Orijinal Adı: Schachnovelle
Seri: Yok
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 77
Baskı Yılı:
Goodreads Puanı: (25, Oy)
Arka Kapak Yazısı
Satranç sonsuz eski, ama aynı zamanda sonrasız yenidir; kuruluşu mekanik, ancak sadece hayalgücü ile etkilidir; geometrik açıdan sabit bir alanla sınırlı olmakla birlikte kombinasyonlarında sınırsızdır, sürekli kendini geliştiren, ancak yine de verimsiz, hiçbir yere götürmeyen bir düşünme eylemidir; hiçbir şey hesaplamayan bir matematik, esersiz bir sanat, temelsiz bir mimaridir.Yorum
Merhaba sevgili kitap severler! Zweigın herkesten duyduğum ve artık okumam gerek diye düşündüğüm eserini nihayet okudum. Gittiğim üç seferdir kütüphanede bulamıyordum. Ama bu gidişimde kütüphanedeki ponçik amca bana biri için ayırmış olduğu Satrançı dayanamayıp çabuk okuyup getirmem şartıyla verdi. Bende onu kıramadım ve bir gün gibi kısa bir sürede okuyuverdim. Ama ne fayda ki? Bugün ve yarın kütüphaneler kapalı olacağından yine de teslim etmem günü bulacak.
Zweig kitaplarını yorumlarken zorlanıyorum çünkü zaten kısacıklar ve tek bir olay üzerine yoğunlaştığından onu da spoiler vermeden anlatmak çok zor o yüzden ben mümkün olduğunca spoiler vermeden yazmaya çalışacağım siz de dikkatli okuyun derim. Zaten farklı yayınevleri tarafından çıkarıldığı için her biri arka kapak yazısında bağımsız davranmış. Kiminde tüm hikayeyi özetlemiş, kiminde çok yüzeysel davranmış. O yüzden orta yollu bir şekilde aktaracağım.
Konusu adından da anlaşılacağı üzere satranç ve satranç ile uğraşan satranç ustaları. Bu açıdan bir yanda satranç dışında hiçbir şey bilmeyen, diğer her şeye karşı sağır, kör, dilsiz olan bir cahil satranç ustasından bahsediyoruz. Diğer taraftan ise satranç ile tesadüfen tanışana kadar sıradan bir hayat yaşayan bir insanın onunla tanışmadan önce hayatında neredeyse delirmenin eşiğine geldiğini anlatıyor. İşte bu kitapta bu iki farklı satranç ustasını karşı karşıya getiren olaylar zincirine tanıklık edeceksiniz. Kitapta yalnızlık ve çaresizlik konuları da öylesine derin işlenmiş ki kitaba bayıldım.
Zweig, kitabında yine dilini ustaca kullanarak hoş bir kurgu ile başarılı bir eser oluşturmuş. Zweig kitabı okuyanlar bilir, okumayanlar için de ben söylemiş olayım. Kitaplarını okurken macera, gizem gibi uzun soluklu romanlarda aranan ögeleri burada beklemesin. Çünkü Zweig kalemiyle, kullanmak için seçtiği sözcüklerle, hikayelerinde anlattığı hayattan kesitlerle, birçok uzun romanın verebileceğinden daha anlamlı mesajlar vermesiyle iyi bir yazar. Çok güçlü bir kurgu ve macera dolu kitaplarla değil. Ancak iyi bir okur her çiçekten bal almalı ki sonunda çok iyi bir bal elde edebilsin. Yani sadece macera kitapları okumak yetmez. Ya da polisiye. Ya da fantastik kitaplar. Böyle kısa öyküler ve güçlü bir kalem okumak da insana farklı bir bakış açısı kazandırıyor.
Kitapta verilen mesajlar yine etkileyiciydi. Zweig'ın bu kısacık hikayeleri ile nasıl ustaca birçok mesaj verebildiğine insan şaşırıyor doğrusu. Bu kitaptan da herkes bakış açısına göre farklı mesajlar alabilir ama benim aldığım en önemli mesaj; her şeyin fazlası zarar. Bir şeyi çok sevip benimsemek de sizi yorup tüketebilir. Sizi kurtardığını düşünüp sıkı sıkıya sarıldığınız şeyler aslında sizi en tepeye çıkardıktan sonra olağanca hızıyla en dibe kadar tekrar batırabilir de. Üstelik kitabı okurken satrancın diğer oyunlardan farklı olduğunu, sadece bir oyun olmakla kalmayıp bir düşünce biçimi olduğunu da güzel biçimde özetlemiş.
Birde kitabın giriş sayfasında Zweig'ın kısaca biyografisinin verildiği yerde öğrendiğim ve oldukça şaşırdığım bir detayı paylaşmak istiyorum sizinle. Zweig Birinci Dünya Savaşı sırasında büyük sıkıntılar yaşamış, ülkesinin durumu, kendisinin sürgün edilmesi ve kaçmak zorunda kalması, hayatında yaşadığı zorluklar onu intihar etmeye yönlendirmiş. Satrancı yazdıktan sonra eşi Lottie ile intihar etmiş. Nedense bu bana Gestapo'nun da sevdiği kadınla birlikte savaştan sonra intihar edişini hatırlattı. Zaten kitapta da Nazi ve o günün Almanyası ile ilgili bölümlerde kısacık kurgunun içinde işlenip, öyle güzel anlatılmıştı ki. Yazar Nazilerin sorgularken sadece fiziksel işkence ile sınırlı olmadığını, kamplara gönderilmekten daha beter işkenceler olduğunu kitapta başarıyla aktarmış. Bu yönden de epey şaşırıtıcı oldu kitap benim için. Adı Satranç olsa ve asıl temayı satranç oyunu oluştursa da çok farklı kesitler sunarak anlatmış yazar ana hikayeyi. Onda bayıldığım yönlerden birisi de bu sanırım. Tek bir iğneyi damara enjekte ederek tüm vücuttaki damarları harekete geçirmek gibi. Kısacık bir kitapla öyle değişik dünyalara sizi daldırıyor ki inanamazsınız.
Üslup akıcı ve güzeldi. Kısa olduğu için kolaylıkla okunabiliyor. Sadece tek solukta okumak yerine, tam bir konsantrasyon ile okuyup kitaptaki mesajı alabilmek çok önemli. Bu açıdan bir günde de bitirebilirsiniz beş gün de de. Size bağlı. Benim kütüphaneden aldığım Pupa yayınları idi ve biraz çeviri ve yazım hataları vardı. Bu beni rahatsız etti. Ama sonuçta okudum ve kitabın anlatmak istediklerini anladım diyebiliriz. Zweig severlerin veya Zweigı keşfetmek isteyenlerin okumasını tavsiye edebileceğim güçlü bir eser. Hepinize iyi okumalar diliyorum. J
Alıntılar
Kendisini tek bir düşünceye odaklayan sabit fikirli insanlar tüm yaşamım boyunca bana cazip gelmiştir, çünkü her ne kadar kendisini sınırlar ise bir o kadar sonsuzluğa yakındı; işte, görünüşte dünyadan kopuk yaşayanlar kendine has küçük haşereler gibi dünyanın eşi ve benzeri olmayan maketini kurarlar.
Ama satranca sadece bir oyun demekle haksız bir kısıtlama yapmıyor mu insan? Aynı zamanda bilim, sanat değil mi? Yerle gök arasında süzülen Muhammed'in tabutu gibi iki kategori arasından gidip gelmiyor mu? Tüm karşıt çitlerin tek seferlik birleşimi değil mi, çok eski ama yine de her zaman yeni? Düzeneğinde mekanik ama yine de hayal gücü ile etkili, geometrik olarak bir alan ile sınırlı ama yine de birleşimleri ile sınırsız, kendisini sürekli yenileyen ama yine de kısır, hiçbir sonuca ulaşmayan bir düşünce, hiçbir şeyin hesabını yapmayan bir denklem. Esersiz bir sanat, maddesi olmayan bir mimari ve yine de varlığının tüm kitaplardan ve eserlerden daha dayanıklı olduğu ispat edilen bir olgu.
Bize hiçbir şey yapmadılar. Bizi tamamen hakim olan bir hiçliğe bıraktılar, çünkü bilindiği gibi yeryüzünde hiçbir şey bir insana hiçlik kadar baskı yapamaz.
Düşüncelerim bitmiyordu, yalnızlığın vermiş olduğu sinsi işkencesi sayesinde.
Kumaş üzerinden de olsa kitaba parmaklarım ile dokunma düşüncesi bile, parmaklarımdaki sinirleri tırnaklarıma kadar yakmaya yetiyordu.
İçimde bir şey haklı çıkmak istiyordu ve içimde sadece diğer benden başka savaşabileceğim bir şey yoktu.
Oyun sevinci oyun hevesine dönüşmüştü, oyun hevesi oyun baskısına, tutkuya, yalnızca uyanık olduğum saatleri ele geçirmekle kalmayıp yavaş yavaş uykuma da sızan tutkulu bir öfkeye dönüştü.
Puanım
Kitap Türü:Yabancı Romanlar, TarihiÇeviren:Ayça Sabuncuoğlu
Stefan Zweig
Yabancı Romanlar, Tarihi
71
ayşe tuba •
Kırmızı limon •
Miharistanin Arzu'su •
Deniz▪▪▪Şuara •
Arry •
CaNSeL •
ifotum •
seymaakzkl •
esma nida. •
maNga •
Ugur09 •
havva •
Seren •
şevval •
Berfin B. •
5parasızkitapsever •
Irem Can •
KitapOkur •
Zehra •
zeynepp •
Fadime AYHAN •
e.z.a •
nonamelibrary •
kitapokumayısevenbiri •
KızılÜç Büyük UstaLyon’da Düğünİnsanlığın Yıldızının Parladığı AnlarMecburiyetAy Işığı SokağıVicdan Zorbalığa KarşıBir Çöküşün ÖyküsüBir Kadının Yaşamından Yirmi Dört SaatKorkuOlağanüstü Bir GeceBilinmeyen Bir Kadının MektubuAmok KoşucusuAcımakSatrançen iyi kitaplaryeni çıkan kitaplaren çok satan kitaplarokunması gereken kitaplaren çok okunan kitaplar temel eserbedava kitapeditör olkitap bağışıGün Olur Asra BedelTutunamayanlarAcımakCamdaki KızHayvan ÇiftliğiSokrates'in SavunmasıUzun HikayeAlice Harikalar DiyarındaHaritada KaybolmakKraliçeyi Kurtarmakİçimdeki MüzikÇalıkuşuÇocuk KalbiKüçük Kara BalıkİntibahBülbülü ÖldürmekBeyaz Zambaklar ÜlkesindeDon KişotSineklerin TanrısıToprak Anaİnce MemedSatrançİki Şehrin HikayesiVadideki Zambakİçimizdeki ŞeytanSergüzeştBeyaz GemiAraba SevdasıYabanİnsan Ne İle YaşarKüçük PrensDönüşümBeyaz DişSaatleri Ayarlama EnstitüsüFareler ve İnsanlarSol AyağımSuç ve CezaSefillerSimyacıŞeker PortakalıKürk Mantolu MadonnaMadalyonun İçiEsir Şehrin İnsanlarıÜç Anadolu Efsanesi Köroğlu, Karacaoğlan, AlageyikYeraltından NotlarSait Faik Seçme HikayelerRüzgarı Dizginleyen ÇocukSabahattin Ali Bütün ÖyküleriSadako ve Kağıttan Bin Turna KuşuAhmet ÜmitAhmet BatmanAyşe Kulinİskender PalaCanan TanDostoyevskiElif ŞafakJojo MoyesKahraman TazeoğluMemduh Şevket EsendalOrhan KemalPeyami SafaSabahattin AliSarah JioTarık BuğraVictor HugoZülfü LivaneliÇocuk KitaplarıYabancı RomanlarTarihi KitaplarErotik KitaplarÖykü Hikaye KitaplarıYerli RomanlarRomantik Aşk KitaplarıKomik KitaplarMacera KitaplarıKişisel Gelişim KitaplarıPolisiye KitaplarKorku KitaplarıGizem KitaplarıPsikoloji KitaplarıFantastik KitaplarBilim Kurgu KitaplarıKadın Erkek İlişkisiDin / Tasavvuf KitaplarıŞiir KitaplarıFelsefe KitaplarıTiyatro & Oyun KitaplarıBiyografi KitaplarıGerilim KitaplarıPolitik KitaplarBeslenme Diyet KitaplarıDeneme KitaplarıGünlük Anı Kitapları
Bize hiçbir şey yapmadılar. Bizi tamamen hakim olan bir hiçliğe bıraktılar, çünkü bilindiği gibi yeryüzünde hiçbir şey bir insana hiçlik kadar baskı yapamaz.
Uzun süreden beri okumayı merakla beklediğim Satranç kitabını bitirmiş bulunmaktayıseafoodplus.info kitapları benim aslında klasik ile ufaktan bir tanışmamı sağladı.Roman sever bir insansanız bile size kendini rahatlıkla okutacak bir dili var yazarımızıseafoodplus.info yüzden de Stefan Zweig okumak benim vazgeçilmezim.
Kitabın birazcık konusundan bahsedelim öyleyse;
İsminden de tahmin edilebileceğine göre Satranç ile ilgilenen ve bu işe yıllarını vermiş iki karakteri seafoodplus.info tarafta bugüne kadar satranç dışında hiçbir şey öğrenmemiş,cahil ve etrafında ki olaylara tepkisiz bir satranç ustası olan Mirko Czentovic .Diğer tarafta ise hayatının belli bir dönemine kadar satrançla ilgilenmemiş,tesadüf eseri satrançla tanışıp delirme reddesine gelmiş Dr. B. var.
İki karakterin karşılaşması bir yolcu gemisinde gerçekleşseafoodplus.infolerine karşı oynayan satranç ustalarını okumanın izlemekten bir farkı olmuyor.
Benim düşüncelerim
Zweig'ın bu kitabında da yine çok çarpıcı cümleler,alıntılar vardı.Kitabın vermek istediği mesaj herkese göre değişebilir.Şahsen ben satrancın herhangi bir oyun olmakla kalmadığını ve aslında bir düşünce biçimi olduğunu bu kitapla fark etmiş seafoodplus.infoı kapadığınız da sanki heyecanlı bir müsabakayı izlemiş gibi seafoodplus.infoğinde hala üzerinizde kitabın etkileri kalıseafoodplus.infoın üslubu akıcı ve güzeldi.Sıkılmadan sayfaları çevireceğiniz ve sizi daha ilk başlarında sarıp sarmalayacak bir seafoodplus.info kitaplarında önemli olan hızlıca okuyup bitirebilmek değil anlayarak ve sindirerek okumaktır.Çünkü hayatınıza ve asıl düşüncelerinize pek çok şey katabilecek kitaplardır.
Zweig Birinci Dünya Savaşını görmüş ve o dönemde çok sıkıntılar çekmiş biriymiş.Ülkenin o zamanlarda ki durumu,sürgün edilmesi ve kaçak bir hayat yaşaması onu intihar düşüncesine kadar sürüklemiş'de Nazilerin yakmaya başladıkları kitaplar arasında Stefan Zweig kitapları da yer alıyormuş.Bu sebeplerden ötürü yaşadığı yeri terk etmesi gerekmiş.Satranç kitabını yazdıktan sonra eşi Lottie ile intihar etmiş.Zweig'ın hikayesi hüzünlü bir şekilde bitmiş.Bize bir çok güzel eser kazandırmış ve ben bugün o eserleri okumaktan sonra derece seafoodplus.infoüz okumayanlar varsa Satranç veya Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu kitapları ile başlayabilirler.
Bu arada siz neler okuyorsunuz?
Satranç, Stefan Zweig'in intihar etmeden önceki yazdığı son eseridir. Kişilerin sembolleşmesiyle anlattığı eserinin konusu Satranç Şampiyonu olan Mirko Czentovic ile Dr. B. arasındaki çatışma anlatılmıştır. Mirko Czentovic zekası düşük olan hayal gücü zayıf olan biridir. Sadece satranç oynamasını iyi bilen bu kişiyi babası öldükten sonra bir Papaz onu yanına alır. Ve bir gün onun bu yeteneği keşfeder ve bu çocuk bir anda Dünya'nın tanıdığı biri olur. Artık o dünya şampiyonudur fakat iki kelimeyi doğru düzgün bir araya getiremeyen biridir. New York'tan kalkan ve Buenos Aires'e giden gemide anlatıcımızın Mirko'nun nasıl biri olduğunu merak etmesiyle olaylar başlar. Kendince planlar yaparak bir gün McConnor ile satranç oynarken Mirko onları dikkat etmiştir fakat oyuna bakıp hemen gitmiştir. McConner onun Dünya Satranç Şampiyonu olduğunu öğrenince onunla bir oyun oynamak ister. Ve ona dolar vererek ertesi güne saat ayarlar. Ertesi gün geldiğinde salonda herkes bu oyunu merak etmektedir ve Mirko Czentovic geldiğinde oyun başlar. İlk başta yenilirler. Mirko Czentovic onlara üsten bakmaya başlar. Daha sonra oyun oynarken oyunun tam ortasında biri onların yanlarına gelir ve bir anda her şey değişir. Adam o kadar iyi satranç oynuyordu ki Mirko bile bu adamın kim olduğunu merak etti. Oyun berabere bitince bir sonraki gün tekrardan onunla oyun oynamak ister. Fakat adamı ikna etmek bizim anlatıcımıza düşmektedir. Dr. B. Hitler döneminde yaptığı işlerden dolayı sorguya çekilir. Fakat Gestapo'nun sorgusu kişiyi bir otel odasına kapatarak sadece yatak, leğen, dolap, penceresi olan bir odaya haspetmek. Ve insanlarla görüşmesi yasaktır. Bu yüzden bunalıma giren ve iç dünyasıyla yalnız başına kalan biri olmuştur. Bir gün sorgu odasının orada bir kitap fark eder. Ve kitabı odasına gizlice götürür. Birde bakar ki bu kitap satranç kitabıdır. İlk başta hayal kırıklığına uğrar fakat bu kitap onu yalnızlıktan kurtarır. Bir kaç ay kitabı ezberler. Ama daha sonra her adımı bildiği için bundan da sıkılmaya başlar. Aklına kendisiyle oynamak gelir. "Siyah olan ben Beyaz olan ben"