Astronomlar Güneş Sistemi’ndeki gezegenlerin sayısında anlaşamıyorlar. Bir grup gökbilimci kayıp 9. gezegen var dedi. Diğerleri ise sadece 8 gezegen var ve bu bir istatistiksel hata diye karşı çıktı. Oysa son araştırmalar Plüton’un ötesinde Mars büyüklüğünde gezegen olduğunu gösteriyor. Öyleyse kim haklı?
İnmez sekize: Bugün bildiğimiz kadarıyla Güneş Sistemi’nde sekiz gezegen var ve bunların en uzağı olan Neptün ortalama 4,5 milyar km mesafede yer alıyor. Ötesinde uzanan Kuiper Kuşağı’nda ise milyarlarca asteroitle kuyrukluyıldıza ek olarak Plüton ve Eris gibi cüce gezegenler bulunuyor.
Plüton eskiden 9. gezegendi ama artık cüce gezegen olarak sınıflandırılıyor. Peki Güneş Sistemi’nin uzak, soğuk ve karanlık kesimlerinde ışık saçmadığı için teleskoplardan gizlenen başka gezegenler olabilir mi? Bu yazıda olası dokuzuncu ve onuncu gezegenin öyküsünü anlatıyoruz.
İlgili yazı: LISA Kütleçekim Dalgalarını Uzayda Arayacak
Bu soruyu yanıtlamanın tek yolu yeni ve daha güçlü uzay teleskopları kullanmak: ’de kullanıma girecek olan süper hassas James Web uzay teleskopu termal kamerası ile ısıyı görerek soluk cisimleri seçecek ve dokuzuncu gezegen tartışmalarına son noktayı koyacak.
James Webb o kadar hassas bir teleskop ki muazzam uzay boşluğunda dönen en küçük gezegenin bile onun keskin gözlerinden saklanması imkansız. Ancak, yeni teleskopların kullanıma girmesi ve ilk verilerin analiz edilmesi sonlarını bulacak. O güne kadar ne yapabiliriz derseniz:
İlgili yazı: İnternetinizi Uçuracak En İyi 10 Modem
Güneş sisteminin uzak köşelerinde saklanan gezegenler varsa bunlar Kuiper Kuşağı’ndaki cisimleri rahatsız ediyor olmalı. Biz de asteroit ve kuyrukluyıldızların yörüngesindeki değişikliklere bakarak bu gezegenlerin yerini göremesek de tahmin edebiliriz.
Batygin-Brown ile Trujillo-Sheppard ekipleri de bunu yaptı ve Güneş Sistemi’nde göremediğimiz saklı bir gezegen olduğunu öne sürdüler. Ne de olsa Neptün de böyle keşfedilmişti ( yüzyılda bulunan Uranüs optik teleskoplarla doğrudan görebildiğimiz son gezegendi).
Neptün’ü ise Uranüs yörüngesi üzerindeki etkisinden bulduk. Uranüs’ün yörüngesindeki sapmayı açıklamanın en iyi yolu sekizinci bir gezegen olduğunu kabul etmekti. Ardından teleskoplarımızı Neptün’e çevirerek onu uzaktan küçük bir ışık noktası olsa da görebildik.
İlgili yazı: Düz Dünya Teorisini Çürüten 12 Kanıt
’lerin başında John Couch Adams ve Urbain Le Verrier, sonradan Neptün adı verilecek olan gezegenin olası yörüngesini birbirinden bağımsız olarak hesapladılar. Sonra Johanne Galle, Le Verrier’nin tahminlerini kullanarak uzay boşluğundaki Neptün’ü eliyle koymuş gibi buldu.
Ancak, aşağıda göreceğimiz gibi yörünge sapmaları mutlaka yeni bir gezegenin varlığını gösterecek diye bir kaide yok. Nitekim ’lerin başında bu kez Güneş’e en yakın gezegen olan Merkür’ün yörüngesinde oynamalar gördük.
Oysa bu oynamalar yıldızımıza daha da yakın olan, fakat Güneş gözümüzü aldığı için göremediğimiz başka bir gezegenin yerçekiminden kaynaklanmıyordu. Bunun yerine, Einstein’ın görelilik teorisinde öngördüğü uzay-zamanın bükülmesi etkisinden kaynaklanıyordu.
İlgili yazı: İnternette teknik takip ve gözetimi önleme rehberi
Bazen insan görmek istediği şeyi görür ve gördüklerini de kafasındaki teoriye uydurur. Matematikte buna istatistiksel taraflılık diyoruz. Örneğin Kanada, Victoria Üniversitesi’nden Cory Shankman, Batygin’in dokuzuncu gezegen sonucunu inceleyerek bunun istatistiksel hata olduğunu söyledi.
Bütün bu kararsızlıklar yeni (?) gezegenleri doğrudan görmek yerine, asteroitleri yerinden oynatmasına bakarak aramamızdan kaynaklanıyor. Biz de bilimsel düşüncenin nasıl çalıştığını görmek açısından dokuzuncu ve gezegen tartışmalarını yakından inceleyelim.
Öncelikle Neptün’ün ötesinde büyük bir dokuzuncu gezegen varsa bunun izini aşağıdaki gibi görebiliriz:
İlgili yazı: Mobil İnternette Video İzleme Rehberi
Kuiper Kuşağı’nda yer alan bütün gökcisimlerine Neptün ötesi cisimler diyoruz (ister asteroit, ister kuyrukluyıldız, ister cüce gezegen Plüton olsun, bu böyle). Bunlara ek olarak yeni bir gezegen ararken de dikkatli olmamız gerekiyor:
Sonuçta “Kuiper Kuşağı’ndaki asteroitlerin yörüngesi kaymış, öyleyse yeni gezegen var” diyerek hemen sonuca varmak yanlış olur. İstatistiksel taraflılık hatasına düşmek istemiyorsak Kuiper Kuşağı’nda yer alan binlerce asteroiti özenle taramalıyız. Böylece numune sayısını artırmalıyız.
Örneğin, asteroitlerin büyük kısmının yörüngesi kaymışsa bu genel bir durum olup dokuzuncu gezegenin varlığıyla ilgili değildir. Aynı şey asteroitleri gruplar halinde bulmak açısından da geçerli. Çok sayıda ilgisiz asteroit arasında gruplaşmalar varsa bu işaretleri de dokuzuncu gezegene bağlayamayız.
İlgili yazı: Uzay Milleti Asgardia ’de Kuruluyor
Batygin ve meslektaşları diyor ki dokuzuncu gezegen varsa sadece belirli asteroitler arasında gruplaşma olmalı. Yörüngeleri de belirli ölçüde kaymalı. Sonra teleskoplarını çevirip dikkat çeken bölgelere bakıyorlar ve hakikaten de oralarda yörüngesi kaymış asteroit grupları buluyorlar.
Oysa bu söz konusu bulguların dokuzuncu gezegene bağlı olduğunu göstermiyor. Bunun başka sebepleri de olabilir. Hatta gruplaşmalar Kuiper Kuşağı’nın genel bir özelliği olabilir.
İlgili yazı: Güneş’in komşusu Alpha Centauri’de hayat var mı?
Bütün göğü tararsak bakmadığımız yer kalmaz ve Kuiper Kuşağı’ndaki tüm asteroitlerin yörüngesini hesaplamış oluruz. O zaman istatistiksel hata payını büyük ölçüde azaltırız ve dokuzuncu gezegen olup olmadığı anlaşılır.
Peki siz gökyüzünü derece taramak kolay mı sanıyorsunuz? Tersine, Dünya’nın her yerine teleskop koysak bile (ki zaten öyle ve bunların büyük kısmı bilgisayarları birbirine bağlı) gece göğünü yılda gün tarayamayız.
Kısacası bugünkü teknolojiyle göğün tamamını göremeyiz ve bu nedenle, dokuzuncu gezegenin varlığını gösterecek asteroitleri aramak samanlıkta iğne aramaktan daha zordur.
İlgili yazı: Kontrollü Güç >> Telefon pil ömrünü uzatmak için en iyi 5 yöntem
Aslında var. Her yıl gelişmiş teleskopların sayısı artıyor ve her geçen yıl göğün daha detaylı haritasını çıkarıyoruz. Örneğin elimizde Neptün ötesi dünyaları aramakta kullandığımız yeni bir Güneş Sistemi haritası var. Bunun adı OSSOS (Dış Güneş Sistemi’nin Kökenleri Taraması)2.
Peki OSSOS haritası Kuiper Kuşağı asteroitleri hakkında ne tür bilgiler sağladı? Kısaca sıralayalım:
Özetle OSSOS taramasında Neptün’ün ötesinde gizlenen dokuzuncu gezegenden hiçbir iz yoktu.
İlgili yazı: Dünyanın Derinliklerinde Yeraltı Okyanusu Bulundu
Gerçekten de konuyu toparlayacak olursak biz neyi konuşuyoruz? Neden dokuzuncu gezegen yokken gezegen ortaya çıktı diye başlık attık?
Bunun sebebi Kuiper Kuşağı’nın Arap saçı gibi dağınık ve az bilinen bir yer olması. Açıkçası bizler Kuiper Kuşağı’ndaki asteroitlerin pek azının yörüngesini biliyoruz. Bu yüzden hem dokuzuncu gezegeni kanıtlamakta kullandığımız veriler, hem de olmadığını gösteren veriler sürekli boşa çıkıyor!
Tam Kuiper Kuşağı’nın haritasını çıkardık derken yeni asteroit veya cüce gezegenler buluyoruz. Böylece bütün gezegen hesaplamaları ve bilgisayar simülasyonları alt üst oluyor!
İlgili yazı: Kodlama İçin En Gerekli 16 Programlama Dili
Öyle ki eskiden Güneş’in kayıp bir kırmızı cüce yoldaşı olduğunu sanıyor ve bu yıldızı dinozorların yok olmasına neden olan asteroit çarpışmasından sorumlu tutuyorduk. Ancak, Nemesis teorisinin yanlış olduğu anlaşıldı.
Sonra Güneş Sistemi’nin uzaklarında biri süper dünya ve diğeri de mini Neptün gaz devi boyunda olan iki saklı gezegen olduğunu düşündük. Hatta bazıları tek bir büyük gaz devi veya kahverengi cüce olabileceğini öne sürdü; ama Kuiper Kuşağı’nın yeni haritası Batygin dokuzuncu gezegen senaryosunu destekler gözüküyordu.
Ardından astronomlar istatistiksel hata payı yüzünden dokuzuncu gezegenin olmadığını öne sürdüler. Şimdi ise Neptün’ün ötesinde iki yeni gökcismi bulduk; ama bunlar en fazla cüce gezegen boyunda olabilir.
Yine de bu cisimlerin yörüngesinde görülen kayma bizi orijinal 10 gezegen senaryosuna geri götürdü. Buna göre hem Neptün’ün çok ötesinde mini Neptünlerden daha küçük bir dokuzuncu gezegen olabilir, hem de Neptün’ün biraz uzağında Mars büyüklüğünde kayalık bir dünya olabilir!
İlgili yazı: Beyin Formülü: İnsan Beynini Çalıştıran Yazılım Bulundu
Özetle yeni senaryo bizi biri Dünya’dan biraz büyük ve diğeri de daha küçük olmak üzere iki ek gezegenle birlikte, toplam 10 dünyalı Güneş Sistemi teorisine geri getiriyor. Ancak, James Webb teleskopu uzaya gönderilene kadar bunu test edemeyeceğiz.
Tamam, Güneş Sistemi’nde işler karışık. Peki Güneş Sistemi’nin dışındaki kırmızı cüce yıldızların çevresinde dönen ve hayata elverişli olan dünyalar var mı? Onu da NASA Trappist sisteminde Dünya benzeri 7 gezegen bulduyazısında okuyabilirsiniz.
1The curiously warped mean plane of the Kuiper belt
2Outer Solar System Origins Survey
BeğenYükleniyor
Geç olsun, güç olmasın demişler. Plütonun gezegenlikten çıkarıldığı günlerden beri içinde yer aldığımız Güneş Sisteminde kaç gezegen olduğu tartışılıp duruyor. Kimi 8, kimi 9 gezegen var derken, kimileri de onlarca gezegen olduğunu dile getiriyor. Biz bu işe biraz daha bilimsel bakmaya çalışalım ve gerçeği ortaya koyalım:
Plütonun ötelerinde yeni küçük gezegenler bulunmaya başladığında, uluslararası astronomi birliği bir gezegenin ne olduğuna ilişkin tanımını değiştirmek, bir bakıma güncellemek durumunda kaldı. Buna göre, bir gökcisminin gezegen sıfatını elde edebilmesi için şu niteliklere uyuyor olması gerekli:
1) Küresel bir yapıya sahip olacak kadar fazla kütleye sahip olmalı. Yani, iri meteorlar gibi yamuk yumuk bir yapıda değil, düzgün küresel bir biçimde olmalı.
2) Doğal olarak Güneş veya başka bir yıldızın etrafından yörüngede dönmeli. Uzayda başıboş dolaşan hiçbir cisim bir gezegen olarak nitelenemez.
3) Dolandığı yörüngeyi başka bir gezegenle paylaşmamalı ve yörüngesi üzerindeki diğer gökcisimlerini, çerçöpü temizlemiş olmalı.
Bu yukarıdaki üç kritere uyan gezegen sayısı, şu an için bildiğimiz kadarıyla Güneş Sisteminde sadece 8 adet: Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün. Dolayısıyla, evet bu bir gezegen diyebileceğimiz sadece sekiz gökcismi var sistemimizde. Bir zamanlar gezegen olan Plüton ise, üçüncü kriteri karşılayamadığı için malesef gezegen sınıfına giremiyor. Ancak, küresel bir yapıya sahip olduğu ve Güneşin çevresinde dolandığı için kestirip atmamız da mümkün değil. Bu durumda, Plüton ve benzeri gezegenleri ayrı bir sınıflandırma içinde isimlendirip, onlara cüce gezegen ismini veriyoruz.
Plütondan önce gökbilimciler, Mars ile Jüpiter arasında yer alan asteroid kuşağında başka bir gezegen daha bulmuşlardı. Ceresadı verilen bu gezegen, çok küçük olduğu anlaşılana kadar gezegen muamelesi görmüş, ancak daha sonrasında irice bir meteor olarak tanımlanmıştı. Evet, Ceres oldukça büyüktür, bununla beraber, en küçük gezegen olan Merkür ile dahi karşılaştırıldığında çok küçük kalır. Takdire şayan emeklerle keşfedilen Plüton da yine aynı biçimde yaklaşık olarak Ceres boyutlarında bir gökcismidir. Fakat, daha şanslı olduğu için li yıllara kadar biraz basının, biraz da insanların ismine duyduğu sempatinin hatırına gezegen olarak nitelenmiştir.
Ancak, geçtiğimiz yıl içinde Plütonun yörüngesi yakınlarında ve daha uzakta, Kuiper Kuşağı içlerinde kendisine benzer boyutlarda onlarca gökcismi bulununca, Plütonun gezegen ünvanı da elinden alınmak zorunda kaldı. Çünkü, bu ünvan kendisinden alınmasaydı, bulduğumuz diğer tüm gökcisimlerine de gezegen demek zorunda kalacaktık ve bu büyük bir kargaşaya neden olacaktı. Düşünsenize, Güneş Sistemindeki gezegenleri saymaya kalktığımızda onlarca isim sıralamak zorunda olacaktık. İşte bu nedenlerden dolayı, Plüton ve Ceres benzeri gezegenlere cüce gezegen diyoruz.
Bugün, bazılarını Kozmik Anaforda sizlere tanıttığımız, Trans Neptunian Object (Neptün Ötesi Cisimler) adıyla da anılan çok sayıda cüce gezegen var: Plüton, Ceres, Haumea, Sedna, Orcus, Quaoar, Makemake, Varuna, Eris, Ixion bunlardan birkaçı. Gökbilimciler, daha da keşfedilecek onlarca böylesi cüce gezegenin var olduğunu düşünüyor ve araştırmalara devam ediyorlar. Takdir edeceğiniz gibi, çok uzaklarda yer aldıkları için oldukça soluklar ve keşfedilmeleri de zaman alıyor. Bu da bize, önümüzdeki yıllar boyunca cüce gezegen keşiflerinin bitmek bilmeksizin süreceğini gösteriyor. Fakat, artık sayıları o kadar fazlalaştı ki, keşfedilen cüce gezegenlerin haber değeri bile olmuyor.
Evet, sorumuzun cevabına gelince:
Güneş Sisteminde 8 tane gezegen, en az 10 tane de cüce gezegen var diyebiliriz. Unutmayın, cüce gezegen sayısı hala belirsiz ve yenilerini keşfetmeye devam ediyoruz. Yirmi yıl sonra cüce gezegen sayısı civarında, hatta daha fazla bile olabilir.
Zafer Emecan