildiriyi alıp çözümleyen İnsan. 3. İleti (mesaj) : Vericinin alıcıya gönderdiği bilgi. 4. Kanal (oluk): İletinin gönderildiği kanal (ses dalgaları, kâğıda geçirilmiş işaretler, telefon telleri) 5. Kod (düzgü) : İletiyi şifrelemekte kullanılan belli bir doğal dildir. Örneğin Türkçe (Anlaşmaya dayalı de olabilir.) ŞİFRE: Bir dilde gösterilen ile gösteren arasındaki ilişkiye "şifre" adı verilir. Her dil, belli kavramlara belli adlar (sözcükler arası) yakıştırmıştır. Yani gösterilenlerin belli gösterenleri vardır. Bunlar nedensizdir (Yansımalar hariç.) Bu konuda uzlaşım sağlanmıştır. Aynı dili konuşan iki kişi hangi gösterenin, hangi gösterilene karşılık geldiğini, yani dilin şifresini bilir. DİLİN İŞLEVLERİ Dilin işlevi, insanların birbirleriyle konuşmalarını, anlaşmalarını sağlaması, düşünceyi geliştirmesi ve insanlara bilgi aktarmasıdır. Dil bilimci Roman Jacobson'a göre yazılı ya da sözlü bir dilsel iletişimin gerçekleşebilmesi için altı temel öğeye gereksinim vardır. 1. Göndergesel 2. Heyecana bağlı 3. Alıcıyı harekete geçirme 4. Kanalı kontrol 5. Dil ötesi (üst dil) 6. Şiirsel (sanatsal, yazınsal) Bir ileti, tek bir işlev içermek zorunda değildir. Birden çok işlev bir iletide kesişebilir. Sınıflandırma egemen işlev üzerine kurulur. İletişimin türüne, konuşmacının niyetine göre işlevlerden biri daha baskındır. 1. GÖNDERGESEL İŞLEV: Dilsel iletişimde gönderge "üzerinde konuşulan konu" anlamına gelir. Amacı, alıcıya dünyanın durumuyla ilgili nesnel bir bilgi vermektir. Dilin, kişiler, nesneler, varlıklar, olaylar, olgular hakkında bilgi verme işlevidir. Bilimsel yazılarda, kısa notlarda, özetlerde yer alır. O ve onlar zamirleri çok kullanılır. Biyokimyasal kan testleri sonucunda verilen bilgiler, bir cihazı tanıtan maddeler, röntgen sonuçları, hava raporları ve yol durumunu yansıtan bilgilerde kullanılır. örnekler: - İstanbul, Türkiye'nin kültür başkentidir. - Yağmur yağıyor. - Bugün hava bulutlu. - 29 Ekim 'te Cumhuriyet ilan edilmiştir. - Polyanna, her şeyi iyi yönüyle görmenin simgesidir. 2. HEYECANA BAĞLI İŞLEV: Kişisel duygu ve düşünceler verilmektedir. Ben ve biz zamirleri ile sıfatlar, zarflar, ünlemler çok kullanılır. Asıl amaç, okuyucuyu etkilemek değil, konuşmacının kendisini anlatmasıdır. Konuşmacı, inancını, dünya görüşünü, tutumunu, evreni algılayışını, coşkusallığını anlatır. Öznel betimlemelerde, özel mektuplarda, lirik şiirlerde, öznel eleştirilerde, anılarda, telgraflarda, e-posta iletilerinde kullanılır. örnekler: -Sizleri seviyorum. Bir daha bu lokantaya gelmem. Allah kahretsin, kahveyi döktüm! Of, bıktım bu yetersiz insanların hırslarından. Ah annem, ah annem! Dostlarımı görünce yüzümde güller açıyor. 3. ALICIYI HAREKETE GEÇİRME İŞLEVİ: Çağrı amacı taşımaktadır. Sen ve siz zamirleri ile emir kipi çok kullanılır. Soru sorma, sorgulama söz konusudur. Konuşmacı, alıcıda bir davranış oluşturmaya çalışmaktadır. Bildirilmek istenen, bir seslenme ya da buyruk (emir) biçimine büründüğünde gerçekleşir. Alıcıyı etkileme söz konusudur, "tanıtma"nın çok önemli yeri vardır. Reklamcılık, sözleşmeler, yasalar, tüzükler, genelgeler, propaganda yazıları, aşk söylemleri, el ilanları, yemek tarifleri ve cihaz kullanım talimatlarında kullanılır. Örnekler: Lütfen oturunuz. Elektrik düğmesini kapatır mısın? Kahvaltı hazır! Hazırladığın ödevi bana getir. Bu şampuanı ve güneş kremini kullanın. 4. KANALI KONTROL İŞLEVİ: Amaç, kanalın (oluk) iletiyi aktarmaya uygun olup olmadığını öğrenmektir. Sesli bildirişimin gerçekleşmesi için konuşmacı, dinleyicinin kendisini işitmesini ister. Kanalın açık olup olmadığını saptamaya, ilişkiyi kurmaya ya da ilişkiyi sürdürmeye yarar. Tören, ayin, uzun nutuklar, sınıf ortamı, aile ya da sevgililer arasındaki konuşmalarda çok kullanılır. örnekler: - Alo! - Beni duyuyor musunuz? - Dikkat! - Sesim geliyor mu? - Bir, iki, üç, test, test! (mikrofonda) Sevgilim, beni dinliyor musun? . DİL ÖTESİ ÜST DİL İŞLEV: İleti, dille ilgili bilgiler vermek üzere düzenlenmiştir. Bildiri dile (kod) ilişkin, tanımlama gibi bir açıklama getirir. Dili açıklayan, dilden söz eden bir biçim söz konusudur. Dilin anlamından çok biçimine odaklanılır. Anlatılmak istenen dilin kendisidir. "Yani, demek istiyorum ki, başka bir deyişle" gibi sözcüklerle başlayan cümlelerde görülür. Dil bilgisi kitapları bu işlevdedir. Örnekler: - Likorn,"tek boynuzlu masal atı"na verilen isimdir. - Bu ne demek? (terim tanımları, yabancı dile yönelik sözcük açıklamaları, çocukların sorusu) - "Sen benim güneşimsin." cümlesindeki "güneş" mecaz anlamda kullanılmıştır. - Bir iş, bir hareket, bir oluş, bir kılış bildiren sözcüklere "eylem" denir. . ŞİİRSEL YA)INSAL, SANATSAL İŞLEV: İletinin iletisi kendindedir, yani iletinin iletmek istediği husus iletinin kendisinde aranır. Sanata özgü gerçeklik söz konusudur. (İleti, insandan, hayattan tamamen soyutlanmış değildir.) Bildiri, güzel, kulağa hoş gelecek, dinleyiciyi doğrudan doğruya dil kullanımına yöneltecek biçimde kullanılır. Şiirin amacı, şiirin kendisidir. Roman, şiir gibi edebî yapıtlar ile ezgili, uyaklı metinlerde kullanılır. Örnek: İstanbul'da Bahar İstanbul'da bahar her şeyden önce ağaçların bahar çiçekleriyle donanması demekti. Soğukça, bazen karlı geçen mart ayından sonra, nisanın ilk günlerinde beklemeye koyulurduk, bir sabah baharlar açardı, önce erikler çiçek açardı. Eriklerin bahar çiçeklerinde yaşama sevinci veren bir şey vardır. Gelgelelim bu çiçekler çabucak dökülür, erik ağaçları sık yapraklarla örtünerek yemyeşil keser. Zaten önce beyaz baharlar açar, bir iki gün içinde pembeler, havalar biraz daha ısınınca da kırmızı çiçekler. Yaz meyvelerinin bir şenliği gibidir hepsi. (Selim İleri) (İstanbul Seni Unutmadım) DİL - KÜLTÜR İLİŞKİSİ Tarihî toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki kuşaklara iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütününe kültür adı verilir. Dil ile kültür arasında sıkı bir ilişki vardır. Bu ilişkide birbiriyle bir bütün oluşturma söz konusudur. Toplumun inanışı, değer yargıları kısaca yaşayış biçimi, o toplumun kültürünü oluşturur. Dil, kültürün taşıyıcısıdır. Dil olmasaydı kültür kuşaktan kuşağa taşınamazdı. Ortak dil sayesinde bir toplumda kültür oluşur. Dil, milleti birleştirir, duygu ve düşünce birliğinin yayılmasını sağlar, ulusal kimliğin oluşmasında kültürün büyük rolü vardır, ŞİİRDE ZİHNİYET: Zihniyet, belli bir dönemde toplumda meydana gelen dini, siyasi, ekonomik anlayış ve zevkler bütünü yani dönemin kabul edilmiş sanat, zevk ve anlayışıdır. Sanatçılar, içinde yaşadıkları sosyal ve kültürel olaylardan etkilenerek şiirlerinde yaşadıkları dönemin ve çevrenin özelliklerini ve anlayışını yansıtır. Zihniyet şaire, yazıldığı döneme ve edebî akımlara göre değişir. Bir eser hangi dönemde verilmişse o dönemin zihniyetini yansıtır. ŞİİRDE GELENEK: Gelenek, bir toplumda kuşaktan kuşağa aktarılan kültürel alışkanlıklar, bilgi, töre ve davranışlardır. Geleneği sürdüren en önemli araç dildir. Her dilin kendine özgü bir şiir geleneği vardır. Dil, ses ve anlam, gelenek içinde olgunlaşır. Şiirin hangi dönemde yazıldığı da metnin dilinden, anlatımından ve "tema"sından hareket edilerek saptanır. Sosyal ve kültürel ortam şiire farklı söyleyiş ve anlam katar. Daha önceki dönemlerde yaşamış şairlerin eserleriyle gelenek oluşmuştur; halk şiiri geleneği, divan şiiri geleneği, modern şiir geleneği EDEBİYATTA BAKIŞ AÇILARI: Edebî metinlerde üç tür bakış açısı kullanılır. Yazar, okuyucuya bütün olup bitenleri bu bakış açılarındaki anlatımla aktarır. 1. GÖZLEMCİ (TANIK, MÜŞAHİT) BAKIŞ AÇISI: Anlatıcı, olayları dışarıdan gözlemleyerek duygu ve düşüncelerini yansıtmadan nesnel bir şekilde; olaylar gözünün önünde oluyormuş gibi anlatır, olayın içinde yer almaz. Olayları bir "kamera" tarafsızlığıyla aktarır. Üçüncü tekil kişi (o) ağzı ile konuşur. Örnek: Sicim Köylü kadınlar, sepetlerini ayaklarının dibine koymuş, ayakları bağlı, korkudan gözleri dönmüş, ibikleri kızarmış tavuklarını, ördeklerini yere sermişlerdi. Verilen fiyatları donuk bir yüzle dinleyerek ilk söyledikleri fiyatta diretiyor ya da istenilen fiyat indirimine razı oluyorlardı. (Maupassant) (Çev. Reşat Nuri Güntekin) 2. İLAHÎ (TANRISAL, HÂKİM) BAKIŞ AÇISI: Eserde anlatılanların tamamını bilen anlatıcı, olayın içinde yer almaz. Kahramanların nerde, ne zaman, ne yapacaklarını, kafalarından ve gönüllerinden ne geçtiğini bilir. Zaman zaman olaya müdahale ederek okuyucu ile diyaloga girer. Üçüncü tekil kişi (o) ağzı ile konuşur. Örnek: Kanal Çumra kanalının suları Beyşehir Gölü'nden çıkarken su rengindedir: Konya Ovası'nda kan renginde Siz buna, ovanın kırmızı toprağının rengidir diyeceksiniz; ben Dedemköylü Mehmet'le kardeşinin kanlarıdır diyeceğim. Konya Ovası'nın ufukları mavi değil, sarıdır, sapsarıdır Siz bunun rüzgârın kaldırdığı tozlardan böyle olduğunu söyleyeceksiniz; ben, Konya hapishanesinde yatan Zağar Mehmet'in benzinin sarılığından diyeceğim. (Sabahattin Ali) (Değirmen) 3. KAHRAMAN ANLATICININ BAKIŞ AÇISI: Eserin kahramanlarından biri olan anlatıcı kendi bildiklerini, yaşadıklarını ve hissettiklerini anlatır. Olaylar anlatıcının başından geçenler olduğu için inandırıcılığı fazladır. Anlatıcı kendi üslubunu kullanarak birinci tekil kişi [ben) ağzıyla konuşur. Örnek: Kaşağı Ahırın avlusunda oynarken aşağıda gümüş söğütler altında görünmeyen derenin hazin şırıltısını işitirdik. Evimiz iç çitin büyük kestane ağaçları arkasında kaybolmuş gibiydi. Annem İstanbul'a gittiği için benden bir yaş küçük olan kardeşim Hasan’la artık Dadaruh'un yanından hiç ayrılmıyorduk. (Ömer Seyfettin) DEĞERLENDİRME Edebî metinlerbakımından aynı olsa da, kullanılan yönüyle birbirinden ayrılır. Edebî metinler tema bakımından aynı olsa da, kullanılan dil yönüyle birbirinden ayrılır. Dille gerçekleştirilen sanat etkinlikleri , ve bağlı türler olmak üzere üçe ayrılır. Dille gerçekleştirilen sanat etkinlikleri anlatmaya, göstermeye ve kendini coşkuyla ifade etmeye bağlı türler olmak üzere üçe ayrılır. insanın bilinçli ve amaçlı bir etkinliği sonucu oluşan, insanda güzel duygular uyandıran eserlerdir. Sanat eserleri insanın bilinçli ve amaçlı bir etkinliği sonucu oluşan, insanda güzel duygular uyandıran eserlerdir. Bir yazıyı biçim ve anlatım özellikleriyle oluşturan kelimelerin, belirli bir iletişim bağlamında bir yazar tarafından sözlü ya da yazılı olarak anlamlı bir biçimde üretilmesineadı verilir. Bir yazıyı biçim ve anlatım özellikleriyle oluşturan kelimelerin, belirli bir iletişim bağlamında bir yazar tarafından sözlü ya da yazılı olarak anlamlı bir biçimde üretilmesine metin adı verilir. Olay çevresinde oluşan metinler ile coşku ve heyecanı dile getiren metinler ________________________ başlığı altında toplanır. Olay çevresinde oluşan metinler ile coşku ve heyecanı dile getiren metinler sanatsal (kurmaca) metinler başlığı altında toplanır. Sanatsal metinlerde , yani olmadığı hâlde olmuş gibi tasarlama, temel özelliktir. Sanatsal metinlerde kurmaca, yani olmadığı hâlde olmuş gibi tasarlama, temel özelliktir. gerçekliğin ön planda olduğu, sanat kaygısı taşımayan metinlerdir. Öğretici metinler gerçekliğin ön planda olduğu, sanat kaygısı taşımayan metinlerdir. AŞAĞIDA VERİLEN CÜMLELERİ DOĞRU - YANLIŞ DURUMLARINA GÖRE DEĞERLENDİRİNİZ. Öğretici metinlerde sözcükler, gerçek anlamıyla kullanılır ve sözcüklerin tek bir anlamı vardır. Siyasi ve sosyal olaylar, felsefi tartışmalar edebiyatın malzemesi olamaz. Şiir, coşku ve heyecanı dile getiren bir metindir. Bir dilde, gösterge dizgelerini inceleyen bölüme göstergebilim (semiyoloji) adı verilir. Zihnimizdeki "gösterilen" ile ses ya da yazı ile ifade edilebilen "gösteren"in oluşturduğu bütün "gösterge"dir. Ağaçlarda çiçeklerin açılmaya başlaması "belirtke" terimi ile ifade edilir. İletiyi şifrelemekte kullanılan doğal dile "bağlam" adı verilir. "Bağdaştırma", birden fazla dil birliğinin (tamlama, deyim gibi) yan yana gelerek yeni bir anlam ifade etmesidir. 1. Dille gerçekleştirilen sanat etkinliklerinde aşağıdakilerden hangisi kullanılmaz? A) İmge B) Söz sanatları C) Tema D) Ahenk E) Ses ve renk 2. I. Adaleti yansıtan terazi (belirtke) II. Caddelerdeki trafik işaretleri (simge) III. Bir ressamın tablosundaki güvercin (ikon) IV. Ormanda, ağaçların gövdelerindeki yosun (belirti) Numaralanmış cümlelerde ayraç içinde verilen dil dışı göstergelerin doğru olabilmesi için hangileri yer değiştirmelidir? A) I ve II B) II ve III C) III ve IV D) I ve IV E) II ve IV 3. — metinlerde yazarın asıl amacı kendi kurduğu bir dünyanın içine okuru çekerek onu dar yaşam alanının dışına çıkarmak ve başkalarının yaşamına ortak etmek, eğlendirmek, dolayısıyla da onun yaşantılarını zenginleştirmektir. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A) Felsefi B) Bilimsel C) Öğretici D) Sanatsal E) Dinî 4. Aşağıdakilerden hangisi anlatmaya ve göstermeye bağlı sanatsal metinlerin ortak özelliklerinden biri değildir? A) Dil duygusal ve çağrışımsaldır. B) Metinler, kaynağını gerçek yaşamdan alır. C) Temel malzemeleri dildir. D) Üslup kaygıları ağır basar. E) Kişi, mekân, zaman ve olay ögeleriyle kurulur. 5. I. İletişim, her zaman, konuşanla dinleyen arasında bilgi, beceri, tutum, davranış yönünden bir etkileşimi gerektirir. Eğer bu yönde, konuşanla dinleyenden birinde bir eksiklik, bir yetersizlik kendini gösterirse etkileşim sağlanamaz. II. Bayezıt havuzunun kenarındaki kanapelerden birine oturmuş sizi bekliyorum. Yaşını başını almış bir adamın yirmi yaşındaki çocuk kederlerini, sevinçlerini yaşaması ne demektir, diye düşünüyorum. Belki bir geç olma hadisesi. Numaralanmış bölümlerde verilen metinlerin ayırıcı özelliği aşağıdakilerden hangisidir? A) İletilerin birincide doğrudan, ikincide dolaylı verilmesi B) Dilin birincide göndergesel işlevde, ikincide kanalı kontrol işlevinde kullanılması C) Birincinin anlatmaya, ikincinin göstermeye bağlı metin olması D) Birincinin tarihî, ikincinin bilimsel konuda yazılması E) Birincinin sözlü, ikincinin yazılı anlatım türünde yazılması 6. Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da bir hırstan başka ne İdi? Burada namuslu insanlar arasında sakin ölümü bekleyecektim. Hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. Oturdum. Adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım. Bir hikâyeden alınan bu parçada dilin aşağıdaki işlevlerinden hangisi kullanılmıştır? A) Alıcıyı harekete geçirme B) Dil ötesi C) Kanalı kontrol D) Heyecana bağlı E) Göndergesel 7. Aşağıdakilerden hangisi sanatsal (kurmaca) metinlerin özelliklerinden biri değildir? A) Daha çok tartışmacı ve açıklayıcı anlatım görülür. B) Öğretici ve eğitici işlevi dolaylıdır. C) Mecaza dayalı sanatlardan yararlanılabilir. D) seafoodplus.info hikâyesi,masal, fabl gibi türleri kapsar. E) Estetik zevk vermek, heyecan uyandırmak için yazılır. 8. Aşağıdakilerden hangisi sanatsal metni öğretici metinden ayıran özelliklerden biri değildir? A) Bireysel duyguları içermesi B) Yoruma açık olması C) Bir iletişim aracı olması D) Kurmacaya dayanması E) Güzelliğin ön planda tutulması 9. — konuşucu, dinleyicinin kendisini işitmesini ister çünkü sesli bildirişim ancak böyle gerçekleşir. Bu durum, ilişkiyi kurmaya ya da sürdürmeye yarar. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A) Göndergesel işlevde B) Kanalı kontrol işlevinde C) Heyecana bağlı işlevde D) Şiirsel (yazınsal - sanatsal) işlevde E) Alıcıyı harekete geçirme işlevinde Aşağıdakilerden hangisi sanatsal metinlerden biri değildir? A) Roman B) Fabl C) Şiir D) Tiyatro E) Eleştiri Aşağıdakilerden hangisi sanatsal metinlerin özelliklerinden biri değildir? A) Güzellik esas alınarak yazılır. B) Okuyucuda merak uyandırır. C) Estetik kaygısı taşımaz. D) Hayallere ve mecaz anlatımlara yer verilir. E) Bilgilendirme amacı yoktur. Aşağıda sanatsal metinlerle ilgili verilen bilgilerden hangisi yanlıştır? A) Yan anlam bakımından zengindir. B) Her okunduğunda yeni anlamlar kazanır. C) İşlenmiş bir dil ve anlatımla oluşur. D) İnsanın duygu, düşünce ve hayallerini besler. E) Metnin gerçekliği doğrudan ifade edilir. Aşağıdaki kavramlardan hangisi öğretici metinler için söylenemez? A) Bilgi verme B) Okuyucuyu aydınlatma C) Dolaylı anlatım D) Gerçeklik E) Açıklık Aşağıdakilerden hangisi sanatsal metinler ile öğretici metinlerin ortak özelliğidir? A) Dile yeni anlamlar yüklemeleri B) Dil ile gerçekleştirilen eserler olmaları C) Dili göndergesel işlevde kullanmaları D) İmgelere sıkça başvurmaları E) Okuyucuya bilgi vermek amacıyla yazılmaları Alparslan YILMAZ
|
Alan Yeterlilikleri Matrisi |
PÇ 1 | PÇ 2 | PÇ 3 | PÇ 4 | PÇ 5 | PÇ 6 | PÇ 7 | PÇ 8 | PÇ 9 | PÇ 10 | PÇ 11 | PÇ 12 | PÇ 13 | PÇ 14 | PÇ 15 | PÇ 16 | |
ÖÇ 1 | ||||||||||||||||
ÖÇ 2 | ||||||||||||||||
ÖÇ 3 | ||||||||||||||||
ÖÇ 4 | ||||||||||||||||
ÖÇ 5 | ||||||||||||||||
ÖÇ 6 | ||||||||||||||||
ÖÇ 7 | ||||||||||||||||
ÖÇ 8 | ||||||||||||||||
ÖÇ 9 | ||||||||||||||||
Sanatsal (Edebî) Metinler Nelerdir?
Sanatsal (edebî) metinler; coşku ve heyecana bağlı metinler (şiir), olay çevresinde oluşan metinler olmak üzere ikiye ayrılır.
SANATSAL (EDEBÎ) METİNLER (=SANAT METİNLERİ)
A) Coşku ve Heyecana Bağlı Metinler
» Şiir
B) Olay Çevresinde Oluşan Metinler: Anlatmaya ve göstermeye bağlı metinler olarak sınıflandırılır.
b Anlatmaya Bağlı Metinler
» Hikâye
» Roman
» Masal
» Destan
» Halk Hikâyesi
» Manzum Hikâye
» Mesnevi
b Göstermeye Bağlı Metinler
b Geleneksel Tiyatro
» Karagöz
» Ortaoyunu
» Meddah
» Köy Seyirlik Oyunları
b Modern Tiyatro
» Trajedi, Komedi, Dram
Sanatsal (Edebî) Metinlerin Özellikleri
1. Sanat metinlerinde amaç okuyucuya estetik haz/zevk vermektir.
2. Öyküleyici ve betimleyici anlatım türü kullanılır.
3. Yazarın üslup kaygısı vardır.
4. Dilin sanatsal işlevi kullanılır.
5. Söz sanatlarına yer verilir.
6. Sanatsal metinlerde kapalı anlatım söz konusudur.
7. Sanatsal metinlerinin bilgilendirme amacı yoktur.
8. Kişi, zaman mekân ve olaylar değişebilir.
9. Sanatsal metinlerde amaç, okuyucuyu kendi yarattığı dünyaya çekmektir.
İleti dolaylı biçimde verilir.
Sanat eserlerinin ortaya çıkmasının birçok sebebi vardır. Sanatçı kendini diğer insanlara anlatabilmek için çeşitli yollar denemiştir çağlar boyunca. Kendini anlatma çabası, sanatçının zihninde ortaya çıkmış, bu isteği giderebilmek için de çeşitli yollar denemiştir. İşte onun bu denediği yollar daha sonra sanatların ve sanat eserlerinin ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Edebiyatta bir gelenek vardır. Sanatçılar, yaşadıkları çağın duygu, düşünce vb. anlayışlarını içine doğdukları toplumda hazır bulduklarından, geleneksel olarak yüzyıllarca işlenen bir edebiyat geleneğine de sahip olacaklardır. Sanatçılar, yaşadıkları döneme göre değerlendirilirler sözü de bu anlamda doğrudur. Sanatçı, yaşadığı dönemin değer yargıları, duygu ve düşüncelerine göre değerlendirilirler.
Bir milletin ilerleyip yükselmesi için sanat ve bilim alanında yenilik düşüncesine açık olmaları gereklidir. Bir millet sanat ve bilim alanında ilerleyebiliyorsa, o millet daima yükselebilir.
Sanat metinleri yan anlam bakımından zengin, çağrışım gücü yüksek metinlerdir. Sanat metinlerinin okuyucu üzerindeki etkisi, okuyucunun bilgi, kültür, zevk, anlayış ve ruhî durumlarına göre değişir.
Sanat metinleri, sanatçı ile okuyucu arasındaki iletişim aracıdır. Bilimsel, düşünsel ve dinsel metinler kurallaştırılmış bir yargı, bir gerçek ve öğretici bir içerikte iken sanat metinlerinin iletisi estetik bir duyuşun yansıtılmasıdır. Bu da insanoğlunun duyuş, algılayış ve hayal gücünün insanlığa yapacağı katkının ne kadar fazla olduğunun göstergesidir.
KONU İLE İLGİLİ ÖRNEK SORULAR
ÖRNEK SORU-1
Aşağıda sanatsal metinlerin özelliklerine yer verilmiştir.
• Öyküleyici ve betimleyici anlatım vardır.
• Sözcükler genellikle yan ve mecaz anlamlarıyla kullanılır.
• Estetik zevk vermek amacıyla oluşturulur.
• Öznel ifadelere yer verilir.
• Gerçeği bire bir yansıtmaz, yeniden kurgular.
Buna göre aşağıdakilerden hangisi sanatsal bir metin değildir?
A) Bir zamanlar minik tavuk minik horozla birlikte Ceviztepe’ye gidiyormuş. Kim bir ceviz içi bulursa öbürüyle paylaşsın. diye aralarında sözleşmişler. Minik tavuk koskocaman bir ceviz bulmuş ama sesini çıkarmamış, içini tek başına yemek istemiş. Fakat içi öyle iriymiş ki yutamamış, ceviz boğazında kalmış. Boğulacağından korkmuş.
B) Mutfakta, üzeri damalı bir muşambayla kaplı, açılır kapanır masada, yaşamımın birçok dönemine tanıklık etmiş bu eski nesnede, çelik bir tastan çorba içiyorum. Masanın, ana katmanlarıyla yüklü ağırlaşmış yüzü hafif dalgalı bir denizi andırıyor. Muşamba ise sayısız kesik ve çiziklerle zamana karşı direnmiş. Bu izlerin kaçını ben yapmış olabilirim, bilmiyorum. Kalın dilimlenmiş ekmekler arasında dolaşan karıncalar görüyorum. Amaçsız bir geziye çıkmış gibiler.
C) Düşman kuvvetleri, kabarmış bir deniz gibi, hududun hemen hemen her tarafından memleket içine sarkıyor, hücum ediyorlardı. Bu kuvvetler, birbiri arkasından gelen büyük insan dalgaları gibi idi. Tümeninden ayrılmış olan General Carrel’in tugayı, her gün muharebe yaparak mütemadiyen geri çekiliyordu.
D) Can sıkıntısının bir sesi vardır; bunu ancak, böyle bir zamanda, o gurbet odasında duyarsınız: Eski mobilyaların tahtalarını dişleyen gizli kurtların biteviye çıkardığı kemirici, işleyici ses Birden eskiyiveren gönlünüzde bu kurdu ve bu sesi işitirsiniz ve oyduğu delikten incecik tozların içinize biriktiğini duyarsınız.
E) Konuşmanın başlaması ile gelişen medya, devam eden süreçte yazının icadı ile bir adım daha ileriye gitmiş ve medyanın yazılı boyutu ortaya çıkmıştır. Yazı ile birlikte metinlere dönüştürülen bilgiler, haberler vb. bireyler arasında paylaşılmaya başlanmıştır. Bununla birlikte, yazının toplumsal düzen ve kültürel gelişme açısından da büyük etkileri vardır.
ÖRNEK SORU-2
Aşağıdaki parçalardan hangisi sanatsal bir metinden alınmış olamaz?
A) Buck, büyük öfkesini ve yaralanmış gururunu yatıştırmaya çalışarak, yorucu gecenin geri kalanını burada yatarak geçirdi. Tüm bunların ne anlama geldiğini anlayamıyordu. Bu yabancı adamlar ondan ne istiyordu? Neden onu bu dar kafeste hapis tutuyorlardı?
B) Kıyıda hindistancevizi ağaçları vardı. Ağaçlar, ışıkta dikiliyor, ışığa eğiliyor, ışığa yaslanıyordu. Yeşil tüyler, ta havalara yükseliyordu. Ağaçların dibi kaba otlarla kaplıydı. Devrilen ağaçlar, her şeyin altını üstüne getirmiş, otları paramparça etmişti. Çürüyen hindistancevizleri, ağaçların dalları her bir yana dağılmıştı.
C) Dışarının ayazından üşüdü. Geldi yatağına girdi. Dizlerini gene göğsüne dayadı. Yatak ısındı. Bugün, gün doğuncaya kadar uyuyacağını biliyordu. Derken kendinden geçti. Sabah ayazının üstüne gün doğdu. Ana, ocaktan çorbayı indirdi. Çorba sıcak, tatlı tatlı ocağın kıyısında tüttü. Oğul, çoktan çifte gitmişti.
D) İnsan kendisi, âlem ve âlemin ötesi hakkında düşünmeye başlayalı beri felsefe vardır. Bu düşüncenin varlık derecelerinden her birinde ayrı metot ve ölçülerle derinleşmesi, pratik ihtiyaçlarımıza kadar inmesi ilimleri doğurduğu için felsefe ve ilimler birbirlerinin gelişmesine karşılıklı yardım etmişlerdir.
E) Gümüş gibi parlayan bu güzel kaşağının dişlerine baktım. Çok keskin, çok sivriydi. Biraz köreltmek için duvarın taşlarına sürtmeye başladım. Dişleri bozulunca tekrar denedim. Yine atların hiçbiri durmuyordu. Kızdım. Öfkemi sanki kaşağıdan çıkarmak istedim.
ÖRNEK SORU-3
Edebî ve öğretici metinler aynı konuyu işleyerek aynı gerçekliği ifade edebilirler. Fakat bu metinler gerçekliği ifade ediş biçimleriyle birbirlerinden ayrılırlar. Edebî metinlerde, kurgulanmış bir gerçeklik söz konusuyken öğretici metinlerde kurgulanmamış bir gerçeklik söz konusudur.
Buna göre aşağıdakilerden hangisi, gerçekliği ifade ediş biçimi bakımından diğerlerinden farklıdır?
A) Büyük sepetlerini ayakları dibine indirmiş olan kadınlar; ayaklarından bağlı, kırmızı ibikli ve ürkek gözlü tavuklarını yere yaymışlardı.
B) Eve öfkeden çıldıracak bir durumda döndü. Kurnazlığı bilindiği için masumluğunu kanıtlayamıyordu.
C) Açlık çekiyordu kurt; kuzuyu nasıl bir iştahla yiyeceğini düşündükçe dişleri birbirine vuruyor, karanlıkta gözleri iki ateş parçası gibi parıldıyordu.
D) Üçüncü kez çektiğinde, ateşten dev bir demet fırladı namludan, kulakları sağır eden bir ses işitildi: “Bum! Bum!”
E) Dünya edebiyatında köklü bir geçmişi olan günlük türünün ilk örneklerine eski Yunan ve Roma dönemlerinde rastlanır.
ÖRNEK SORU-4
I. Metin:
Gün bitti.
Ağaçta neşe söndü.
Yaprak ateş oldu, kuş da yakut;
Yaprakla kuşun parıltısından
Havuzun suyu erguvana döndü
II. Metin:
Güneş ışığı, atmosferden geçerken saçılıma uğrar. Tüm renkleri barındıran beyaz ışıktan; yüksek enerjili mavi ışık, düşük enerjili kırmızı ışığa göre daha fazla saçılır. Bu durum beyazın içindeki maviyi azalttığından Güneş’in daha kırmızı görünmesine sebep olur.
Bu metinlerin karşılaştırılması ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. metin edebî, II. metin ise öğretici bir metinden alınmıştır.
B) I. metin duygu, II. metin bilgi odaklıdır.
C) I. metinde nesnel bir bakış açısı varken II. metinde öznellik söz konusudur.
D) I. metinde dil sanatsal işlevde, II. metinde ise göndergesel işlevde kullanılmıştır.
E) I. metinde hissettirme, sezdirme, ikinci metinde ise haberdar etme esastır.
Sanatsal ve Öğretici Metinlerin Özellikleri
Metinler gerçeklikle ilişkileri, işlevleri ve yazılış amaçları bakımından sınıflandırılırlar. Bu açıdan metinler, sanatsal (edebî) metinler ve öğretici metinler olmak üzere ikiye ayrılır.
Sanatsal ve öğretici metinlerin özelliklerini şu şekilde sıralayabiliriz:
Sanatsal Metinlerle Öğretici Metinlerin Gruplandırılması
Metinlerin işlevleri bakımından iki gruba ayrıldığı belirtilmiş, sanatsal ve öğretici metinlerin özellikleri verilmiştir.
Metin türleri, sanatsal ve öğretici metin olmak üzere şu şekilde gruplandırılabilir:
Anlatmaya Bağlı Metinlerin Gruplandırılması
Anlatmaya bağlı metinler öğretici ve sanatsal metinler olmak üzere gruplandırılabilir:
Metinleri, Kullanılan Anlatım Türüne Göre Gruplandırma
Sanatsal metinlerde ağırlıklı olarak öyküleme, betimleme ile coşku ve heyecanı dile getiren anlatım türleri kullanılır.
Öğretici metinlerde ağırlıklı olarak açıklama ve tartışmacı anlatım türleri kullanılır.
Anlatmaya ve Göstermeye Bağlı Metinlerin Özellikleri
Anlatmaya bağlı edebi metinler destan, masal, halk hikâyesi, hikâye ve roman gibi metinlerdir.
Göstermeye bağlı edebi metinler ise tiyatro genel başlığı altında toplanmaktadır.
Bu metin türlerinin hem ortak hem de birbirinden farklı özellikleri vardır. Şimdi bu özellikleri görelim.
Bu metinlerin ortak özellikleri şunlardır:
Bu metinlere ait farklı özellikler ise şunlardır:
Metinleri, Kullanılan Dilin İşlevine Göre Gruplandırma
Bir ileti, dilin göndergeyi olduğu gibi ifade etmesi için düzenlenip oluşturulmuşsa dil göndergesel işlevde kullanılmıştır. Bu, başka bir ifadeyle dilin bilgi verme işlevidir. Bu yüzden öğretici metinlerde dil genellikle göndergesel işlevinde kullanılır.
Bir iletinin iletisi kendisinde ise dil şiirsel işlevde kullanılmıştır. Dil bu işlevde kullanıldığında iletinin iletmek istediği husus, iletinin kendisindedir. Bu durumda ileti, kendi dışında herhangi bir şeyi ifade etmez, yansıtmaz. Bu yüzden sanatsal metinlerde dil genellikle şiirsel işlevinde kullanılır.
Öğretici Metinlerin Özellikleri
Anlatmaya Bağlı Metinlerde Öyküleme ve Anlatıcının Rolü
Öyküleme, tasarlanan ya da yaşanan bir olayın anlatımıdır. Öykülemenin amacı, olayı okuyucunun gözünde canlandırmak ve anlatılmak isteneni bir olay içerisinde vermektir. Öyküleyici anlatımda olaylar; zaman, mekan ve kahramanlar unsuruyla birbirine bağlanır. Bu unsurlar öyküleyici anlatımın temel unsurlarıdır.
Öyküleyici anlatım; ilâhi, kahraman ve gözlemci bakış açılarıyla ele alınabilir. Anlatım türünü belirleyen; anlatıcının ifade tarzı, bakış açısı ve üsluptur. Anlatmaya bağlı metinlerde yazar, okuyucu ve metin gibi iletişimde olan öğeler; okuyucuda uyandırılmak istenen etki yani konu ve tema; anlatıcının konu ve nesne karşısındaki tavrı -üslup ve anlatımı- anlatım türünü belirler.
Anlatmaya Bağlı Metinlerde Anlatıcı Bakış Açıları
Anlatmaya bağlı metinlerde anlatıcı birinci tekil ya da üçüncü tekil kişidir. Kim anlatıyor? sorusu anlatıcıyı, Kim bakıyor? sorusu ise anlatıcı bakış açısını buldurur. Okurun, olayı kimin gözünden izlediğini bilmesi bakış açısıyla ilgilidir. Anlatı yazarı için, üç tür bakış açısı vardır, bunlar:
Hâkim (İlâhi) bakış açısı, kahraman bakış açısı ve gözlemci bakış açısıdır.
Hâkim (İlâhi) bakış açısında anlatıcı, anlatılanların tamamını bilen bir varlıktır. Kahramanların gizli konuşmalarını, kafalarından ve gönüllerinden geçeni bilir ve anlatır. Zaman zaman kendi yorumlarını ekleyebilir, açıklamalarda ve yargılarda bulunabilir. Okuyucunun, metinde ne kadar kişi varsa her birinin açısından olayları ayrı ayrı görmesini sağlar. Kahramanların geçmişlerini ve geleceklerini, aynı anda farklı yerlerde meydana gelen olayları betimler.
Kahraman bakış açısında anlatıcı daha çok, olayların merkezinde yer alan kahramanlardan birdir. Hem yaşar hem anlatır. Anlattıkları iç konuşma şeklinde ve zihninden geçenlerdir. Bunları okuyucuyla paylaşır; okuyucu diğer kahramanları onun gözünden ve onun değer yargılarıyla tanır.
Gözlemci bakış açısında anlatıcı, tam bir tarafsızlıkla sadece yaşananları anlatan, olayların gördüğü kadarını anlatma olanağına sahip olan kişidir. O da okuyucu gibi, bir sonraki sayfada neler olacağını bilmez. Sadece olanı aktartır, gördüklerine dayanarak okuyucu gibi yorumlar yapar.
Sanatsal ve Öğretici Metinler Arasındaki Farklar