Teknoloji
Kanuni Sultan Süleyman'ın Annesi ve Babası Kimdir? Kanuni Sultan Süleyman'ın Soyağacı
Kanuni Sultan Süleyman, Osmanlı İmparatorluğu'nun padişahı ve İslam halifesidir. Osmanlı'da ve Doğu'da Kanuni ismi ile Batı'da ise Muhteşem Süleyman olarak bilinir. Hayatının 46 yılını kesintisiz padişahlık yaparak geçirmiştir. Saltanatı boyunca 13 kere sefere çıkmıştır. Bu nedenle tarihe en çok ve en uzun sefere çıkan padişah olarak geçmiştir. Peki, Kanuni Sultan Süleyman'ın annesi ve babası kimdir? İşte Kanuni Sultan Süleyman'ın soyağacı
Kanuni Sultan Süleyman, babasının valilik yaptığı Trabzon'da doğmuştur. Küçüklüğünü Topkapı Sarayı'nda askeri ve ilmi dersler alarak geçirmiştir. Şehzadeliğinde ilk olarak Şarki Karahisar sancakbeyliğine, daha sonra Bolu'ya atanmıştır. Amcası Ahmed'in itirazı ile Kefe sancağına çıkmıştır. Babasının padişah olması ile birlikte İstanbul ve Edirne'ye geçmiştir. 7 yıl boyunca Saruhan sancakbeyi olarak görev yapmış, babasının ölümü ile buradan tahta çıkmıştır. Kanuni Sultan Süleyman'ın annesi ve babası hakkında merak edilenleri sizler için derledik
Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Giriş: , Güncelleme: ,
Günümüzde halen Manisa sokaklarında yapılan bu Osmanlı'dan kalma şifa deposu 41 çeşit baharattan yapılır. Macunu ilk kez asırlar yıl önce Merkez Efendi, Kanuni Sultan Süleyman'ın annesi Ayşe Sultan için yapmıştır. Kanuni Sultan Süleyman'da faydalarını gözüyle gördüğü bu şifa deposundan her gün bir kaşık tüketirmiş.
Grip ve bağışıklığı düşük olan insanlara o yıllarda verilen bu şifa deposunun içinde: Havlıcan, zencefil, zerdeçal, muskat, harnup unu, tarçın, bal, nane, gibi birçok faydalı bitki bulunur.
İŞTE SULTANLARIN ŞİFA KAYNAĞI: MESİR MACUNU
yıl önce keşfedilen ve bağışıklığı yeniden yapılandıran mesir macunu günümüzde hastalıklara karşı en etkili doğal ilaç olarak kabul edilmiştir.
Kanuni Sultan Süleyman, hasta annesini iyileştiren bu ilacın her gün tüketilmesi fermanını verdiği iddia ediliyor.
İçinde bütün faydalı baharatların olduğu mesir macunu, doğum sonrası kadınlara kadar fayda sağlar. Anne sütünü artıran mesir macunu bağışıklık sisteminin temel taşı gibi.
Vücutta biriken iltihabı tek seferde atan mesir macunu, halk arasında akıllarda sadece doğurganlığı artırdığına dair olan faydasıyla kalmış.
Özellikle baharın gelişiyle birlikte yenilmesi tavsiye edilen mesir macununun, hormonları harekete geçirdiği, prostat ve cinsel gücü arttırıcı özelliği bulunduğu belirtiliyor.
Mesir macununun içinde bulunan baharatların iştah açıcı, uyarıcı, gaz ve idrar söktürücü özelliklerinden dolayı, bağırsak florasını olumlu etkilediği ve kolon kanseri ihtimalini de azalttığı vurgulanıyor. İçeriğinde bulunan tanen ve reçinelerin antimikrobiyal özelliği sebebiyle, iltihaplı hastalıklara, cilt rahatsızlıklarına karşı iyileştirici özelliği bulunuyor.
KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN'IN FERMAN VERDİĞİ MESİR MACUNU NASIL YENİR?
Mesir macunu ölçülü bir şekilde tüketilmelidir. İçinde farklı baharatlar olduğu için, oldukça güçlü bir karışımdır. Yetişkinler günde 3 öğün 1 tatlı kaşığı, yaş arası çocukların ise yemekten önce 1 çay kaşığı tüketmesi önerilir. Aksi halde ciddi sağlık sorunlarına yol açar.
Mesir macunu 41 değişik baharattan oluşmaktadır. Bu baharatlardan bazılarına örnekler;
ANASON: İştah açıcı ve karminatif olarak kullanılır. Karminatif etki bağırsaklardaki fermantasyona engel olmasından ileri gelir.
HİNDİSTAN CEVİZİ ve BEŞBASE: Kaynatılmış suyu mide ağrılarına iyi gelir. Etkisi bileşimdeki uçucu yağlardan ileri gelir.
ÇİVİT: Halk arasında kabakulak ve pnömonide iyi gelir. Bebeklerin ağız mukozasındaki ağrılı yaraların tedavisinde kullanılır.
ÇÖPÇİNİ: Kökünün kaynatılmış suyu egzamada kullanılır. Bileşimindeki tanenden dolayı astrenjan etkisi vardır.
ÇÖREK OTU: Gaz söktürücü olarak kullanılır.
DARFÜLFÜL: Bedeni ısıtıcı ve öksürük kesici olarak kullanılır.
HARDAL TOHUMU: İştah açıcı ve mideyi yatıştırıcı olarak toz halinde kullanılır. Cilt hastalıklarında iltihabı ve ağrı giderici etkisi vardır.
HAVLİCAN: Öksürük kesici ve ağız kokusu giderici olarak kullanılır. Sindirimi kolaylaştırır, gazı dağıtır, balgamı giderir.
HİYARŞENBE: Müshil olarak kullanılmaktadır. Bileşiminde antrekion türevi vardır.
KAKULE: Lezzet verici , gaz söktürücü, iştah açıcı olarak kullanılır.
KARABİBER: Öksürük kesici, uyarıcı ve baharat olarak kullanılmaktadır.
KARANFİL: Ağız kokusu giderici, diş çürüklerinde ve ağrılarında kullanılır. Bileşimindeki karanfil esansı antiseptik ve ağrı gidericidir.
KEBABE: İdrar ve solunum yolları antiseptiği olarak kullanılır.
KİMYON: Baharat, gaz söktürücü, iştah açıcı ve terletici olarak kullanılır.
İZMİRMAGAZİNSPORSON
DAKİKA
Muhtemelen bugün Ukrayna sınırları içinde kalan, o dönemde Lehistan hâkimiyetinde bulunan Rogatin (Rohatyn, Ruthene) bölgesinde yaşayan fakir bir Katolik papazının kızı olup asıl adı Alexandra Lisowska'dır. Batı kaynaklarında Rossa, Roza, Rosanna, Rvziae, daha yaygın olarak da Roxelane adlarıyla, Osmanlı kaynaklarında ise hemen sadece Haseki Sultan olarak geçer. Yavuz Sultan Selim döneminde Kırımlılar'ın Ukrayna ve Galiçya'ya kadar uzanan akınları esnasında esir alındı. On dört-on yedi yaşlarında iken Hafsa Sultan veya Makbul İbrâhim Paşa tarafından henüz şehzade olan Kanûnî Sultan Süleyman'a takdim edildi. Kendisine güler yüzlü olmasından dolayı Hürrem veya Hürremşah adı verildi ve sarayda iyi bir terbiye gördü. Çok geçmeden zekâsı ve cazibesi sayesinde Kanûnî'nin gözdesi oldu. 'de Şehzade Mehmed'i dünyaya getirdikten sonra haseki unvanını aldı. Hürrem Sultan'ın 'de Kanûnî'den Mihrimah adında bir kızı ile daha sonra arka arkaya Abdullah, Selim, Bayezid ve Cihangir adında oğulları oldu. Bunlardan Abdullah küçük yaşta öldü (). Padişahın kendisine olan teveccühünden dolayı, Kanûnî'nin daha önceki hanımı ve en büyük şehzade Mustafa'nın annesi Mâhıdevran Gülbahar Sultan ile aralarında şiddetli bir mücadele başladı. Oğlu üzerinde büyük otoritesi bulunan ve iki gelini arasında denge kurmaya çalışan Vâlide Hafsa Sultan'ın ölümünden sonra Kanûnî Mâhıdevran Gülbahar Sultan'ı Manisa'da vali olarak bulunan büyük oğlu Mustafa'nın yanına gönderdi ve ardından câriyelerle nikâh mecburiyeti olmamakla birlikte Hürrem Sultan'la nikâhlandı. Çağdaş bazı kaynaklarda Hürrem Sultan'ın büyü yaparak sarayda mevkiini kuvvetlendirdiği ve padişahın sevgisini kazandığı nakledilmektedir (Busbeck, s. 42, ). Gerçekten padişahın büyük sevgisine mazhar olan Hürrem Sultan kısa sürede onun üzerinde büyük nüfuz ve hâkimiyet kurmayı başardı. Kanûnî'nin batı ve doğu seferleri münasebetiyle İstanbul'da bulunmadığı zamanlarda ona gönderdiği mektuplarından bu sevginin derecesi anlaşılmaktadır (Uluçay, Osmanlı Sultanlarına Aşk Mektupları, s. 5 vd.).
Sarayda tam bir otorite kuran Hürrem Sultan, daha sonra kendi oğullarından birinin kocasından sonra padişah olması için mücadele etmeyi hayatının yegâne gayesi haline getirdi. O sıralarda oğulları için en büyük tehlike saltanata aday gibi görülen Şehzade Mustafa'nın varlığı idi. Zira gerek Vezîriâzam Makbul İbrâhim Paşa gerekse henüz hayatta bulunan Vâlide Hafsa Sultan bu şehzadeye veliaht gözüyle bakıyor, asker ve halk da bu şehzadeyi çok seviyordu. Hürrem Sultan faaliyetlerine Şehzade Mustafa'ya taraftar olan devlet adamlarını ortadan kaldırtmakla başladı. Esasen Vâlide Hafsa Sultan 'te ölünce işi önemli ölçüde kolaylaşmıştı. Şark seraskerliği esnasında adı bazı olaylara karışan Makbul İbrâhim Paşa'nın Irakeyn Seferi'nden döndükten sonra padişahın gözünden düşmesinde ve kısa süre sonra da öldürülmesinde Hürrem Sultan'ın önemli rol oynadığı sanılmaktadır.
Vezîriâzam İbrâhim Paşa'nın ortadan kaldırılmasından sonra devlet işlerine daha çok karışmaya başlayan Hürrem Sultan, 25 Ocak gecesi Eski Saray'da (Sarây-ı Atîk-i Âmire) çıkan bir yangının ardından haremi Yeni Saray'a (Topkapı) taşıdı ve harem protokolünü başlattı. Aynı yıl içinde Şehzade Mustafa'nın Manisa'dan alınarak İstanbul'a daha uzak Amasya'ya gönderilmesinde etkili oldu. Kızı Mihrimah'ın Rüstem Paşa ile izdivacından sonra ise onun kısa sürede vezir ve çok geçmeden vezîriâzam olmasında faal rol oynadı. Ancak saltanata aday yapmak istediği oğlu Şehzade Mehmed'in Manisa'da ölümü üzerine () Hürrem Sultan hayatta kalan oğullarından Bayezid ve Selim'den birinin, özellikle daha iyi yetişmiş olan Bayezid'in veliaht olması için çaba sarfetti. Manisa ve Karaman sancak beyliklerinde bulunan Selim ve Bayezid'in, kendilerini ispatlamaları ve buna bağlı olarak asker ve halkın teveccühünü kazanmaları için 'de İran'a sefer yapılmasında etkili oldu. Böylece Selim Edirne'de kaymakam olarak bulunma, Bayezid Halep'te babasına katılma emrini alırken en büyük şehzade Mustafa Amasya'da âdeta itibar ve teveccühten düşmüş bir halde bırakılmıştı. İran seferi esnasında Şehzade Mustafa'nın öldürülmesinde kızı Mihrimah Sultan ve damadı Rüstem Paşa ile birlikte Hürrem Sultan'ın büyük rolünün bulunduğunda şüphe yoktur (Âlî, vr. a). Nitekim bu olayın asker arasında meydana getirdiği hoşnutsuzluk yüzünden Rüstem Paşa sadrazamlıktan alınmış, yerine ikinci vezir Kara Ahmed Paşa getirilmiştir. Hürrem Sultan ise Kanûnî'ye gönderdiği bir mektubunda Rüstem Paşa'nın öldürülmemesi ricasında bulunmuştu. Ancak iki yıl sonra yine Hürrem Sultan'ın tesiriyle Ahmed Paşa da katledildi ve yerine tekrar Rüstem Paşa tayin edildi. Şehzade Mustafa'nın öldürülmesinden birkaç ay sonra bu olaya çok üzülen Şehzade Cihangir de Halep'te ölünce Hürrem Sultan'ın hayatta sadece Bayezid ve Selim adlı oğulları kalmıştı. Hürrem Sultan bundan sonra kendisini hayır işlerine verdi, bazı diplomasi faaliyetlerine katıldı. Şah Tahmasb'ın kız kardeşiyle haberleştiği gibi Süleymaniye Camii'nin inşasından sonra şahtan hediyeler gelince karşılığında bir teşekkür mektubu yazdı (Feridun Bey, II, 65).
Hürrem Sultan 26 Cemâziyelâhir 'te (15 Nisan ) İstanbul'da öldü ve Süleymaniye Camii hazîresine defnedildi. Mezarının üzerine daha sonra Kanûnî tarafından büyük bir türbe yaptırılmıştır. Hürrem Sultan adına Avrupa'da ve Türkiye'de tiyatro ve opera oyunları sergilenmiştir.
Haseki Hürrem Sultan'ın yaptırdığı en büyük hayır eseri İstanbul'da halen Haseki adıyla anılan semtteki cami, medrese, mektep, imaret ve dârüşşifâdan oluşan külliyedir (bk. HASEKİ KÜLLİYESİ). Hürrem Sultan yine İstanbul'da Kariye adıyla anılan tekkeyi daha sonra medreseye çevirtmiştir (Atâî, s. ). Ayasofya civarındaki çifte hamamın da bânisi olup ayrıca Kudüs'te, Mekke ve Medine'de hayır eserleri vardır. Başta Haseki Külliyesi olmak üzere yaptırdığı bütün eserler için yüksek gelirli vakıflar bırakmıştır (İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri [], s. ). Ayrıca Kanûnî Sultan Süleyman zevcesinin ölümünden sonra onun için Mekke ve Medine'de imaretler yaptırmış, Edirne'ye su getirterek birçok çeşmeden akıtmış, Cisr-i Mustafa Paşa'da kervansaray, cami ve imaret inşasıyla buralar için gelir kaynakları vakfetmiştir (Feridun Bey, I, vd.). () yılında da Hicaz halkına altın göndermiştir.
Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
Magazin
Ünlüler Dosyası
Ayşe Hafsa Valide Sultan Kimdir? Ayşe Hafsa Sultan'ın Hayatı ve Ölümü
Ayşe Hafsa Valide Sultan, Osmanlı Devleti'nin dokuzuncu padişahı I. Selim'in eşi ve babasından sonraki padişah olan Kanuni Sultan Süleyman'ın annesidir. Ayşe Hafize Sultan olarak da bilinir. Hürrem Sultan'ın kayınvalidesi olan Ayşe Hafsa Sultan oğlu Süleyman'ın tahta çıktığı ilk yıllarda haremi yönetmiştir. İşte kısaca Ayşe Hafsa Valide Sultan'ın hayatı, çocukları ve ölümü
Yorumlar ve Emojiler Aşağıda