yasemin koşal frikik / Yasemin Koşal hala taş gibi - Haber3

Yasemin Koşal Frikik

yasemin koşal frikik

Cinsel gücü anında artırıyor! Passiflora bitkisinin meyvesi

Çarkıfelek meyvesi ülkemizde çok az biliniyor olsa da son dönemde faydalarının ortaya çıkmasıyla rağbet görmeye başladı. Doğal ağrı kesici olan çarkıfelek aynı zamanda cinsel gücü artıran özelliğiyle ön plana çıkıyor. “Passion Fruit” olarak da bilinen tropikal bir meyve olan çarkıfelek B1 vitamini, B2 vitamini, B5 vitamini, kalsiyum, fosfor ve protein bakımından oldukça zengin. Çarkıfelek meyvesi lif ve A ve C vitamini bakımdan zengin bir antioksidan kaynağıdır ve ’den fazla çeşidi bulunur.

Haber

çarkıfelek

Tropikal meyve ihracatı yüzde arttı

Tropikal meyvelerin yoğun şekilde üretildiği Batı Akdeniz&#;den 9 ayda yaklaşık 1 milyon bin dolarlık yaban mersini, bin dolarlık kivi, bin dolarlık avokado, 37 bin dolarlık çarkıfelek ihraç edildi - Batı Akdeniz İhracatçılar Birliği Başkanı Ümit Mirza Çavuşoğlu: - "Hemen hemen tüm ülkelere ürün gönderiyoruz. Yaban mersini Avrupa&#;nın tüm bölgesine gidiyor, avokado ve ejder meyvesi de daha çok Ukrayna&#;dan alıcı buluyor. Rusya da yavaş yavaş başlamış durumda"

Yurthaber

Avokadoçarkıfelekyaban mersini

Denemek için ürettiği passifloradan milyonlar kazandı

Antalya&#;nın Gazipaşa ilçesinde passiflora (passion fruit) hasadı başladı. &#;Çarkıfelek&#;, &#;aşk meyvesi&#;, &#;gençlik iksiri&#; gibi isimlerle de anılan passifloranın kilosunu 75 liradan verdiğini söyleyen üreticiler, Türkiye pazarında istedikleri orana ulaşınca Avrupa&#;ya ve Rusya&#;ya açıldıklarını söyledi.

Haber

antalyaçarkıfelek

Victoria Silvstedt güneşin tadını çıkardı

Dünyaca ünlü model Victoria Silvstedt, Miami&#;de objektiflere yansıdı. Bir dönem Mehmet Ali Erbil&#;in sunduğu &#;Çarkıfelek&#; programında hosteslik yapan Silvstedt, güneşin keyfini sürerken kameralara yakalandı.

Magazin

çarkıfelekMiami

İhracatçılar ve üreticiler egzotik meyvelere yöneliyor

Batı Akdeniz&#;den 7 ayda bin dolarlık yaban mersini, bin dolarlık kivi, 56 bin dolarlık avokado ve 11 bin dolarlık ananas ihracatı gerçekleştirildi - Tropikal meyve ihracatı yapan firmanın genel müdürü Ufuk Güngör: - "Antalya bölgesi, tropik meyve üretiminde önemli bir potansiyele sahip. Bunu üretici, ihracatçı ve ülkemiz açısından bir fırsat olarak görüyoruz"

Yurthaber

çarkıfelek

Hobi amaçlı başladı! Passiflora meyvelerini liradan satıyor

Antalya&#;nın Gazipaşa ilçesinde hobi amaçlı tropik meyve ve endemik bitkiler yetiştiren Ahmet Tural (64), 5 yıl önce diktiği 5 passiflora (çarkıfelek) ağacından ilk hasadını yaptı. Yaklaşık 10 kilo passiflora meyvesi toplayan Tural, kilosunu liradan satmayı hedefliyor.

Finans

çarkıfelek

Onur Büyüktopçu kimdir? Çarkıfelek sunucusu Onur Büyüktopçu kaç yaşında ve nereli? İşte hayat hikayesi

Ünlü oyuncu ve sunucu Onur Büyüktopçu, Çarkıfelek yarışmasının yeni sunucusu oldu. Kanal D&#;nin ekran klasiği yarışması Çarkıfelek yeni bölümleriyle bayramda yeniden yayınlanmaya başladı. Kiralık Aşk dizisindeki Koriş karakteriyle hafızalara kazınan Onur Büyüktopçu, Yemekteyiz ve Damat Bayıldı&#;nın ardından bu defa ise Çarkıfelek&#;i sunmaya başladı. Peki Onur Büyüktopçu kimdir, kaç yaşında ve nereli? İşte Çarkıfelek sunucusu Onur Büyüktopçu hakkında merak edilenler.

Magazin

çarkıfelekOnur Büyüktopçu

Zeynep Ece Akengin ilk kez konuştu

Son günlerin en çok konuşulan isimlerinden olan Çarkıfelek&#;in hostesi Zeynep Ece Akengin, hakkında çıkan haberlerin ardından ilk kez HT MAGAZİN&#;e konuştu. Sıcak bir İstanbul gününde Balat&#;ın renkli ve buram buram tarih kokan sokaklarında buluştuğumuz güzel modelle Çarkıfelek kadrosuna dahil olmasını, Mehmet Ali Erbil ile yaşadıklarını, hedeflerini ve hakkında bilinmeyenleri konuştuk.

Magazin

çarkıfelekMehmet Ali Erbil

Altınordu play-offa yürüyor

PTT 1. Lig'de son 6 maçını kazanarak Play-Off hesapları yapmaya başlayan Altınordu, pazartesi mesasinde konuk ettiği Gaziantep Büyükşehir Belediyespor'u mağlup ederek 7'de 7 yaptı, 6'ncı sıradaki Albimo Alanyaspor ile farkı 3 puana indirdi. Kırmızı-lacivertli ekip dakikada Göksu'nun penaltısıyla öne geçerken, 84'te Timur, 90 + 2'de Erdoğan iki müthiş golle galibiyeti perçinledi. Bu sonuçla Altınordu puanını 47 yaptı, Gaziantep temsilcisi ise 40 puanda kaldı.

9. dakikada Alanziho'dan aldığı pasla ceza yayına sokulan Köksal'ın şutunda kaleci Tolgahan sağ köşeye uzanarak topu kontrol etti. dakikada sol kanattan Gaziantep BŞB yarı sahasına bindiren Gökhan'ın ortaladığı topa Erdoğan gelişine vurdu. Meşin yuvarlak ağlara giderken, hakem Erkan Engin Erdoğan'ın Erkam'a faul yaptığı gerekçesiyle pozisyonu gol olarak değerlendirmedi. dakikada Erkam, Gökhan'ı çalımlayarak ceza alanına girdi. Sağ kanattan yaptığı ortaya Köksal kafayı vurdu, top az farkla üstten oyun alanını terk etti. dakikada Altınordu penaltı kazandı. Sağ kanattan Göksu'nun ortaladığı topa Cengiz hamle yapmak isterken, Erkam tarafından düşürülünce hakem Erkan Engin beyaz noktayı gösterdi. dakikada topun başına gelen Göksu, penaltıdan kaleci Mahmut'u avladı:

dakikada Umut'un Erdoğan'ı düşürmesiyle Altınordu sol çaprazdan frikik kazandı. Erdoğan'ın şutunu kaleci Mahmut son anda çeldi. dakikada kaleci Tolgahan'ın kısa düşen pasında Ergin topu aşırtma bir vuruşla kaleye gönderdi. Tolgahan meşin yuvarlağı son anda tokatlayarak hatasını telafi etti. dakikada soldan Halil İbrahim'in ortaladığı topa Göksu sert vurdu, kaleci Mahmut gole izin vermedi. dakikada orta sahadan aldığı topla ilerleyen Timur, yaklaşık 25 metreden kaleye şutladı. Meşin yuvarlak Kaleci Mahmut'un müdahalesine rağmen ağlarla buluştu: 90 + 2. dakikada Halil İbrahim'in pasını sol çaprazda kontrol eden Erdoğan ceza sahası dışından şutunu çekti, top üçüncü kez Gaziantep ağlarına gitti: Kalan dakikalar sonucu değiştirmeyince Altınordu 3 puanı hanesine yazdıran taraf oldu.

STAT: Atatürk

HAKEMLER: Erkan Engin (xx), Seçim Altunkan (xx), Ömer Faruk Yeşil (xx)

ALTINORDU: Tolgahan (xx) – Kemal (xx), Yusuf (xxx), Rıza (xxx), Gökhan (xxx), Cengiz (xxx) (Dk. 63 Halil İbrahim x), Arif (xx), Berkay (xx), Kerim Avcı (xx) (Dk. 81 Timur xxx), Erdoğan (xxx), Göksu (xxx) (Dk. 90 Taha)

GAZİANTEP BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESPOR: Mahmut Bezgin (x) – İbrahim (x) (Dk. 84 Mahmut Temur), Ufuk (xx), Erkam (x), Josef (xx), Alanzinho (xx), Ben Yahia (x), Umut (x), Köksal (x) (Dk. 56 Erdal x), Turgay (x) (Dk. 72 Yasin x), Ergin (xx)

GOLLER: Dk. 41 (Pen.) Göksu, Dk. 83 Timur, Dk. 90 + 2 Erdoğan (Altınordu)

SARI KARTLAR: Erkam (Gaziantep BŞB), Yusuf, Berkay (Altınordu)

60 lara doğru gelindiğinde modada ki değişim hızlandı
Kıyafetine dikkat eden beylerde önden tek veya çift düğme balıksırtı gri jaket, lacivert pantolon, bağcıklı siyah lord ayakkabı modası gelişirken, sportif hatlar ön plana çıktı. Yine bu yıllarda jaketin en çabuk aşınan dirsek kısmına deri yamalar dikilmeye başladı, bu moda deri veya yün deri kombine montlarda, kazaklarda kullanıldı. Orta yaşlı beylerin vazgeçilmezi kaşmir paltolar varlık timsali pahalı ve ağırlık kazandıran patron işiydi.
Ne var ki İstanbul’un kışı zaten kısaydı, çok da sert geçmezdi, yağış kardan ziyade yağmur olarak düştüğü için kaşmir palto çok tutulmadı.
Palto yerine imperteksin gelişmişi diyebileceğimiz pardesü tercih edilmeye başladı. Altınyıldız, Baranko birinci marka oluvermişti, siyah, füme veya lacivert bir pardesü, giyene ciddiyet, resmiyet, sportif, dinamik hava kazandırırdı. Mutlaka siyah şifre kilitli, James Bond türü bir çanta ile tipik iş adamı görüntüsüne bürünülürdü.
Pantolonlarda imrenilen Amerikan malı blucin markası Levis, bizde de yerli Kot marka vardı. Bu pantolonlar bir tür iş pantolonuydu, dayanıklıydı, ütü istemezdi, yıka yıka giy türündendi, sonuçta amele pantolonu gözüyle bakılırdı. Blucinlerle beraber iri tokalı geniş palaska gibi enli kemerler yaygınlaştı. Pantolon köprüleri ön plana çıkmaya başladı. Eğer sipariş üzerine ısmarlama pantolon dikiliyorsa terziler pantolon ölçüsü alırken paça boyunu, düz mü, duble paçamı diye sorar gibi kemer köprü boyunu da sorarlardı. Bir erkek ne kadar çok anahtar taşıyorsa o kadar varlıklıydı imajı yayılmaya başlamıştı. Bu bir bakıma dış kapı, iç kapı anahtarı, dolap anahtarı, kontak anahtarı onun ne çok şeye sahip olduğunun göstergesiydi, kendi başına açıp girdiği evi var demekti. Anahtarlar demet halinde pantolonun ön köprüsüne takılırdı, biraz da cepte şişkinlik yapmaması için bu yol benimsenmişti, bir tür hava atış şekliydi.
60’lara gelmeden önce de pantolonun arka cebinde ayna tarak seti taşınırdı. Asker aynası denilen avuç içi aynaları cm çapında yuvarlak arkası teneke bir aynaydı, çoğu kez arka teneke yüzünde horoz resmi olurdu, sokaklarda işporta çek çek arabalarında bile satılırdı, alıcısı çoktu, tarak ise plastik ve küçüktü. Delikanlı saçına Necip Bey briyantini sürüp çıkmışsa, gün boyunca arka cebinden çıkardığı ayna tarak seti yardımıyla saçlarını tavuk kanadı gibi iki yana tarardı. James Dean, Elvis Presley, Dean Martin saç modası almış yürümüştü. Sonraki yıllarda tarak ayna seti kullanımı yerini parmakla tarama şekline bıraktı. Amerikan askerlerinin saç tıraşı benimsendi, berbere giden gençler saçlar Amerikan modeli olsun demeye başladılar. Bu modelde önler yukarı doğru dik, makasla kısa, yanlar kulak üstü iyice açılıp makine ile dipten kesiliyordu.
Alaburus, asker traşı denilen numara saç modelleri veya garson boy tip saç kesimi kullanılmaz olmuştu.

Resmi Büyütmek için TIKLAYINKösele deri ayakkabılar
Ayakkabılar ya tek renk ya da Borsalino modası diye adlandırılan burun ucu ve topuk bölümü kahverengi beyaz veya siyah beyaz gibi iki renkti ve herkes kösele deri ayakkabı giyerdi, ayakkabı boyacıları, lostra salonları bu yüzden iyi iş yapardı, ayakkabılar rugan gibi boyanır, parıl parıl parlardı. Ayakkabıların burunlarına ve ökçelerine demir çakılırdı, her adım atışta demir ses yapardı, sonraları kabara, daha sonraları sadece iri başlı çivi çakılır oldu, vazgeçildi topukta sert lastik kapağa dönüldü.
Kösele deri ayakkabı modasından başka sadece lastik iş çizmesi vardı, bir de beden derslerinde giyilen kes lastik ayakkabılar. Kundura tamircileri ayakkabının yüzü, deri kısmı temiz ve kullanılabilir durumdaysa, aşınıp, incelmiş, delinmiş alt kösele kısmına yarım pençe, tam pençe, gizli pençe yaparak tabanı değiştirir, ayakkabılara ömür katardı. Kösele deri ayakkabılara alternatif süet, suni deri potinler görülmeye başladı, onları körüklü çizmeler, onları da mes’in topuklusuna benzer, konçları lastikli, ayağı çorap gibi tek parça saran, yarım bot Beatles modelleri takip etti.

Resmi Büyütmek için TIKLAYIN62 den itibaren The Beatles grubunun doğuşuyla beraber modada yeni bir çığır açıldı
Mini etek, kadın modasında bir devrim, moda da bir kilometre taşıydı.
Mini etek dediysem ilk çıkışında etek boyu henüz diz kapağının iki parmak üstüydü. Mini giyen bir kadın oturunca zaten o etek boyu tüm çekiştirmelere rağmen diz kapağının bir karış üstüne çıkardı, frikik vermek kaçınılmaz olurdu.
Otomobil içleri, sinema fuayeleri, bar, kafe gibi haftasonu kalabalık olan yerler, merdivenler en çok frikik rastlanan yerlerdi.

Saçlar uzun tutulmaya başladı
Mini, maksi, midi olarak anılan etek boylarıyla beraber bacağı sıkıca saran buruşuk deri çorap çizmeler, diz kapağını aşan boyda Napolyon çizmeler ayaktan yukarı çıktıkça, etekler iyiden iyiye kısalmaya başlamıştı. İnce ve yüksek topuklar, sivri burunlar, siyah renkli file çorapları giyenlere defalarca bakılır da bakılırdı. Miniyi bacağı uzun olan da, şişman olan da giyiyordu.
Yerler, yollar, kaldırımlar çamur içindeydi, asfalt yol azdı, yan yollardan ana yola çıkana dek araçların çamurlukları içine sıvanan çamurlar, ana yola Resmi Büyütmek için TIKLAYINtaşınır, yağışın etkisiyle çözülür, araçların altından su yerine çamur akardı, çamur kaldırımlara kadar yayılır, kent içinde otomobillerin cam silecekleri sağa sola gidip geldikçe çamur silerdi.
Böylesi çamurlu zeminlere rağmen İspanyol paça modası başladı. İspanyol paça dediğimiz geniş paçalara, kadınların ayak bileklerinden yükselen üst kısımlarına çoraplarına, çizmelerinin konçlarına kadar çamur damlaları sıçrar yapışırdı.
Hızlı yürümek imkânsızdı. İspanyol paçalar kuruduktan sonra fırçayla paça çamurları temizlenir, ütülenir tekrar giyilirdi, bir Beyoğlu turu sonrası yine aynısı tekrarlanırdı. Paçalar 42 cm ye kadar olurdu, espri bile yapılmıştı “Paçası öyle geniş ki adım atınca sokağın köşesini ondan önce dönüyor” denirdi. İspanyol paça modası yıllarca sürdü, bunun bir nedeni de altı yüksek sabo ayakkabıların kadın erkek herkes tarafından kullanılmasıydı. Özellikle kısa boylu olanlar altı mantar tabanlı, apartman topuk denilen bu saboları giydiklerinde paçanın altında görünmese de kişiye en az 15 cm uzun boy kazandırıyordu.
Sahne sanatçıları görünümlerine artı boy kazandırdığı için kullanımda örnek teşkil ediyorlardı. Zeki Müren lame sabo çizmeleri giymesi gazetelerde tek başına haberdi.
Bülent, Fevzi, Goya, Far, Maymunlu, ayakkabı, çizme modasının öncüleriydiler. Beykoz kundura ise evladiyelik ayakkabılar yapardı, Sirkeci Sümerbank mağazasında küt burun az model vardı ama sağlamlıkta üstüne yoktu.
Sümerbank çizgili pijamada da adeta patent sahibiydi. Jaket, pantolon, okul üniforması Beyoğlu Tünel GS arasında bulunan Mayer ve Lion mağazalarından alınırdı. Balo, iş yemeği kıyafeti, Smokin kiralamada Horozlu Konfeksiyon yıllarca Tünel Mağazasında hizmet verdi. Bez mendiller, iç çamaşırları Lazzaro Frankodan, gömlekler Beyoğlu Balık Pazarı girişinde ki Martino’dan, kumaşlar Beyoğlu İliyada Kumaş Mağazasından, Elmadağ’da Altınyıldız Mağazasından, Eminönü’nde günümüzde şemsiyeci olarak halen faaliyetine devam eden dükkânın yanında ki Suraski’den, KBK kumaş mağazasından alınırdı. Sultanhamam Kurşunlu Kumaş Mağazası ve Kula Mensucat da tanınmış kumaş markalarıydı.
Düz paça pantolon için cm yeterli olurken, paça duble, yüksek bel isteniyorsa ve biraz fazlası pantolonluk kumaş kestirilirdi. Kaşe kumaşlar sonrası terilen kumaş türü popüler olmuştu, çok oturunca kumaş parlama yapardı. Orta halli ailelerde yaygındı, “o zaman kumaş daha taş gibi” diyerek pantolon sökülür ters yüz yapılıp, yeniden dikilirdi bu işleme “Tornistan” denirdi.

Rock Modası
Rock müzik fırtınası sadece müzikte değil, modada, güzel sanatlarda her yerde esiyordu. Moda bu yeni tür müzik akımından çok etkilenmişti, Beyoğlu’nda Londra’nın Carnaby Streeat , Piccadily havası sezinleniyordu, renklenmişti, pop art belirtileri vardı. Uzun saçlı gençlere daha sık rastlanıyor, konserlerde moda daha belirgin görülüyordu. Küfeli Pazar hamalından, evlere tüp gaz getiren görevliye dek zengin fakir, yaşlı genç uzun saç benimsenmişti. Fitaş Dünya Sinemaları Pasajı içindeki Mudo, Erdoğan, Ayakkabıcı Sabo, Şeref Kundura, Beyoğlu Galeri Edip, Vakko, Çift Geyik Karaca triko mağazaları vitrinlerine ne koymuş diye daha sık bakılır olmuştu.
yıllarıydı, Ye Ye Kuruyemiş karşısında GS ya yakın beş altı katlı bir bina ismini yanlış hatırlamıyorsam ABC butik ismiyle çok görkemli bir açılış yapmıştı. Bina baştan aşağı içi dışı Londra butikleri gibi çarpıcı renklerle pop art desenli boyanmıştı. Her kattan dışarı taşan müzik duyuluyordu, pencerelerden broşürler atılıyordu, tezgâhtarlar arkadaş gibi samimiydi, butik duvarlarında starların afişleri, bir hareket, bir renk cümbüşü, müthiş kıyafetler, baş döndüren bir telaş vardı.
Müzikle alışveriş harikaydı, ne var ki ömrü uzun soluklu olamadı, kısa süre sonra kapandı.
Klasik fikirler, alışkanlıklar aşılmaya başladı, giyim tarzı kalıplara başkaldırı olarak da tanımlanabilirdi, kravatlı takım elbisenin altına lastik beden ayakkabısı conversler giyiliyordu, akım Beatles’in beyni John Lennon la başlamıştı. TV yayını olmamasına rağmen Beyoğlu’nda bir yürüyüşte modanın çizgileri belli olur, akım çok çabuk yayılırdı. Dergi, magazin okuru çoktu, öğrencilerin çoğu aylık müzik mecmuası Bravo, Pop, Salut les Copeins, Giovani, Melody Maker gibi müzik magazinleri takip eder, starların giydiklerini sıcağı sıcağına uygulardı. John Lennon’un tel çerçeve yuvarlak gözlüklerini Beyoğlu Emgen de bulabilir, takıp kullananlara rastlardınız.

Moda renklendi
Dave Dee, Dozy Beaky, Mich &Tich grubunun başlattığı renkli kumaş gömlekler, önü arkası başka renk parçalı pantolonlar bir ilkti. Gömlekte beyaz hâkimiyetiyle gelinen o yıllara, yani lere kadar, hiç kimse sapsarı, turuncu, mavi, yeşil, mor, kırmızı düz renk kumaş gömlek giymemişti.
Hiç kimsenin gömlek yakaları uzun değildi, gömleklerin kol ağzında üç dört düğme, omzunda apolet olmazdı. Sümerbank’tan alınan düz ve koyu renk Resmi Büyütmek için TIKLAYINpoplin kumaşlardan gömlekçiler ısmarlama gömlek dikmeye başladılar. Pantolonlarda paçada düğme, toka, yırtmaç, fermuar, kapaklı cepler değişik tasarımlar dikkat çekti. Gençler lastikli pantolon askıları kullanır oldular. Kravatlar etek gibi geniş, düğümler börek gibi olurdu. Papyon kravat modası da vardı. Galeri Edip ve Vakko mağazasında birbirine benzemeyen desenlerde kelebek kanadı gibi geniş kulaklı papyonlar kadife bir jaket içinde bambaşka görünürdü. Zengin çeşit içeren Vakko ipek kravatları da bir başkaydı. Kol düğmesi, rozet takan neredeyse kalmamıştı, kravat iğnesi yerine ip kravat kullanılır olmuştu. Şemsiyeler daha zarifti henüz katlanır olmasa da kabzaları bambuydu, taşımak zevkti, en pahalısı Dupont marka olanıydı. Bileklere iri taneli ayar gümüşten Kapalıçarşı da yapılma künyeler takıldı, parmaklar ise bol yüzüklüydü, en çok da Barış Manço uygulardı.
Blucin iyice yaygınlaşmış gençler cin pantolondan başka pantolon giymez olmuşlardı.
Resmi Büyütmek için TIKLAYINBir aralar eskimesi, ağarması için taşlanan, fırçalanan, deniz suyunda bile yıkanan, hipo çamaşır suyu sürülen blucinlerin ütü yerlerine önden arkadan, yukardan aşağıya dikiş atıldı, sürekli bıçak gibi ütülü görünüm sağlandı!
60’lı yılların ikinci yarısından sonra Beyoğlu Vakko’nun karşı sırasında açılan Galeri Edip erkek modasında butikten ötede bir yerdeydi. Erkek modası rock çizgilerini çok yakından takip eder, yansıtırdı.
Satın alacağınız redingot benzeri tasarım bir jaketle veya bele kadar penslerle dar gelip sonra etekleri genişleyenderin fakat düğmeli yırmaçlı dik ve bebe yakalı bir pardesü ile sahneye bile çıkılabilirdi. Vitrine konulanlar biraz fiyatlıydı ama numune gibiydi, satılınca aynısından ikincisini bulma imkanı yoktu. Galeri Edip’de her reyon ayrı güzeldi, hiçbir şey almasanız bile mağazada dolaşmak, müzik dinlemek, fotoğraf çektirmek, plaklara bakmak gençlerde tutkuya dönüşmüştü.

Resmi Büyütmek için TIKLAYINGençler tek marka Levis ile yetinmediler, cinlerin daha açık renkli olan Lee, Wrangler marka ve modellerini aradılar, Tophane de bulunan Amerikan Pazarı dükkânları cin yetiştiremez oldular.
Cinler ilk alındığında kazık gibi kaskatı sert olurdu, yeni cini giymek pek hoş olmazdı, makbul olanı eskimiş olanıydı.
Yurt dışından yolcu beraberinde binbir zorlukla getirilmiş yeni blucinlerin fiyatlarıyla yarışamayanlar ikinci ele yöneldi, bu tip pantolonların bulunduğu yer ise Kapalıçarşı’ydı.
İstanbul Sultanahmet çevresi hippilerin merkezi, Sultanahmet Meydanı ise Nepal, Katmandu’ya otobüs kalktığı yıllardı, şaka gibi gelirdi otobüsün üzerinde Sultanahmet-Nepal yazan tabela asılırdı. Turistlerin baba dedikleri beline kadar uzun saçlı Yener Baba, Pudding Shop’un yan sokağında zeminde ki lokantasında parasız kalanlara bedava yemek verir, lokantanın yeri turistlerin mektuplarına adres olurdu. Yolsuz kalan turistler çoğu zaman çiçekli postlarını, blucinlerini Sultanahmet ve Kapalıçarşı’da satarlardı. Kapalıçarşı’da istenilen beden cin bulunuyordu. Kız erkek ayırt etmeksizin blucin gibi askeri renkte parkalar, kabanlar, asker postalları, haki renkli çantalar inanılmaz sayıda alıcı buluyordu, parka, postal adeta gençliğin üniforması durumuna gelmişti. İstisnasız herkes ya kabanlı ya parkalıydı.
Uzay modası, uniseks kıyafetler derken komu fule arazi kıyafetleri benimsendi. Bunlara önce kalın, sonra ince fitilli kadifeden yapılmış pantolon ve jaketler eklendi. Balıkçı denilen baklava desenli boğazlı kazak modası tavan yapmıştı.
Önce maksi ardından midi
Resmi Büyütmek için TIKLAYINKış mevsimiyle beraber kadınların benimsediği mini etek yine giyiliyordu ama yollarda çok sık görünmez olmuştu. Etek hizasının üzerinde olan kabanlar bu defa uzamış etek boyu paltolarda maksi adı altında mininin tam tersi topuklara kadar sarkmıştı. Sokaklarda maksi giyenler bu kapalı maksilerin içine daha da cüretkâr miniler giyip diskolalara, kafelere, sinemalara bu kıyafetlerle giderek erkeklerin başlarını döndürüp dikkat çekmeye başladılar. Birçok genç gördüklerine inanamaz olmuştu, tenis eteği boyunda ki etekler dilden dile anlatılır oldu, bu boy etek giyen bir kadının bar taburesine, koltuğa oturması imkânsızdı. Çok geçmeden 76’tı defilelerinde görülmeye başlayan mini şort çılgınlığı bizde de yayıldı, mini etek kadar tutmadı, bermuda modeli de denendi olmadı, mini maksi arası ikisinin ortası bulundu midi etek mini ve maksinin pabucunu dama atıp, hitap kitlesini genişleterek yerini sağlamlaştırdı. Eteklerin boyu gibi yapılan kumaşları da, modelleri de değişti. Pilili olan da vardı, esnek olan jarse kumaşından da yapılan da. Hatları belirgin şekilde ortaya çıkaran dar bir etek, vücudu sımsıkı sarınca daracık bir pantolondan beter tahrik edici görünürdü. Çok geçmeden kadınlarda pantolon eteğin yerini aldı, neredeyse etek giyen kadına rastlanmaz oldu. Bütün anlattıklarım günlük hayatta sokakta gençler tarafından giyilen benimsenen modaydı. Fularlı beyler, şal, kaşkol takanlar hanımlar kıyafetlerini değiştirmediler. Neyir, Karaca trikoları, tunikleri giyenler, kloş evaze etekler, reglân kollar, bebe yakalar, güllü, dallı, çiçekli emprime desenler, Şile bezi bluzlar, yaz aylarında Espadrills bez ayakkabılar kullanılmaya devam etti.
Birçok eve alınan triko makinesinde dokunan çorap, triko imali başlamıştı. Buna rağmen çile çile satın alınan yünlerle el yapımı şallar, balıkçı kazaklar, yelekler, etekler, hırkalar örülüp sokaklarda giyildi. Akıllar hep Shetland kazaklarda, lastik örgülü bol moher kazaklarda kaldı.

Vatkalar virüs gibi yayıldı
70'li yılların sonlarına doğru birden bire vatka modası başladı, çığ gibi yayıldı, vatkalar alınıyor, tüm giyeceklere bluzlar, gömlekler, kazaklar dahil, jaketlere, pardesülere varıncaya dek her kıyafetin her iki omuzlarına ya dikildi ya yapıştırıldı. Düşük omuzlu hanımlar beyler artık cetfel gibi dimdik omuzlara sahip görünüyordu. Boy uzatan sabo ayakkabılar sonrasında omuzların da dümdüz olması ile hemen hemen herkes atletik vücutlu görünmeye başladı.
Kısa süre sonra vatkalı bir gömlek üzerine jaket veya vatkalı jaket üzerine vatkalı pardesüler giyilince omuzlar aşırı yükseldi, kambur kuş kanadı gibi sakil görüntüler oluşturanlar da oldu. Vatka modası iyiydi de sağa sola kaymaması için sabitlemek gerekiyordu, bu sefer de yıkama kuru temizle sırasında vatkaların çıkarılması mecburiyeti doğdu. Çok geçmeden vatka rüzgarı da dindi abartılı omuzlar normale döndü.

80’li yıllarla beraber Beyoğlu’na yeni bir rakip oluşmaya başladı, Vakko, Beymen gibi ünlü moda markaları yeni şubelerini Nişantaşı, Osmanbey gibi semtlerde açmaya başladılar. Nişantaşı Rumeli Caddesi’ne paralel sokaklardaki apartmanların üst katlarına kadar kumaş depoları, dikim evleri, dikiş atölyeleri yerleşti. Beyoğlu banka şubeleriyle dolarken, Rumeli Caddesi yabancı markaların da ilgisiyle butik ağırlıklı yeni bir moda merkezine dönüşmeye başladı, Kadıköy Bağdat Caddesi marka olmuş modayı takip eden butikleriyle, “Moda da bende varım” sinyalleri vermeye başlamıştı.

Defileler mankenler

70’li yıllara gelindiğinde defile sayısı da artmıştı neredeyse her hafta bir otelin salonunda, Hidiv Kasrında, Beylerbeyi Pembe Köşk’te, Fuarlarda, özel mekanlarda, dahası ülkeye gelen turistlere yemek sonrası lokallerde bile mutlaka bir defileye rastlanırdı.
Dönemin ünlü mankenleri arasında ilk sıralarda Figen Erman, Sema German, Füsun Ayanoğlu, siyahi manken Füsun Özmen gibi isimler vardı.
Ünlü mankenler ya mankenlik ve zerafet hocası Madam Olga’dan, ya Mesut Üstünel’in Nişantaşı’nda ki LCC Mankenlik Güzellik kursundan, Beyoğlu Olgunlaşma Enstitüsünden ya da Vakko’dan yetişir çıkardı. Nesrin, Sibel Akıncı, Nedret Kızılçalı (Taciroğlu) gibi mankenler basında en çok fotoğrafı çıkanlardı. Defilelerde sadece yürüyüp duruş poz verme yerine, dans katmaya başlamışlardı, kreografa önem verilmenin ilk yıllarıydı, ciddi, disiplinli çalışılıyor, prova bitiminde yorgunluktan bitap düşen mankenleri defilelere yabancı hocalar hazırlamaya başlamışlardı. Mankenler provalarda, defile sunuşlarında podyum yürüyüşlerini Michel Fugain Aattention Mesdomes Et Messieurs ve Une Belle Histoire adlı yılı parçalarında yapıyorlardı. Parçalar defile bitene dek tekrar tekrar çaldığı için kulaklarda yer ediyordu, çok sevilmişti, defileye Paris havası katıyordu.

yılı Şubat ayı Uluslar arası Moda Festivali tanınmış moda markaları, yerli ve yabancı mankenlerin katılımı ile Hilton Oteli Balo Salonunda yapıldı.

Günde iki kez tekrarlanan defilelere katılan mankenlerin müzik ve show eşliğinde sundukları kreasyonlar, taş işli gelinlikler büyük beğeni toplamıştı.

Uluslar Arası Moda Festivali
Resmi Büyütmek için TIKLAYIN yılına gelindiğinde Türkiye’de bir ilk olarak yılı Şubat ayında Mesut Üstünel'in sahibi olduğu LCC’nin organizasyonu, Erkan Yolaç’ın sunumuyla, Uluslar Arası Moda Festivali gerçekleşti. Hilton Oteli Balo Salonunda sergilenen defile için özel podyum kuruldu, yurt dışından getirilen yabancı mankenlerin boy gösterdiği defilede, defileyi seyredenler ilk kez böyle bir show la karşılaştılar.
Hilton Oteli’nin dört katına yerleşen Cacharel, Cardin, Venet, Louis, Rosier gibi modacıların kreasyonlarını izleyip, günde iki kez tekrarlanan show ağırlıklı defileleri doyasıya yaşadılar. Magazin muhabirleri mankenlerin poz poz fotoğraflarını günlerce yayınladılar. Uluslar Arası Moda Festivalini Fransız bir kreatör Rene Goliard yönetiminde günlerce yürüyüş provası yapan mankenler, Zouzou, Shirley, Claudine, Kristine, Anne, Elizabeth, Muroill, Nataly başarılı, hayranlık uyandıran podyum sınavı verdiler.

Hey Müzik Dergisi sayfasında sağ alt köşede görüldüğü gibi yılında gazetecilik yapmaya başlamadığım halde defileleri bende podyumun dibinden yanından takip etmiş, defileyi baştan sona fotoğraflamıştım.
Sayfada görülenler 50 mm objektif, Nikon F2 kamera, Kodak Tri-X film ile çekmiş olduğum, D 76 banyoda yıkanıp, siyah beyaz İlfort marka karta basılmış artık renklerde bozulma başlayan kareler, işte o defileden kalan fotoğraflardır.

Sema German, Fusun Ayanoğlu, Fusun Özben, Manolya Onur, Nedret Kızılçalı, Sema Tamer, Merih Akalın podyumların ilk ünlü mankenlerindendiler.

Rumeli Caddesinde ki Cevza Alankuş’a ait Roman Butik, yıllarında Divan Oteli salonlarında düzenlediği defilesinde manken Sema Tamer ve Manolya Onur’un, giydiği kıyafetleriyle kendinden söz ettiren bir butik konumundaydı.
Fatoş Altınkum, Merih Akalın, Sema German, Füsun Ayanoğlu, Başak Gürsoy, Neşe Erberk aranan kıdemli ajans mankenleriydi aralarında müthiş bir rekabet söz konusuydu. Podyuma çıkacak kadroyu çok önemserlerdi, defileler birbirini kovalardı, bir günde iki defileye çıkan mankenler oldu.
Araları açık olan meslektaşlarıyla Resmi Büyütmek için TIKLAYIN"O varsa ben yokum" diyerek kadar asla aynı podyumu paylaşmak istemezlerdi.
Bu dönemde yurt dışında ABD’li Cindy Crawford, Alman Claudia Schiffer dünya basınında öne çıkarken bizde de en ünlü manken, top model, kapak kızı Merve İldeniz olmuştu.
Podyuma çıkışı heyecanla beklenen, giydiklerini iyi taşıyan, kendisi için “Bizler elbise askısıyız” diyen, özel hayatında Etiler pazarından giyinen podyumların aranan mankeni, göğüslerine taktırdığı silikonlarıyla ayrıca konu olmuştu. Cesur kıyafetleri o giyerdi, finalde sunulan ve defilenin en çok konuşulan gelinlikle rüya gibi görünürdü, basın mensupları Merve İldeniz’den çok haber yaparlardı. Şöhretini, rakipsizliğini 90’lı yıllarda da sürdürmeyi başardı.

Mankenler dünyasında da yelpaze genişledi. Hanım hanımcık yapılan defile mankenlerinin kreasyon sunumları dışında konu mankenliği, kapak modeli, otomobil fuarları, bot fuarları, ürün tanıtımları, sokak defileleri gibi değişik çalışmalar da eklendi.

90’lı yılların başlarında vitrinlerin cansız mankenlerinde de değişim başlamıştı.
Manken yapım atölyelerinde klasik dümdüz duran, kabak kafalı cansız vitrin mankenlerinin yerine farklı figürlü kompozisyonlarda, makyajlı, saçları yapılı, kusursuz ölçülerde kalıp bedenleri imal ediliyor, Cindy, Claudia isimleriyle satılıyor, alıcı mağaza sahiplerince yapılan siparişler de yine iki Cindy, üç Claudia biri oturan, ikisi ayakta şeklinde veriliyordu.

İstanbul Arkeoloji Müzesi bahçesinde Temmuz 'de düzenlenen Türk Japon kıyafetleri sergisinde el emeği göz nuru folklorik işlemelerle bezenmiş, geleneksel takılarla kombine edilmiş unutulmaz bir defile yaşanmıştı.
İz bırakan unutulmaz defile ve mankenler
Moda dünyasının, defilelerin ayrılmaz parçası mankenler arasında, Türk moda tarihinde podyumlarda derin iz bırakanlarda oldu, çeşitli dedikodulara karışıp sesi soluğu kesilip kaybolanlarda oldu. Mankenliği basamak olarak kullanıp başka Resmi Büyütmek için TIKLAYINbranşlara yelken açanların yanı sıra, şansını şarkıcılıkta, sunuculukta, TV’de, sinemada, manken ajansı açarak deneyenler de oldu.
En cesur en transparan elbiseyi manken Şenay Akay giydi, magazin basınını günlerce kendisiyle meşgul etti. Bazısı bikini, iç çamaşırı defilelerinde hiç görev almak istemedi.
Bir manken podyumda düştüyse veya iş kazası sayılan elbisesinin düğmesi, askısı kopması sonucu göğüs ucu göründüyse, bu haber defilenin hep önüne geçmiş, defileden çok konuşulan konu olmuştu.
Mankenlik de fedakârlık isteyen, beden ölçülerini korumayı gerektiren, beslenmeden, uykuya kadar dikkat edilen kısa ömürlü bir meslek dalıydı. Başarılı olanlar özel hayatlarına çeki düzen verenler milli manken kisvesiyle ülkemizi yurt dışında temsil ettiler, unutulmaz defilelere katkıda bulundular. Sınır ötesi ülkelere gidip defileye çıkıldığı gibi diğer ülkelere de davetler yapıldı. Bunlardan birisi de İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin görkemli kapısın da seçkin davetli kitlesine düzenlenen Türk-Japon ortak defilesiydi. yılı Temmuz ayında Kimonoların, Bindallıların yanısıra yılın en güzel tasarımlarının, kakıların, aksesuarların da sergilendiği defilede, kreasyon kadar mekan ve mankenleriyle de hafızalarda derin iz bırakmıştı.

Podyumlardan kimler geçti
Moda dünyasıyla birlikte anılan mankenlere, geriye dönüp bakıldığı zaman podyumların gözde isimleri arasında Arzum Onan, Didem Erol, Gizem Özdilli, Selin Toktay, Çiğdem İşbilir, Tuğba Ünsal, Aysu Bacıoğlu, Çağla Şikel, Aysun Kayacı, Güngör Bayrak, Deniz Pulaş, Begüm Özbek, Demet Şener, Sibel Savacı, Sema Şimşek, Maide Çelebi, Aylin Arasıl, Canan Mutluer, Meral Orhonsay, Füsun Ayanoğlu, Başak Gürsoy, Aydan Adan, Hülya Yiğitalp, Harika Değirmenci, Ceylan Saner, Nergiz Kumbasar, Ayşe Hatun Önal, Tuğba Özay, Eyşan Özhim, Güzide Duran, Asuman Krause, Ebru Şallı, Emine Ün, Ebru Destan, Demet Akalın, Petek Dinçöz, Tuğçe Kazas, Ece Sükan, Çağla Kubat, Yeşim Palandüz, Yasemin Koşal, Deniz Akkaya ilk akla gelenler oluyor.
Uzun bir liste oldu ama hepsi bu kadar da değil tabii, erkek mankenleri de unutmak olmazdı.
Erkek manken Haldun Güvan Avrupa’da da tanınan, podyuma çıkan, ender görülen çok zayıf ölçülere sahipti, bu yüzden lakabı "Twiggy Haldun" olarak ünlenmişti. beden manken, kahverengi saçlı, yeşil gözlü olup, yedi lisan bilirdi.
En çok sözü edilen erkek mankenlerden Engin Koç, Tolga Savacı, Tarık Tarcan, İsmet Özhan, Atilla Saral, Yusuf Azuz her defilede görünürlerdi

Resmi Büyütmek için TIKLAYINÜlkemizde yerli mankenlerle Avrupalı mankenler arasındaki uçurum artık kapanmaya başlamıştı. Avrupada çok moda olan ve adımların birbiri önüne atılarak yapılan, adına da Cat Walk denilen kedi yürüyüşü biz de de yapılıyordu. Adımlarını bisiklet pedalı gibi çevirenler bile vardı.
Mankenlik zor işti, podyumda tüm gözlerin üzerinizde olduğunu bilmek, hata yapmadan elbiseyi taşımak, podyumun sonuna gelindiğinde foto muhabirlerine istedikleri pozu verip, etrafa gülücükler dağıtmak, alkışı alıp dönüşü tamamlamak, öz güven istiyordu. Foto muhabirleriyle iyi geçin toleranslı mankenlerin ertesi gün gazetelerde fotoğrafları kesin çıkardı, durup poz vermeyen gıcık mankenlere kimse flaş patlatmazdı.
Zamanla mankenlerin podyumda yürürken salona dağıttıkları gülümsemeler, yerini ciddiyete, asık suratlara, soluk bakışlara bıraktı.
Elbiseleri sunan mankenler ellerinde veya elbise üzerinde siparişi kolaylaştırmak için numara da taşımaz oldular.
Defileler modacıların yaratıcılıklarını sergiledikleri prestij defilesi oldu. Modanın uç çizgilerine gelindi, kim daha fazla abartacak, kim daha fazla dekolte sunucak derken, defileyi izleyenler bunu nerede nasıl giyersin diye birbirlerinin yüzlerine bakmaya başladılar. Moda rüzgarları estikçe herkes Dalmaçyalı, puanlı, çizgili veya ekose desenli giyinir oldu.

Ünlü modacılar terziler
Ünlü terziler arasında ilk sırada yer alanlar Yıldırım Mayruk, Zuhal Yorgancıoğlu, Faize&Sevim, Ayla Eryüksel, siyahların kadını Neslihan Yargıcı, Thçerina, Cengiz Abazoğlu’ydu. Her yıl olmasa da sık sık defileler düzenlerler, en ünlü mankenlerle çalışırlardı. Onlar için Modacı olarak anılmak için butiklerde kreasyonlarının satılıyor olması gerekir denirdi, oysa bir çoğunun imzalı kreasyonu satılmazdı. Onlar da toplumda göz önünde olanlara, sahne sanatçılarına, basında fotoğrafı çıkanlara dolaysıyla diktiği elbisenin umuma görüneceği kişilere dikmeye ancak yetişebilirlerdi. Yeni meşhur olmaya çalışan sahne sanatçıları piyasada var olabilmek için Hülya Avşar’ın, Sibel Can’ın, Emel Sayın’ın terzilerine elbise diktirmeye gayret ederlerdi.

Resmi Büyütmek için TIKLAYINModanın baş döndüren hızı
yılını bitirdiğimiz, ucu bucağı görünmeyen, sonu olmayan moda ve çizgilerine her gün yeni trendler ekleniyor, kimi kısa ömürlü kimi kalıcı oluyor. Kimi modayı yakından takip edip harfiyen uyuyor, kimi kendine göre adapte ediyor, yorumluyor.
Modacılar yazdan kışı, kıştan yazı düşünerek her sezon bir yenilik çıkartmaya da devam ediyorlar.
Kah zaman pencere modası, kah zaman düşük bel modası hızla yayıldı. Pantolon paçaları bir yıl genişledi, bir sonra ki yıl daraldı, kısaldı. Kumaşlara simler, pullar, boncuklar, motif işlendi.
Çuval deseni de moda oldu, şeker çuvalı gibi bol, buruşuk görünümlü bez pantolonlarda.
Etek gibi bol pantalonları kadınlar, dıştan cepli belden düşecekmişcesine duran şalvar pantolonları delikanlılar giydi.
Asimetrik verev kesimli etekler veya yürek hoplatan derin yırtmaçlılar, balon etekler, pelerinler, golf pantolonların dönemi hızla akıp geçti. Askılılar tam tutulmuşken, ertesi yıl yerlerini tek omuzu açıkta bırakan t-shirtlere bırakıverdi.
Sokakların hakimi blucinlerin başına gelmedik kalmadı paçalara fermuar takıldı, dikine saçaklandı, kesilip şort yapıldı, yine saçaklandı, önü arkası başka renk yamalar eklendi, en son olarak da sapasağlam cinler lime lime kesilip yırtık blucin modasına uyuldu.
Kırmızı, mavi, yeşil saç renkleri, asimetrik kesilmiş saç modelleri, her tırnağın başka renge boyandığı parmaklı kızlar, saçları samuray tipi kesilmiş veya bol jöleli taranmış delikanlılar boy gösterir oldular.
Modanın ilerleyen zamanda neler getireceğini, nelerin benimseneceğini, nelerin sabun köpüğü misali uçup gideceğini zaman gösterecek.
Alınanların bir kısmı modası geçince ömrünü sandıklarda geçirecek, bir kısmı toz bezi olacak.
Buna rağmen moda sınır tanımaksızın limitleri zorlamaya tüm çılgınlığı ile devam edecek.
Her ne olursa olsun bazı basmakalıp sözler değerinden hiçbir dönem kaybetmiyor.
"Moda kendine yakışanı giymektir", "Moda kendi tarzını yaratmaktır", "Moda eskiye dönüştür".

Mehmet Ali partnerini buldu (!)

CANLI yayında yaşadığı Tikli Hilmi kazası nedeniyle inzivaya çekilen, bu süre içinde "RTÜK sürgünü" olarak çocuk programı sunmak zorunda kalan Mehmet Ali Erbil, Çarkıfelek ile yeniden ekranlara dönüyor. Ancak "büyük" bir farkla: Mehmet Ali'ye yeni programında hostes olarak ünlü İsveçli manken Victoria Silvstedt eşlik ediyor. Victoria'yı Türk izleyiciler, katıldığı bir yabancı televizyon programında Carmen Electra ile dudak dudağa öpüştüğü sahne nedeniyle "yakından" tanıma olanağı buldular. İnternetteki erotik sitelerin vazgeçilmez objelerinden Victoria, "frikik ustası" olarak da tanınıyor. Frikik arayan paparazzileri hiç bir zaman "işsiz" göndermeyen Victoria ile muzip Mehmet Ali'nin ekranda nasıl bir ikili oluşturacaklarını hayal etmek ise pek zor olmasa gerek Mehmet Ali Erbil'in Çarkıfelek'teki hostesliğini daha önce Yasemin Koşal, Tuğba Özay, Tülin Şahin, Yeliz Yeşilmen, Berna Öztürk, Petek Dinçöz, Çağla Şikel ve Ayşe Hatun Önal'ın aralarında bulunduğu pek çok ünlü yapmıştı.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir