yumuşak doku kanserinin belirtileri nelerdir / Yumuşak Doku Kanseri (Sarkom) Nedir? Sarkom Kanseri Belirtileri Nelerdir? - Sağlık Haberleri

Yumuşak Doku Kanserinin Belirtileri Nelerdir

yumuşak doku kanserinin belirtileri nelerdir

Yumuşak Doku Kanseri (Sarkom): Nedir, Belirtileri, Türleri ve Tedavisi

Yumuşak Doku Kanseri Nedir?

Yumuşak doku kanseri (sarkom), bağ dokularını etkileyen bir kanser türüdür. Bağ dokuları kaslar, cilt altı derin dokular, yağ dokuları, damarlar ve sinir hücrelerini tutan geniş bir yelpazeyi oluşturur. Bu dokular bacak, kol, karın, boyun ve leğen kemiği bölgelerini içine alır. Şişlik, yumru ve kitleler dışardan belli olacak büyüklüğe ulaşmadığı sürece fark edilmesi zor bir kanser türüdür. Yani yumuşak doku kanserini oluşturan tümörler küçükken herhangi bir belirti vermeyebilir. Yumuşak doku kanseri ancak tümörün büyümesiyle ve bu duruma ağrıların da eşlik etmesiyle fark edilir hale gelebilir. Sarkom ileriki safhalarda tümör hücrelerinin büyüyüp çevre dokulara bası yapıp şiddetli ağrılara ve yürüme bozukluğuna varan etkilere sebep olabilir.

Yumuşak Doku Kanserinin Belirtileri

Bağ dokuları vücudun her bölgesinde olduğu için sarkomun oluşum yerleri de oldukça fazladır. Sarkomun en büyük belirtisi ağrısız bir yumru oluşumudur. Bu büyümeler bazen kaslara ve sinirlere baskı yapacak kadar büyük boyutlara ulaşabilir. Daha seyrek olarak göğüs ağrısı ve nefes alıp vermede zorluk, mide ağrısı, siyah-kanlı dışkı ve kan kusma şeklindeki belirtiler olabilir. Vücudumuzdaki şişlik ve yumrular her zaman sarkom olmayabilir. Vücudumuzda fark ettiğimiz şişliklerin çoğu iyi huylu doku kümelenmeleridir. Kötü huylu yumuşak doku tümörleri genel olarak 5 santimetreden daha büyük olup daha derin dokulara yerleşme eğilimindedirler.

Yumuşak doku kanserinde en çok görülen belirtilerden bazıları ise aşağıdaki gibidir:

  • Tümörün olduğu bölgede şişlik veya sertlik
  • Kitlenin olduğu çevre dokularda ağrı
  • Kitlenin boyutuna bağlı olarak yürüme bozuklukları veya hareket kısıtlılığı
  • Kemik hassasiyeti ve kemik kırıkları
  • Nefes almada güçlük veya solunum yetersizliği
  • Karın ağrısı
  • Bağırsaklarda tıkanma-daralma
  • Anemi (kansızlık)
  • Kilo kaybı
  • Ateş
  • Yorgunluk, halsizlik.

Yumuşak Doku Kanserinin Türleri

Yumuşak doku kanserleri çok çeşitli alt gruplara sahiptir. Tümör dokusunun oluştuğu hücre tipine göre farklı tür ve biyolojik özellikler gösterebilir. Yumuşak doku kanserinin vücuttaki kaynaklandığı hücre tipine göre yerleşim yerleri de değişiklik gösterir. Bu tümörlerin başlıca türlerinden bazıları ise şunlardır:

  • Liposarkom: Genellikle yaş arasındaki kişilerde görülür. Liposarkom, yumuşak doku kanserinin en sık görülen alt türlerinden biridir ve çoğunlukla vücudun yağ dokusu hücrelerinde rastlanır.
  • Sinovyal Sarkom: Bu tür kanser türü daha çok diz çevresine yakın eklem ve tendonların bulunduğu yerlerdeki hücrelerden kaynaklanır.
  • Leiomyosarkom: Sindirim, boşaltım ve üreme organlarındaki hücrelerde görülen düz kas kaynaklı tümör gruplarıdır.
  • Rabdomyosarkom: Vücudun hareketlerinden sorumlu çizgili skelet kaslarının tümörleşmesi sonucu oluşur. Rabdomyosarkom daha çok çocuklarda görülür.
  • Fibrosarkomlar: Bağ dokusunu oluşturan hücrelerden meydana gelir.
  • Gastrointestinal stromal tümör: Bağırsaktaki bağ dokusu hücrelerinden oluşur.
  • Anjiyosarkom: Kan damarlarını etkileyen kanser türüdür.
  • Kaposi Sarkomları: Bu kanser türü genellikle ciltte birden fazla bölgede görülebilir. Bu tümörler herpes virüsü 8 veya HHV-8 adı verilen bir virüsten kaynaklanabilir. Bu sarkomlar en çok burun, ağız, anüs bölgelerini etkiler.
  • Sinirlerin kılıfından kaynaklanan sarkomlar: Sinir hücrelerini kaplayan kanser türüdür. Genellikle yüz, duyma, denge gibi sinir oluşumlarında bulunur.
  • Radyasyona Bağlı Sarkomlar: Çeşitli hastalıklardan dolayı uygulanan radyasyon tedavilerinden sonra görülebilen kanser türüdür. Genellikle radyoterapi yapılan alanlarda yerleşim gösterirler ve uzun yıllar sonra ortaya çıkabilir.

Yumuşak Doku Kanseri Nasıl Teşhis Edilir? 

Yumuşak doku kanseri diğer kanser türlerine göre daha sinsi ilerleyen ve daha geç belirti veren bir kanser türüdür. Tümörlerin fark edilecek boyuta gelmesi ve ağrıların artması genellikle kanserin ileri evrelerinde oluşabilir. Sarkom çoğunlukla kol, bacak gibi bölgelerde tutulum gösterdiği için hastalar ilk olarak ve genellikle ortopedi ve travmatoloji uzmanına görünür. Bunun dışında, baş ve boyun bölgesi sarkomlarına kulak burun boğaz uzmanları, göğüs bölgesindekilere göğüs hastalıkları uzmanı veya karın bölgesindekilere genel cerrahi uzmanları tarafından muayene ve takibi yapılır. Doktorlar yapacağı incelemelerde eğer bir kanser varlığından şüphelenirse genetik yatkınlık olup olmadığını anlamak için ilk olarak iyi bir aile öyküsü ister. Detaylı fizik muayenenin ardından oluşan yumru ve lezyonların görüntülenmesi için MR (manyetik rezonans), BT (bilgisayarlı tomografi), PET-BT veya ultrason, gibi gelişmiş görüntüleme cihazlarıyla tetkikler yapılır. Böylelikle kanserin yayılımı ve evresi belirlenmiş olur. Bu yöntemlerle tümörün be kadar büyüdüğü, hangi organları etkilediği veya çevre dokulara yayılım gösterip göstermediği de anlaşılmış olur. Kesin tanı için biyopsi yapılarak o bölgeden bir parça alınır. Biyopsi, sarkom tedavisinin belirlenmesi açısından son derece önemli bir işlemdir. Biyopsi sonucuna göre hastaya yumuşak doku kanseri teşhisi konmuşsa gerekli tedavi belirlenir. 

Yumuşak Doku Kanseri Nasıl Tedavi Edilir?

Yumuşak doku kanserinde hastalığa ne kadar erken teşhis konulursa tedavide başarı şansı o kadar yüksek olur. Tedavi planı tümörün boyutuna, tipine, konumuna göre değişiklik gösterir. Belirlenecek tedavi; ortopedi uzmanı, radyasyon onkoloğu, medikal onkolog, kalp-damar cerrahı ve plastik cerrahın olduğu bir kurulda multidisipliner bir yaklaşımla uygulanabilir. Bunlara ek olarak hastanın psikolojik olarak profesyonel yardım alması da tedavi kapsamı içinde yer alır. Yumuşak doku kanserinin başlıca tedavi yöntemleri ise şöyledir:

Cerrahi Tedavi

Yumuşak doku kanserinde uygulanan öncelikli tedavi şekli cerrahi uygulamalardır. Cerrahi uygulamalar, tümörü çevresindeki bir miktar sağ dokuyla geride kötü doku kalmayacak şekilde çıkartılması işlemlerini kapsar. Ancak bu yöntemle tümörün çok büyümediği veya başka dokulara sıçramadığı durumlarda başarı elde edilebilir. Fakat sarkomun kolları ve bacakları sardığı, damar ve sinirleri içine aldığı durumlarda uzvun korunması mümkün olmayabilir ve uzvun alınması (amputasyon) ameliyatı yapılması gerekebilir. 

Radyasyon Tedavisi

Radyasyon tedavisi tümör hücreleri çıkarıldıktan sonra diğer organlara yayılımını durdurmak veya yayılmasını önlemek için yüksek güçlü ışınların hastaya verilmesini kapsar. Radyasyon tedavisi bazı durumlarda cerrahi tedaviden önce tümörün boyutunu küçültmek için de kullanılır. Böylece tümörün ameliyatla alınması kolaylaşmış olur.

Kemoterapi

Kemoterapi kanser hücrelerini öldürmek için kullanılan en etkili tedavi şekillerinden biridir. Düzenli ve belirli aralıklarla uygulanır. Kemoterapi ilaçları hastalara intravenöz (damar yoluyla) olarak verilir. Kemoterapide verilen güçlü kimyasal ilaçlar vücutta hızlı büyüyen kanser hücrelerini yok etmeye yöneliktir. Kemoterapi çok güçlü kimyasallar ihtiva ettiği için tedavi sürecinde bazı yan etkiler gösterebilir. Bu yan etkilerin neler olduğu ve ne gibi önlemler alınması gerektiği konusunda kemoterapiden önce mutlaka doktordan bilgi alınması gerekir.

Akıllı İlaç Tedavisi

Akıllı ilaç tedavisi ile kanser hücrelerinin ürettikleri molekülleri tanıyarak bunların yok edilmesi sağlanır. Bazı yumuşak doku sarkomlarında radyolojik tedavilere ek olarak veya başlı başına bu tedavi uygulanabilir. Bu tip ilaçlar direk hedefe yönelik güçlü tedavilerdir.

Yumuşak doku sarkomları ve nadir görülen yumuşak doku tümörleri (Kısa Bilgiler)

Yumuşak doku sarkomları/tümörleri kaslar, bağlar, eklemler veya sinir dokusu gibi yumuşak dokularda gelişen tümörlerdir. İyi huylu (beningn), kötü huylu (malign) veya orta derecede kötü huylu (intermediate) olabilirler. Bu metin, malign yumuşak doku sarkomları ve diğer nadir yumuşak doku tümörlerinin klinik tablosu, sıklığı, nedenleri ve semptomlarının yanı sıra tanı, tedavi planlaması, tedavi ve prognoz hakkında bilgiler içermektedir.

yazar:  Maria Yiallouros, Erstellt am /02/13, editör:  Maria Yiallouros, Yayın İzni:  PD Dr. M. Sparber-Sauer, türk tercüman:  Dr. med. Ebru Saribeyoglu, Sait Kont, Last modification: /05/22 seafoodplus.info

Hastalık tablosu

Yumuşak doku tümörleri veya doku tümörleri terimi, yumuşak doku‎ların olgunlaşmamış öncü hücrelerinin değişiminden (dejenerasyon) kaynaklanan çok sayıda farklı hastalığı kapsamaktadır.

Yumuşak dokular, kas, yağ ve bağ dokusu gibi farklı doku türlerinin yanı sıra kan damarları ve periferik sinir dokusunu [periferik sinir sistemi‎] içerir. Bu nedenle, çok çeşitli yumuşak doku tümörleri vardır. Sadece mikroskopik (histolojik) yapıları ve geliştikleri hücrelerin türü açısından farklılık göstermezler; aynı zamanda farklı sıklıkta ortaya çıkarlar ve bazen biyolojik davranışlarında da değişiklikler gösterirler. Bu, örneğin farklı oranlarda ve farklı şekillerde büyüdükleri ve yayıldıkları (metastaz yaptıkları) veya kemoterapi‎ gibi tedavi yöntemlerine farklı cevap verdikleri anlamına gelir.

Yumuşak doku tümörleri iyi huylu, kötü huylu veya orta derecede kötü huylu olabilir. Kural olarak, kötü huylu yumuşak doku tümörleri "yumuşak doku sarkomları" veya "doku sarkomları" olarak adlandırılır; "yumuşak doku tümörü" (ayrıca "doku tümörü") terimi ise tarafsızdır ve herhangi bir davranıştaki tümörleri içerebilir. "Yumuşak doku tümörleri" ve "yumuşak doku sarkomları" genel terimleri en az histolojik (mikroskopik) farklı tipte tümör tipini (çeşidini) kapsamaktadır.

Yumuşak doku sarkomlarının çoğu – yani kötü huylu yumuşak doku tümörleri – oldukça kötü huylu olup, hızla büyür ve yayılırlar, böylece tedavi edilmezlerse birkaç hafta veya ay içinde ölüme yol açabilirler. Daha nadir görülen yumuşak doku tümörlerinin çoğunluğu ise genellikle orta dereceli kötü huylu, hatta bazı durumlarda iyi huyludur. Bu tümörlerin büyüme davranışları çok değişkendir; kendiliğinden gerileyebilir veya lokal olarak çok agresif bir şekilde büyüyebilirler.

Görülme sıklığı

Yumuşak doku tümörleri, çocuklarda ve ergenlerde görülen tüm kanserlerin toplamda yaklaşık %6'sını oluşturmaktadır. Bu nedenle çocuklarda ve gençlerde en sık görülen solid tümör‎ler (merkezi sinir sistemi‎ tümörlerinden sonra) arasındadırlar. Alman çocukluk çağı kanser veri bankasının (Mainz) verilerine göre, Almanya'da 18 yaşın altındaki her çocuk ve ergenden yaklaşık 10'u yumuşak doku sarkomu veya tümörü tanısı almaktadır ve bu da yılda yaklaşık yeni vakaya karşılık gelmektedir. Bu hastaların yarısından fazlası, çocuklarda ve ergenlerde en sık görülen yumuşak doku sarkomu olan rabdomyosarkom hastasıdır.

Yumuşak doku tümörleri en sık beş veya altı yaşından küçük çocuklarda görülür. Ortalama hastalanma yaşı 8,5'tir. Erkeklerde kızlara göre biraz daha sık görülür (cinsiyet oranı 1,). Ancak, farklı yumuşak doku sarkomları ve tümörleri için hem yaş dağılımı hem de cinsiyet oranı büyük farklılıklar göstermektedir.

Çocuklarda ve 18 yaş altı ergenlerde en sık görülen yumuşak doku sarkomları – yani kötü huylu yumuşak doku tümörleri – şunlardır:

  • Rabdomiyosarkom (RMS): %61
  • Kemik dışı Ewing tümörleri grubu: %16
  • Sinoviyal Sarkomlar (SySa): %7
  • Fibrosarkomlar (FS): yaklaşık %3
  • Leiomyosarkomlar (LMS): yaklaşık %2
  • Ayrım yapılamayan sarkomlar (UDS): %2

Diğer tüm yumuşak doku sarkomları çocukluk ve ergenlik çağında çok nadir görülür.

Tümör tipleri

Genel olarak, 20'den fazla farklı yumuşak doku sarkomu türü de – yani kötü huylu yumuşak doku tümörleri de dahil olmak üzere – çok sayıda yumuşak doku tümörü vardır.

Güncel klinik sınıflandırmaya göre yumuşak doku tümörleri üç ana gruba ayrılır:

  • Rabdomiyosarkomlar (RMS)
  • Rabdomiyosarkom dışı yumuşak doku sarkomları (İngilizce kısaltması NRSTS, Almanca kısaltması NRWTS)
  • Nadir görülen yumuşak doku tümörleri (rare tumours)

Pediatrik Onkoloji ve Hematoloji Derneği'nin (GPOH‎) kooperatif yumuşak doku sarkomu çalışma grubu (CWS), CWS Kılavuzunda (kılavuz, son güncelleme ) belirli tümör tiplerinin klinik davranışı ve tedavisi temelinde başka bir grubu da ayırt etmektedir: "rabdomiyosarkom benzeri (RMS benzeri) yumuşak doku sarkomları". Bu grupta sayılan tümörler (sinoviyal sarkomlar ve farklılaşmamış sarkomlar) artık Avrupa genelinde ve CWS çalışma grubunda rabdomiyosarkom benzeri olmayan yumuşak doku sarkomları (NRSTS) olarak sayılmaktadırlar.

WHO'ya göre, eskiden "RMS benzeri" olarak da adlandırılan Ewing grubunun kemik dışı tümörleri (yumuşak dokuların Ewing sarkomları), genel Ewing sarkomları grubuna aittir ve artık Ewing çalışma grubunun tedavi konseptlerine göre tedavi edilmektedirler.

Aşağıda, üç yumuşak doku tümörü grubu hakkında daha fazla bilgi bulacaksınız.

Rabdomiyosarkom (RMS)

Rabdomiyosarkomlar (RMS) uzun zamandır histolojik‎ farklılıkları temelinde, yani mikroskop‎ altında görülebilen doku özelliklerine göre iki ana gruba ayrılmıştır: "embriyonal rabdomiyosarkom" (ERMS) ve "alveolar rabdomiyosarkom" (ARMS). Farklı doku özelliklerinin yanı sıra, bu iki RMS türünün büyüme davranışında (vücuttaki yerleşim yeri, yayılma şekli, metastatik davranış) ve hastaların yaş dağılımında ve iyileşme beklentilerinde farklılıklar çoğu vakada gözlemlenebilir: Embriyonal RMS çoğunlukla 10 yaşın altındaki çocuklarda görülür ve (çoğunlukla) 10 yaşından itibaren çocuklarda sıklığı artan alveolar RMS'a göre daha elverişli bir seyir gösterir.

Günümüzde hastalığın seyrini etkileyen en temel faktörün öncelikle tümör hücrelerinin moleküler genetik‎ özellikleri olduğu bilinmektedir. Gen füzyonları olarak adlandırılan ve varlığı daha az olumlu bir prognoz‎la (seyirle) ilişkili olan genetik değişiklikler vardır. Bu, örneğin, alveolar RMS'lerin çoğunda bulunabilen (ancak embriyonal RMS'lerde bulunmayan) PAX-FOXO genindeki tipik bir füzyon için geçerlidir; bu tür ARMS'ler "füzyon-pozitif RMS" olarak da adlandırılırken, bu spesifik PAX-FOXO gen füzyonu olmayan RMS'ler "füzyon-negatif RMS" olarak adlandırılır. Ancak, bu arada "füzyon-negatif RMS" veya ERMS olarak adlandırılan yüksek derecede maligniteye (habasete) neden olabilecek başka değişiklikler de bulunmuştur.

Bilinmesinde yarar var: Günümüzde rabdomiyosarkomlar artık öncelikle histolojik özelliklerine göre değil, genetik özelliklerinin varlığına veya yokluğuna göre değerlendirilmektedirler. Bu nedenle, tümörlerin genetik özelliklerinin tanımlaması, beklenen iyileşme olasılığının değerlendirilmesinde ve uygun tedavinin seçiminde büyük önem taşımaktadır.

Rabdomiyosarkom dışı yumuşak doku sarkomları (NRSTS)

Rabdomiyosarkom dışı yumuşak doku sarkomları, (NRSTS, İngilizce “non-rhabdomyosarcoma soft tissue sarcoma”), büyüme davranışları, kemoterapiye duyarlılıkları (kemosensitivite) ve iyileşme beklentileri de dahil olmak üzere birçok açıdan birbirlerinden farklılık gösteren çok heterojen bir yumuşak doku sarkomu grubudur.

Rabdomiyosarkom dışı yumuşak doku sarkomları arasında örneğin alveolar yumuşak doku sarkomu, epiteloid sarkom, malign periferik sinir kılıfı tümörü, fibrosarkom ve leiomiyosarkom yer alır. Bu tümörler yetişkinlik döneminde de ortaya çıkabilirler ve bu nedenle "yetişkin tipi NRSTS" olarak da adlandırılırlar. NRSTS ayrıca CWS çalışma grubunun rabdomiyosarkomlara benzer kemoterapi hassasiyetleri olması (ve buna bağlı olarak benzer bir tedavi uygulanması) nedeniyle "RMS benzeri" (rabdomiyosarkom benzeri) olarak adlandırdığı tümörleri de içerir: sinoviyal sarkomlar ve farklılaşmamış sarkomlar (bkz. bölüm "Tümör tipleri").

Nadir tümörler (rare tumours)

"Nadir yumuşak doku tümörleri" grubu kötü huylu, orta kötü huylu veya iyi huylu olabilen tümör tiplerini içerir. Büyüme ve malignite açısından farklı davranışlarına rağmen aşırı nadir olmaları nedeniyle bir arada gruplandırılmışlardır. Nadir yumuşak doku tümörleri arasında örneğin miyofibromatozis, desmoid tip fibromatozis (DTF), inflamatuar miyofibroblastik tümör (IMT) ve gastrointestinal stromal tümör (GIST) yer alır. Tümörün türüne bağlı olarak, tüm bu nadir klinik tablolar için çok özel tedavi yaklaşımları vardır.

Yerleşimi ve dağılımı

Vücudun tamamında yumuşak doku bulunduğu için, yumuşak doku tümörleri, prensip olarak vücudun her yerinde oluşabilir. Tümörler genellikle anatomik yapılar boyunca, örneğin kas kılıfları, bağlar veya kan damarları boyunca yayılır. Özellikle kötü huylu tümörlerde, ama aynı zamanda orta derecede kötü huylu tümörlerde de, tek tek hücreler birincil tümörden ayrılabilir ve kan damarları veya lenf damarları yoluyla vücudun diğer bölgelerine ulaşıp orada yerleşebilir ve tekrar çoğalabilirler; yavru tümörler (metastazlar) gelişir. Yumuşak doku sarkomlarında metastaz‎lar özellikle akciğerlerde, komşu lenf düğümleri‎nde ve iskelet sisteminde görülür. Bununla birlikte, diğer organlar da etkilenebilir.

Yumuşak doku tümörlerinin kaynaklandığı bölge ve büyüme davranışı, tümör tipiyle önemli ölçüde ilişkilidir.

Örneğin rabdomiyosarkom‎lar prensip olarak hemen hemen tüm organlarda gelişebilirler, ancak özellikle baş ve boyun bölgesinde, idrar ve genital organlarda ve uzuvlarda bulunurlar. Füzyon pozitif alveolar rabdomiyosarkomlar (ARMS) genellikle embriyonal rabdomiyosarkomlardan (ERMS) daha saldırgan davranırlar, yani genellikle daha hızlı büyürler ve bazen kan ve/veya lenf yolları yoluyla vücutta daha hızlı yayılırlar. Füzyon pozitif ARMS'de hastalığın nüksetme riski de çoğu ERMS'a oranla daha yüksektir.

Ewing grubunun ekstraosseöz (yani kemik dışı) tümörleri ise ağırlıklı olarak uzuvlarda ve gövdede ortaya çıkarlar. Sinoviyal sarkomlar çoğunlukla eklemlere yakın uzuvlarda ve baş ve boyun bölgesinde görülür. Tüm bu tümör tipleri hızlı bir şekilde metastaz oluşturma eğilimindedirler.

Sebepleri

Yumuşak doku tümörlerinin oluşma sebebi henüz kesin olarak aydınlığa kavuşturulamamıştır. Bunların, bağ dokusunun (yumuşak dokunun) öncül hücrelerinden oluştuğu tahmin edilmektedir. Bu hücrelere tıp dilinde „mezenkimal kök hücreler“ [kök hücreleri‎] denilmektedir. Hatalı gelişim (dejenerasyon) muhtemelen bu hücrelerdeki genetik‎ ve/veya kromozom‎ al değişiklikler tarafından tetiklenmektedir.

Dejenere olmuş hücrelerde çeşitli genetik ve kromozomal anormallikler tespit edilmiştir, ancak bu değişiklikler çok çeşitli olup, yumuşak doku tümörünün türüne göre değişir ve ayrıca tüm tümörlerde kesin olarak bulunmaz. Genel olarak, bir yumuşak doku tümörünün gelişiminde muhtemelen birkaç genetik değişiklik söz konusudur. Mevcut bilimsel araştırmalara göre, hastaların çoğunda gerçek anlamda bir kalıtım söz konusu değildir.

Bu yüzden, bazı ailelerde rabdomiyosarkomların sık görüldüğü gözlemlenebilmektedir. Karsinomların sık görüldüğü ailelerde de çocuklar rabdomiyosarkomlara daha sık yakalanmaktadır. Bu durum, bu hastalığın genetik olduğuna işaret etmektedir. Söz konusu klinik tablolar, malformasyonlar ve artmış kalıtsal kanser riski ile ilişkilendirilen karmaşık tablolardır. Yumuşak doku tümörü gelişiminde rol oynayabilecek kansere yatkınlık yaratan sendromlar‎ına örnek olarak nörofibromatozis‎, Beckwith Wiedemann sendromu‎, Li-Fraumeni sendromu‎, Gorlin-Goltz sendromu‎ ve Werner sendromu‎ sayılabilir.

Buna ek olarak, dış etkenlerin de yumuşak doku tümörü riskini destekleyebileceğine dair bulgular vardır. Bunlar arasında doğmamış çocuğun radyasyona maruz kalma‎sı (örneğin, annenin röntgen ışınları‎na veya ışın tedavisi‎ne maruz kalması sonucu), ebeveynlerin hamilelik öncesinde veya sırasında alkol veya uyuşturucu tüketimi ve çocuğun daha önce radyasyona maruz kalması yer almaktadır. Bu tümörlerin virüsler‎le bir bağlantısının olduğu da bilinmektedir. Örneğin, HIV‎ pozitif, yani bağışıklık sistemi baskılanmış çocukların Epstein-Barr virüsü‎ (EBV) enfeksiyonu yoluyla leiomiyosarkoma yakalanma riski artmaktadır.

Bununla birlikte, yumuşak doku tümörü olan hastaların çoğunda herhangi bir risk faktörü gösterilememektedir.

Hastalık belirtileri

Bir yumuşak doku tümörünün belirtileri (semptomları) tümörün bulunduğu yere ve yayılmasına bağlıdır ve bu nedenle çok çeşitlidir. Bu nedenle, burada sadece örnek olarak sık birkaç yumuşak doku tümörünün hastalık belirtilerini özetliyoruz:

  • Yüzeye yakın gelişen yumuşak doku tümörleri, çoğu zaman ani ortaya çıkan, hızla büyüyen şişliklere ve ağrıya sebep olurlar. Ağrı ve şişlik sıklıkla spor gibi bir yaralanmaya bağlanır. Ayrıca, etkilenen organların – örneğin kollar ve bacaklar gibi – hareketinde kısıtlılık da görülebilir.
  • Göz küresinde bir yumuşak doku tümörü olması halinde başta göz bebeği ağrısız bir şekilde öne çıkar (bu duruma Exophthalmus denir) ve göz kapağında şişme olur, lokal basınç sonucu ağrı olur. Görmede sorun yaşanması da mümkündür.
  • Burun kısmında yumuşak doku tümörleri tanı sırasında eskiden beri süre gelen burun tıkanıklığı ve nezle semptomlarına sebep olabilirler.
  • Kafatası çukurunun tutulması durumunda, beyin sinirleri çalışmayabilir ve bu durum yüzde felç veya çift görmeye sebep olabilir.
  • İdrar ve cinsiyet organlarındaki tümörler ancak çok büyük oldukları zaman genel rahatsızlık hissi, idrar boşaltmada tıkanma/zorluk, vajinal kanama, kanlı idrar ve ağrı gibi belirtilere sebep olurlar.

Vücudun diğer kısımlarındaki yumuşak doku tümörleri, örneğin bir çocuk doktoru tarafından rutin muayene sırasında veya ultrasonografi‎ gibi bir görüntüleme yöntemi ile muayene sırasında çoğu zaman ele gelen veya görülebilen tümör kitlesi şeklinde dikkati çekerler. Tümörler sıklıkla ağrıya neden olmadıklarından hastalar kendilerini iyi hisseder.

Kuşkusuz burada anlatılanlar gibi şikayetleri olan her çocuk ve ergende her zaman yumuşak doku tümörü veya başka bir kötü huylu tümör bulunmayabilir. Buna rağmen bu tür semptom‎ların sebebinin deneyimli bir çocuk doktoru tarafından dikkatli bir şekilde aydınlığa kavuşturulması önerilmektedir.

Bilinmesinde yarar var: Yumuşak doku tümöründen şüpheleniliyorsa, çocuk doktoru hastayı çocuk ve ergenlerde kanser konusunda uzmanlaşmış bir hastaneye (pediatrik onkoloji/hematoloji merkezi)sevk etmelidir. Böyle bir merkezde yapılmayan başlangıç tanısı (görüntüleme yöntemleri‎ veya biyopsi‎) genellikle yetersizdir ve bu durum tedaviyi ve dolayısıyla hastanın prognozunu (yani iyileşme şansını) olumsuz etkileyebilir.

Tanı

Bir yumuşak doku tümörü şüphesi olduğunda, böyle bir tümörün gerçekten mevcut olup olmadığını belirlemek için kapsamlı tetkikler ve farklı alanlardan uzmanların işbirliği gereklidir. Eğer tümör saptanırsa, yumuşak doku tümörünün ne tür bir tümör olduğu ve hastalığın vücutta ne kadar yayıldığı açıklığa kavuşturulmalıdır. Bu soruların açıklığa kavuşturulması, hastanın ideal tedavisi ve prognoz‎u (iyileşme olasılığı) için bir ön koşuldur. Hastaların tanı ve tedavisi Avrupa kılavuzlarının yanı sıra Almanya pediatrik onkoloji ve hematoloji derneği'nin (GPOH) "Kooperatif yumuşak doku sarkomu çalışma grubu" (CWS) ve Avrupa pediatrik yumuşak doku sarkomu çalışma grupları birliği olan "Avrupa pediatrik yumuşak doku sarkomu çalışma grubu" (EpSSG) çalışmaları kapsamında yürütülmektedir.

Tümör saptanması için görüntüleme tetkikleri

Bir yumuşak doku tümörünü teşhis etmek için, ayrıntılı bir tıbbi öykü (anamnez) alındıktan ve fizik muayene yapıldıktan sonra ilk olarak görüntüleme yöntemleri‎ kullanılır. Tercihen, kontrast madde‎ içeren ve içermeyen bir manyetik rezonans görüntülemesi [manyetik rezonans tomografi‎, MRT] gerçekleştirilir. Bir tümör olup olmadığı bu standart yöntem yardımıyla tam olarak tespit edilir. Tümörün konumu ve büyüklüğü (organlar, kan damarları, sinirler gibi) komşu yapılara sınırları veya iskelet sistemindeki değişiklikler de bu yöntemle iyi görüntülenebilir.

Doku örneklemesi ve incelemesi

Tanıyı kesinleştirmek için, muhtemelen iyi huylu bir tümör söz konusu olsa bile (örneğin bir lipom veya hemanjiyom‎ gibi), her durumda doku örneği alınmalıdır. Doku örneklemesi (biyopsi‎), sarkom cerrahisinde de uzmanlaşmış doktorlar tarafından yapılmalıdır.

Alınan doku örnekleri daha sonra histoloji, immunhistolojik‎ ve moleküler genetiksel‎ yöntemlerle incelenir. Özellikle moleküler genetik‎ giderek daha önemli hale gelmektedir. Tetkikler, bir yumuşak doku tümörünün gerçekten mevcut olup olmadığını ve mevcutsa ne şekilde olduğunu belirlemeye yarar. Bu bağlamda, gelecekte yumuşak doku tümörlerinin çok hassas bir şekilde karakterize edilmesi söz konusu olacak ve bu da bireyselleştirilmiş – yani her bir hastaya göre uyarlanmış – tedavileri mümkün kılacaktır. Tümör dokusunun incelenmesi ve araştırılması bu nedenle son derece önemlidir.

Hastalık nispeten nadir görüldüğünden, alınan doku örneklerinin sadece tedavi eden hastanenin patolog‎ları tarafından incelenmesi değil, aynı zamanda pediatrik patoloji için referans bir merkeze – örneğin Bonn'daki GPOH'un Kooperatif yumuşak doku sarkomu çalışma grubu'nun (CWS) referans patoloğuna – gönderilmesi özellikle önemlidir. Bu tür bir merkez, Almanya'nın her yerinden belirli bir tümörün doku örneklerini alır ve böylece değerlendirme konusunda özel bir deneyime sahiptir. Tanı ayrıca örneklerin tamamlayıcı moleküler genetiksel incelemesi ile doğrulanır. Bu, tedavi için çok önemli bilgiler sağlayabilir. Ancak pek çok vakada, tümörlerin daha iyi tanınması için bilinmeyen faktörlerin araştırılması gerekmektedir.

Not: Moleküler inceleme için mutlaka yeni dondurulmuş taze tümör dokusu gereklidir. Bu nedenle, biyopsinin (doku örneği alınması işleminin) tümör işleme konusunda hem gerekli deneyime hem de gerekli olanaklara sahip uzman bir çocuk onkolojisi merkezinde yapılması özellikle önemlidir. Örnek artıkları tümör bankasında saklanır ve tümörlerin tedavisinde ilerleme sağlamak için bilimsel amaçlı kullanılabilir. Tümör bankası hakkında bilgilere buradan ulaşabilirsiniz.

Metastaz tarama tetkikleri ve evreleme sınıflandırılması

"Yumuşak doku sarkomu" veya "kötü huylu (veya orta derecede kötü huyluintermediyer) yumuşak doku tümörü" tanısı konulduktan sonra, hastalığın yayılımını netleştirmek için daha ileri tetkikler yapılır. Bu noktada da görüntüleme yöntemleri‎ belirleyici bir rol oynamaktadır.

Yumuşak doku sarkomları çoğunlukla akciğerlere metastaz yaptığından, röntgen muayenesi‎ incelemesi ve akciğerlerin bilgisayarli tomografi‎si (BT) vazgeçilmezdir. Ayrıca, karın ve pelvisin yanı sıra kafatasındaki metastazları tespit etmek için manyetik rezonans tomografi‎si (MRT) yapılır. Tüm yüksek derecede kötü huylu yumuşak doku sarkomlarında (G3 sarkomları), kemik iliğinin etkilenmiş olma olasılığını dışlamak için bir kemik iliği ponksiyonu‎ gerçekleştirilir. Hastalık ve tedavi durumuna bağlı olarak, metastazları araştırmak veya daha kesin olarak değerlendirmek için, örneğin ultrasonografi‎, lomber ponksiyon‎ (kafatası tabanındaki veya omurga boyunca yayılan tümörlerde beyin omurilik sıvısını incelemek için), tüm vücut MRT ve/veya pozitron emisyon tomografisi‎ (PET) gibi başka tetkikler de eklenebilir.

florodeoksiglukozlu pozitron emisyon tomografisi (FDG-PET), – MRT (PET-MRT) veya BT (PET-BT) ile birlikte – metastaz şüphesi olan çocuk ve ergenlerde giderek daha fazla kullanılmaktadır. Üstünlüğü, sadece kemik değil yumuşak doku metastazlarını da tespit edebilmesidir. Ancak şu ana kadar PET tüm kliniklerde mevcut değildir ve yumuşak doku sarkomları için kullanılabilirliği hala test edilmektedir.

Tedaviye hazırlık incelemeleri

Tedaviden önce, kalp fonksiyonlarını kontrol etmek için elektrokardiyografi‎ (EKG) ve ekokardiyografi‎, beyin fonksiyonlarını kontrol etmek için elektroensefalografi‎ (EEG), işitme fonksiyonu testi (odyometri‎), böbrek fonksiyonu testi ve çeşitli kan testleri gibi çeşitli organların rutin işlevsel kontrolü yapılır.

Tedavi planlaması

Tanı konulup hastalığın yaygınlığı belirlendikten sonra tedavi planı yapılır. Tedavi ekipi planı hazırlarken, mümkün olduğunca kişisel ve hastaya uyarlanmış (risk adaptasyonlu) bir tedavinin gerçekleştirilebilmesi amacıyla, hastadaki prognoz‎ durumunu etkileyen belirli faktörleri (risk ve prognoz faktörleri‎ni) dikkate alır.

Yumuşak doku tümörü olan hastalarda önemli prognostik faktörler, örneğin, açıklanan tanısal yöntemler kullanılarak belirlenen tümörün tipi, yeri, boyutu ve yaygınlığıdır. Ayrıca hastanın yaşı da önemli bir rol oynar.

  • Tümörün türü (yani histolojik‎ yapısı ve genetik‎ özellikleri), diğer faktörlerin yanı sıra, tümörün ne kadar hızlı büyüyeceğini ve hastalığın kemoterapiye veya diğer sistemik‎ tedaviye (örneğin, "yeni ajan" tedavisi) nasıl yanıt vereceğini etkiler: Örneğin, kemoterapiye duyarlı ve kemoterapiye duyarsız yumuşak doku sarkomları vardır. Tümörün türü metastaz‎ riskini ve nüks olasılığını da etkiler. Buna göre uzmanlar, elverişli (iyi) ve elverişsiz histoloji‎ (kötü) veya genetiğe sahip yumuşak doku tümörleri arasında ayrım yapmaktadır (ayrıca bkz. Bölüm "Tümör tipleri").
  • Tümörün yeri, boyutu ve yaygınlığı (olası lenf bezi tutulumu ve metastazlar da burada dikkate alınır) cerrahi olarak tümörü çıkarma ve radyoterapi (ışın tedavisi‎) seçeneklerini belirler.
  • Diğer yandan hastanın yaşı sistemik tedavi veya ışın tedavisi kararı alınmasında önemli bir rol oynamaktadır. Örneğin genç hastalar kemoterapiyi yaşlı hastalara oranla çok daha iyi kaldırmaktadır. Buna karşın üç yaşın altındaki çocuklarda (özellikle bir yaşın altında) ışın tedavisi çok nadiren, sadece seçili vakalarda uygulanır.

Tüm bu faktörler tedavi planı yapılırken göz önünde tutulur. Bunun amacı, hasta için mümkün olan en iyi ve uygun tedavi yöntemini bulmaktır.

Rhadomyosarkomlu hastalar, tedavi planlaması çerçevesinde – prognozun elverişli veya daha az elverişli olarak değerlendirilmesine bağlı olarak – farklı risk gruplarına (düşük risk grubu, standart risk grubu, yüksek risk grubu) ayrılırlar ve her durumda farklı tedavi planlarına göre tedavi edilirler. Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde, risk gruplarına göre sınıflandırma ve bu sınıflandırmaya uygun tedavi planı uygulaması, "Avrupa Pediatrik Yumuşak Doku Sarkomu Çalışma Grubu" (EpSSG) ve "Kooperatif Yumuşak Doku Sarkomu Çalışma Grubu" (CWS) tavsiyelerine göre yapılmaktadır.

Tedavi

Yumuşak doku tümörlü çocukların tedavisi çocuk onkoloji merkezleri tarafından yapılmalıdır. Ancak bu merkezlerde nöroblastom tedavisi konusunda tecrübeli doctor ve sağlık personeli bulunmaktadır ve bu merkezler modern tedavi yöntemleri hakkında bilgi ve deneyim sahibidir. Ayrıca bu merkezlerde çalışan doktorlar nöroblastom konusunda çalışan diğer merkezlerle sürekli iletişim halindedirler ve hastalarını sıklıkla güncellenen, birlikte oluşturdukalrı tedavi planlarına göre tedavi ederler.

Tedavinin hedefi çocuğu tamamen sağlığına kavuştururken olası erken ve geç yan etkileri olabildiğince aza indirgemektir.

Tedavi yöntemleri

Yumuşak doku tümörü olan çocuklar ve gençler için tedavi seçenekleri arasında ameliyat, radyoterapi (ışın tedavisi), sistemik tedavi (örneğin kemoterapi veya "yeni ajan" tedavisi) veya bu tedavi şekillerinin bir kombinasyonu yer alır.

Her bir vakada tedavinin nasıl olacağı (yani hangi tedavi yöntemlerinin hangi sırayla kullanılacağı) özellikle tümörün ince doku (histolojik) ve moleküler genetik‎ türüne, konumuna ve hastanın yaşına bağlıdır. Ayrıca tedavinin türünün tümör boyutuna, ameliyat edilebilirliğine ve kemoterapi duyarlılığına göre uyarlanması gerekir (bkz. Bölüm "Tedavi planlaması"). Yumuşak doku tümörü tedavisi sırasında çeşitli yan etkiler ortaya çıkabileceği için, tedavi sırasında eş zamanlı olarak bu yan etkilerin ortaya çıkmasını önleyici ve/veya bu yan etkileri azaltan destekleyici tedaviler (destek tedavisi‎) de uygulanır. Şu bölümde destek tedavisi‎ (supportif tedavi) hakkında bilgi bulabilirsiniz.

Kemoterapi

Kemoterapi tüm vücuttaki kanser hücreleriyle (sistemik‎ olarak) savaşır ve bu nedenle sistemik tedavi olarak da adlandırılır. Kemoterapi, hücre büyümesini engelleyen ve böylece tümörün ve mevcut olabilecek metastaz‎ların yok edilmesine katkıda bulunan ilaçların (sitostatik‎ler olarak adlandırılır) kullanılmasını içerir. Mümkün olduğunca çok kanser hücresini ortadan kaldırmak için (manyetik rezonans görüntüleme gibi görüntüleme yöntemleriyle görülemeyenler de dahil), prensip olarak, yumuşak doku tümörlerinin tedavisinde özellikle etkili olduğu kanıtlanmış olan farklı hücre büyümesi ve tümör büyümesini engelleyici sitotoksik ajanların bir kombinasyonu kullanılır.

Rabdomyosarkomlar için yaygın olarak kullanılan sitostatik ilaçlar, örneğin Actinomycin D (daktinomisin olarak da adlandırılır), vinkristin, siklofosfamid, ifosfamid ve doksorubisin (= adriamisin) ve yetersiz yanıt varsa veya yüksek riskli durumlarda diğer ilaçlardır. Bununla birlikte, ilaçların kombinasyonu, dozajı ve tedavi süresi tedaviye veya risk grubuna bağlı olarak büyük ölçüde değişir. Sitostatik ilaçlar birkaç kemoterapi döngüsünde uygulanır. Arada, hastanın iyileşmesine yarayan tedavi araları vardır.

Lokal tedavi önlemleri

Kemoterapiye ek olarak, tümör cerrahi yöntemler (ameliyat‎) ve bazen de radyoterapi‎ ile lokal olarak kontrol altına alınır. Tümörü çıkartmak için cerrahi (rezeksiyon) kemoterapiden önce veya sonra yapılabilir (primer veya geç rezeksiyon) ve gerekli radyoterapi cerrahiden önce veya sonra yapılabilir (pre- veya post-operatif radyoterapi). CWS çalışma merkezi ve CWS referans uzmanları, bireysel vakalarda nasıl ilerleneceği konusunda tedavi merkezine tavsiyelerde bulunmaya hazırdır (hastanın CWS veri tabanına kayıtlı olması şartıyla). Rabdomyosarkomlu belirli hasta grupları için en uygun sıra yeni bir çalışma (FaR-RMS) çerçevesinde incelenecektir.

Ameliyat

Ameliyatın hedefi tümörün tamamen çıkarılmasıdır. Bu yüzden genellikle tedavi sürecinin ilerleyen aşamalarında, yani tümör kemoterapi ile küçültüldükten sonra planlanır. (Uzmanlar bu durumda "geç rezeksiyon "dan söz etmektedir). Bu özellikle kemoterapiye çok iyi yanıt veren yumuşak doku sarkomları için geçerlidir, kemoterapi ile tümörün küçülmesi beklenebilir. Bu tümörler arasında rabdomiyosarkomlar ve RMS'ye benzer şekilde davranan bazı tümörler bulunur (bu nedenle bunlara eskiden "RMS benzeri yumuşak doku sarkomları" denirdi).

İlk tedavi yöntemi olarak cerrahi (birincil tümörün çıkarılması) genellikle sadece görüntüleme tanısı temelinde hastayı hırpalamadan radikal bir tümör çıkarılması beklenebiliyorsa gerçekleştirilir. Bu sadece uygun bir yerde bulunan çok küçük tümörler için mümkündür. Kemoterapiye çok duyarlı olmayan bir yumuşak doku tümörü olan hastalarda, mümkünse primer cerrahi tercih edilebilir.

Ameliyat, tedavi merkezinde ilgili tüm disiplinlerin temsilcileriyle (pediatrik onkolog‎lar, cerrahlar, radyoterapistler, radyolog‎lar) dikkatlice tartışılır ve ameliyat hazırlığı yapılır. "Multidisipliner ekip değerlendirmesi" vazgeçilmezdir ve bazen birkaç kez gerçekleşir. Yumuşak doku tümörleri çok nadir görüldüğünden, ameliyatlar tercihen sarkom cerrahisinde uzun yıllara dayanan deneyime sahip bir merkezde yapılmalıdır.

Radyoterapi

Işın tedavisinde cilt üzerinden etkilenen bölgeye yüksek enerjili, elektromanyetik‎ ışınlar uygulanır. Işınlar tümör hücrelerin bölünmesini engelleyerek, ölmelerini sağlarlar.

Radyoterapi, yumuşak doku tümörü olan hastalarda ameliyattan sonra kalan tümörü yok etmede çok etkili bir yöntemdir. Genellikle tümörün çıkarılmasının mümkün olmadığı durumlarda, örneğin baş ve boyun bölgesinde rabdomyosarkomu olan hastalarda uygulanır. Tümörün konumu nedeniyle yayılma riski yüksek olan hastalar da (örneğin beyin zarları‎na yani meninkslere yakın veya göz çukurundaki tümörler için geçerlidir) prensip olarak ışınlanmalıdır. Öte yandan, tümörü primer cerrahi ile mikroskop‎ik olarak tamamen çıkarılabilen rabdomiyosarkom (RMS) veya RMS olmayan yumuşak doku sarkomu (NRSTS) hastalarında genellikle ek radyasyon gerekmez.

Kullanılan radyasyon dozu tümörün türüne, konumuna ve boyutuna, kemoterapiye verilen yanıta ve tümörün çıkarılmasının radikalliğine bağlıdır. Hastanın yaşı da dikkate alınır. Konvansiyonel radyoterapi, günlük 1,8 ila 2 Gy'lik tek dozlar halinde uygulanan yaklaşık 40 ila 50 Gray‎ (Gy) toplam radyasyon dozunu içerir. Uygun vakalarda, yoğunluk ayarlı radyoterapi (IMRT) gibi modern radyasyon yöntemleri de düşünülebilir. Belirli tümör bölgeleri veya yaş grupları için protonlarla ışınlama (proton tedavisi) giderek daha fazla kullanılmaktadır.

Yeni tedavi yöntemleryeni ajan tedavileri

Yeni sistemik tedavi türleri (sistem tedavileri) "yeni ajan" tedavisi terimi altında özetlenmektedir. Bunlar, kemoterapiden farklı şekilde çalışan yeni ilaçlarla hedefe yönelik tedavileri içerir. Şu anda çocukluk çağında kullanılabilecek çok sayıda umut verici ilaç vardır, ancak şimdiye kadar çoğunlukla sadece bireysel tedavi denemeleri bağlamında kullanılmıştır. Yumuşak doku tümörleri için artık onaylanmış bir hedefe yönelik tedavinin örneği, NTRK-pozitif infantil fibrosarkomu olan hastalarda NTRK inhibitörü larotrectinib'in kullanılmasıdır.

Bilinmesinde yarar var: Gelecekte bu tür ilaçların daha fazla kullanıldığı çalışmalar planlanmaktadır. Çocukların bu tedavi çalışmaları kapsamında tedavi edilmeleri bireysel tedavi denemelerine tercih edilmelidir. Gelecekte tedavilerin iyileştirilmesine hizmet edecek değerlendirilebilir verileri elde etmenin tek yolu budur.

Rabdomiyosarkomlu hastaların tedavisi

Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde rabdomiyosarkomlu (RMS) hastalar "Avrupa Pediatrik Yumuşak Doku Sarkomu Çalışma Grubu" (EpSSG) ve "Kooperatif Yumuşak Doku Sarkomu Çalışma Grubu" (CWS) tavsiyelerine göre tedavi edilmektedir.

İlgili prognostik faktörlere bağlı olarak, rabdomiyosarkomlar şu anda dört farklı risk grubuna ayrılmaktadır: bir düşük risk grubu, bir standart risk grubu ve iki yüksek risk grubu. Gelecekteki Avrupa tedavi kılavuzu (ERN-Guidance) yüksek riskli hastalar için ortak bir "çok yüksek risk" grubu öngörmektedir – yani alveolar rabdomyosarkom ve lenf bezi tutulumu olan hastalar (lenf bezi pozitif ARMS) ve metastaz yapmış RMS hastalığı olan hastalar için.

Farklı risk gruplarındaki tedavi aşağıdaki gibidir:

  • Düşük risk grubu: Düşük riskli grupta tedavi, tümörün tamamen çıkarılması ve yaklaşık 22 hafta boyunca vinkristin ve aktinomisin D (daktinomisin) ilaçları ile kemoterapiden oluşur.
  • Standart risk grubu: Standart risk grubunda da cerrahi ve kemoterapi uygulanır; ancak vinkristin ve aktinomisin D'ye ek olarak ifosfamid de uygulanır ve hastalar genellikle ışınlanır (tedavi süresi yaklaşık 25 hafta).
  • Yüksek riskli gruplar: En yüksek riskli iki grupta, tümörün yeri ve boyutuna bağlı olarak ya kemoterapi başlamadan önce ya da daha sonraki bir zamanda cerrahi tümör çıkarma işlemi gerçekleştirilir. Bu gruptaki tüm hastalar radyoterapi alır. Kemoterapi ifosfamid, vinkristin, aktinomisin D ve kısmen doksorubisin (= adriamisin) ile verilir ve yaklaşık 25 hafta sürer. Metastazı olan RMS hastaları – yukarıda belirtildiği gibi – gelecekte ERN kılavuzuna göre ortak yüksek risk grubuna dahil edilecektir.

Rabdomiyosarkom dışı yumuşak doku sarkomu (NRSTS) olan hastaların tedavisi

Rabdomiyosarkom dışı yumuşak doku sarkomları (NRSTS) grubundaki tümörlerin büyük çeşitliliği sadece büyüme davranışlarına, malignitelerine, ameliyat edilebilirliklerine ve kemoterapi hassasiyetlerine (kemosensitivite) yansımakla kalmaz; aynı zamanda bireysel hasta için düşünülen tedavi türü üzerinde de bir etkiye sahiptir:

Örneğin sinovyal sarkomlar ve farklılaşmamış sarkomlar gibi rabdomiyosarkomlarla benzer şekilde kemoterapiye duyarlı NRSTS'ler vardır. Bu tümör tiplerine sahip hastalar (eskiden "RMS benzeri yumuşak doku sarkomları" olarak adlandırılırdı) yüksek riskli RMS hastalarına çok benzer şekilde tedavi edilir (bkz. Bölüm "RMS hastalarının tedavisi"). Tedavi, tedavi grubuna bağlı olarak yaklaşık 25 hafta sürer.

"Yetişkin tipi" NRSTS olarak adlandırılan büyük bir nadir NRSTS grubu (yetişkinlikte de ortaya çıktıkları için böyle adlandırılırlar) genellikle kemoterapiye duyarlı değildir. Bu tip tümörleri olan hastalar için, tercihen yeni çalışmalar çerçevesinde yeni tedavi seçenekleri araştırılmaktadır (bkz. yukarıdaki "Yeni ajan tedavisi" bölümü). Bununla birlikte, bu nadir NRST'lerin diğerleri daha iyi huyludur; bu durumda tedavi esas olarak "geniş rezeksiyon" olarak adlandırılır, yani tümörün belirli bir "güvenlik marjı" bırakılarak cerrahi olarak çıkarılması, yani tümörün etrafındaki sağlıklı dokunun dahil edilmesi. NRSTS'li bazı hastalar için tedavinin türü tümörün büyüklüğüne ve ameliyatın başarısına da bağlıdır.

Bilinmesinde yarar var: Bu karmaşık (homojen olmayan) hastalık grubunda tedavi spektrumu çok geniştir ve bazı vakalarda yeni tedavi seçenekleri denenmektedir. Tedavi ekibiniz çocuğunuz/siz için olası tedaviler hakkında sizi bilgilendirecektir.

Nadir yumuşak doku tümörlü hastaların tedavisi (nadir tümörler)

Nadir görülen (genellikle orta derecede kötü huylu veya iyi huylu) yumuşak doku tümörü olan hastaların tedavisi esas olarak tümörün büyüme davranışına bağlıdır. Lokal olarak çok agresif büyüyen tümörler için (bu hem iyi huylu hem de orta kötü huylu tümörler için geçerli olabilir), tümörü çıkarmak için ameliyat her zaman tercih edilen tedavi değildir. Bu tümörlerin çoğunda önce büyümenin devam edip etmediğini görmek için beklenir, çünkü prensipte tümörün kendiliğinden gerilemesi de mümkündür. Bu gerçekleşmezse veya tü-mörün konumu komşu organları tehlikeye atıyorsa, tümörün türüne bağlı olarak düşük doz kemoterapi gerekebilir. Bu arada, her vakada mevcut olan genetik değişikliklere dayanan, hedefe yönelik tedaviler olarak adlandırılan daha yeni tedaviler de sıklıkla mümkündür.

Metastaz veya hastalık tekrarı (nüksü) olan RMS hastalarının tedavisi

Önceki "CWS Kılavuzu" ve gelecekteki Avrupa ERN Kılavuzuna göre, metastatik rabdomiyosarkomlu hastalar kemoterapi alır. Lokal tedavi (radyasyon, cerrahi) önemli bir rol oynar.

Kemoterapi iki aşamadan oluşur: Çeşitli ilaçlarla yoğun kemoterapiyi ardından sitostatik‎ ilaçlar olan siklofosfamid ve vinorelbin ile idame kemoterapisi uygulanır. Bu sitostatik ilaçlar kısmen tablet formunda (ağızdan) ve kısmen de haftalık intravenöz‎ dozlar halinde uygulanır, böylece tedavi neredeyse tamamen ayakta tedavi temelinde gerçekleştirilebilir. Toplam tedavi süresi yaklaşık bir yıldır. CWS kılavuzuna göre trofosfamid, idarubisin ve etoposid (kısaca: O-TIE) ilaçlarıyla tamamen oral bir idame tedavisi de prensipte mümkündür; bu durumda da tedavi bir yıl veya bazı durumlarda daha uzun sürer.

Özellikle olumsuz gidişata (prognoza) sahip hastalar deneysel çalışmalar olarak adlandırılan çalışmalara katılabilirler. Bu tür deneysel tedaviler çocuğunuz için uygunsa, tedavi ekibiniz sizi buna göre bilgilendirecektir. Kemoterapiye yanıt vermeyen veya hastalığı nükseden hastalar için tedavi önceki tedaviye göre yapılır. Genelde, olağan tedavi planlarında yer almayan, ancak en son araştırma sonuçlarına dayanarak umut veren farklı ve bazen yeni ilaçlar kullanılır.

Tedavi iyileştirme araştırmaları / veri bankası

Büyük tedavi merkezlerinde yumuşak doku tümörlü çocuk ve gençlere ve hastalıkları tekrar nükseden hastalara standart tedavi protokollu tedaviler uygulanmaktadır. Tüm bunların ortak amacı, hastaların hayatta kalabilme oranlarını arttırmak ve aynı zamanda tedaviye bağlı olumsuz geç yan etkilerin azaltılmasıdır. Bu tür tedavi protokollerine uygun tedavi şimdiye kadar tedavi iyileştirme araştırmala tedavi iyileştirme araştırmaları‎ kapsamında yapılmaktadır. Tedavi uyarlama araştırmaları Pediatrik Onkoloji ve Hematoloji (GPOH‎‎) kurumu kapsamında geliştirilen, denetlenen ve düzenli olarak en yeni bilimsel verilere göre uyarlanan kontrollü klinik araştırmalardır.

Bir çalışmanın parçası olarak tedavi edilemeyen hastalar için (gelecekte, örneğin FaR-RMS çalışmasında), ilgili tüm hasta verilerini kaydetmek için bir kayıt (SoTiSaR / 'ten itibaren SoTiSAR ) mevcuttur. Bu hastalar, daha önce CWS Kılavuzuna (CWS çalışma merkezinin bir kılavuzu) göre, gelecekte ise rabdomiyosarkomlu hastalar için Avrupa kılavuzuna (ERN Kılavuzu) göre şu anda önerilen standart tedaviyi almaktadır. Buna ek olarak, bazı hastalar için 30 Haziran tarihine kadar randomize bir çalışma (CWS HR) mevcuttu. Rabdomiyosarkom veya rabdomiyosarkom nüksü (FaR-RMS) olan hastalar için yeni bir çalışmanın başlaması / için planlanmaktadır.

CWS Çalışma Grubunun kayıtları, kılavuzları ve çalışmaları hakkında daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. Güncel ayrıntılar CWS Çalışma Grubu'nun ana sayfasında da bulunabilir: seafoodplus.info

Prognoz

Yumuşak doku tümörlü çocukların ve gençlerin iyileşme şansı çeşitli faktörlere bağlıdır. Bunların arasında en önemlileri özellikle tümörün konumu ve büyüklüğü, tanı sırasındaki dağılımı, ameliyatla alınması olanağı ve hastanın yaşıdır.

Son kırk yılda, tedavi iyileştirme araştırmaları‎arı çerçevesinde standartlaştırılmış tedavi sayesinde, yumuşak doku tümörü olan hastaların sağkalım oranı önemli ölçüde iyileşmiştir. 'lerin sonunda tüm çocukların sadece %30 ila 40'ı uzun vadede hayatta kalırken, tedavideki sürekli iyileşmeler sayesinde 10 yıllık hayatta kalma oranı artık ortalama %70'in biraz üzerindedir.

Uygun koşullarda vakaların %80'inden fazlasında uzun süreli sağkalım gözlenebilir. Buna karşılık, tanı anında ameliyat edilemeyen büyük tümörlü hastalarda uzun süreli iyileşme olasılığı azalır. Aynı durum, tanı anında lenf düğümleri‎ tutulumu ve/veya vücudun diğer bölgelerinde metastaz‎ları olan hastalar için daha da büyük oranda geçerlidir. Örneğin, metastatik RMS benzeri yumuşak doku sarkomu olan hastalarda 5 yıllık sağkalım oranı %20 ila 30 arasındadır. Bu hastalar için de sağkalım oranını iyileştirmeye yönelik çalışmalar yürütülmektedir.

Önemli uyarı: Yukarıda sözü edilen iyileşme oranları istatistiksel verilerdir. Bunlar, yalnızca yumuşak doku tümörüne hastalığına yakalanan hastaların tamamı için önemli ve gerçeğe uygun bir ifade oluşturmaktadır. Bir hastanın iyileşeceği veya iyileşmeyeceği konusunda istatistiğe dayanarak birşey söylemek mümkün değildir. Çocuğunuzun hastalığının türünün prognostik tahminiyle ilgili sorularınız olması halinde, lütfen tedavi ekibine başvurun.

Kaynakça

  1. Sparber-Sauer M, Ferrari A, Kosztyla D, Ladenstein R, Cecchetto G, Kazanowska B, Scarzello G, Ljungman G, Milano GM, Niggli F, Alaggio R, Vokuhl C, Casanova M, Klingebiel T, Zin A, Koscielniak E, Bisogno G: Long-term results from the multicentric European randomized phase 3 trial CWS/RMS for localized high-risk soft tissue sarcoma in children, adolescents, and young adults. Pediatric blood & cancer Apr 19;:e [PMID: ] SPA
  2. Koscielniak E, Blank B, Vokuhl C, Kazanowska B, Ladenstein R, Niggli F, Ljungman G, Handgretinger R, Seitz G, Fuchs J, Fröhlich B, Scheer M, Wessalowski R, Schmid I, Sparber-Sauer M, Klingebiel T: Long-Term Clinical Outcome and Prognostic Factors of Children and Adolescents with Localized Rhabdomyosarcoma Treated on the CWSP Protocol. Cancers Feb 11; 14 [PMID: ] KOS
  3. Stanulla M, Erdmann F, Kratz CP: Risikofaktoren für Krebserkrankungen im Kindes- und Jugendalter. Monatsschrift Kinderheilkunde , [DOI: /s] STAa
  4. Rudzinski ER, Kelsey A, Vokuhl C, Linardic CM, Shipley J, Hettmer S, Koscielniak E, Hawkins DS, Bisogno G: Pathology of childhood rhabdomyosarcoma: A consensus opinion document from the Children's Oncology Group, European Paediatric Soft Tissue Sarcoma Study Group, and the Cooperative Weichteilsarkom Studiengruppe. Pediatric blood & cancer , e [PMID: ] RUD
  5. Koscielniak E, Sparber-Sauer M, Scheer M, Vokuhl C, Kazanowska B, Ladenstein R, Niggli F, Ljungman G, Paulussen M, Bielack SS, Seitz G, Fuchs J, Hallmen E, Klingebiel T, On Behalf Of The Cws Study Group: Extraskeletal Ewing sarcoma in children, adolescents, and young adults. An analysis of three prospective studies of the Cooperative Weichteilsarkomstudiengruppe (CWS). Pediatric blood & cancer ,e [PMID: ] KOS
  6. Erdmann F, Kaatsch P, Grabow D, Spix C: German Childhood Cancer Registry - Annual Report (). Institute of Medical Biostatistics, Epidemiology and Informatics (IMBEI) at the University Medical Center of the Johannes Gutenberg University Mainz [URI: seafoodplus.info typo3temp/ secure_downloads/ / 0/ 1cc2ab8af5b6bdfa4cd6a39/ Buch_DKKR_Jahresbericht__seafoodplus.info] ERD
  7. WHO Classification of Tumours Editorial Board: Soft Tissue and Bone Tumours. 5th ed. Lyon: IARC Press [ISBN: ] WHO
  8. Koscielniak E, Klingebiel T: Weichteilsarkome. in: Niemeyer C, Eggert A (Hrsg.): Pädiatrische Hämatologie und Onkologie, Springer-Verlag GmbH Deutschland 2. vollständig überarbeitete Auflage , [ISBN: ] KOS
  9. Koscielniak E, Klingebiel T: Weichteilsarkome. Leitlinie der Gesellschaft für Pädiatrische Onkologie und Hämatologie (GPOH) AWMF [URI: seafoodplus.info uploads/ tx_szleitlinien/ l_S1_Weichteilsarkome_seafoodplus.info] KOS
  10. Koscielniak E, Fuchs J, Leuschner I, Greulich M, Kllingebiel T: Weichteiltumoren. in: Solide Tumoren im Kindesalter. Fuchs J (Hrsg.) Schattauer GmbH Stuttgart , [ISBN: ] KOS
  11. Weihkopf T, Blettner M, Dantonello T, Jung I, Klingebiel T, Koscielniak E, Lückel M, Spix C, Kaatsch P: Incidence and time trends of soft tissue sarcomas in German children - a report from the population-based German Childhood Cancer Registry. European journal of cancer , [PMID: ] WEI

Kayahan’ın hastalığı yumuşak doku kanseri nedir? Belirtileri nelerdir?

Yumuşak doku kanseri, Kayahan'ın yılında yakalandığı ve 15 yıl boyunca mücadele ettiği bir hastalık. Yumuşak doku kanseri nedir, belirtileri nelerdir?

Yayınlanma:

Kayahan’ın hastalığı yumuşak doku kanseri nedir? Belirtileri nelerdir?

Usta müzisyen Kayahan İstanbul’da tedavi gördüğü hastanede yaşama veda etti. yılında ayağındaki yağ bezesi için hastaneye giden Kayahan’a yumuşak doku kanseri olduğu söylendi. Peki Kayahan’ın yakalandığı yumuşak doku kanseri nedir? Yumuşak doku kanserinin belirtileri nelerdir? Yumuşak doku kanserinin tedavisi var mıdır?

Yumuşak doku kanserine yakalanan ve kemoterapi tedavisi gören Kayahan, 23 Mart’ta hastaneye kaldırılmıştı. Ünlü sanatçı, durumunun kötüleşmesi üzerine 25 Mart’ta yoğun bakıma alınmıştı. Kayahan, 29 Mart'ta 66 yaşına girmişti.

KAYAHAN’IN HASTALIĞI NEYDİ?

İlk olarak ’da bacağında çıkan yağ bezesine baktırmak için gittiği hastanede kansere yakalandığı fark edilen, altı ay ömür biçilen ama pes etmeyen Kayahan, hastalık 11 yıl sonra aynı yerden nüksettiğinde de yılmamıştı. Geçirdiği dört ameliyat ve radyoterapi tedavisi sonucu sağlığına kavuşan Kayahan, üçüncü kez aynı tatsız haberi aldı ve kemoterapiye başladı.

YUMUŞAK DOKU KANSERİ ( SARKOMA ) NEDİR ?

Sarkom ” Yunancada “etin büyümesi” anlamındaki sözcükten gelmektedir. Yumuşak doku sarkomları, vücudunuzdaki yumuşak dokularda baş gösteren kanserli (habis) tümörlerdir. Yumuşak dokular, vücuttaki diğer yapıları birbirine bağlar, onları destekler ve çevreler. Sarkomalar, kemiklerde ve kıkırdak, adaleler, tendonlar (kiriş), yağ gibi organ veya dokuları çevreleyen, yumuşak bağdokusunda ve destekleyici (yardımcı) dokularda, bir de, akciğerlerin, karnın, kalbin, merkezi sinir sisteminin ve kan damarlarının dış yüzeylerinde oluşuyor. Sarkomalar da katı, üç boyutlu ve habis tümörlerin en ender ve en ölümcüllerindendir.

Yumuşak doku sarkomları yaygın değildir. Erkeklerde kadınlara göre biraz daha sık görülür ve zaman zaman çocuklar ile ergenlerde meydana gelir.

Yumuşak doku sarkomlarının çeşitli türleri olsa da, genellikle benzer nitelikleri paylaşır, benzer semptomlara neden olur ve ameliyat, radyasyon terapisi veya kemoterapi ya da bunların bileşimi olarak, benzer şekilde tedavi edilirler.

YUMUŞAK DOKU KANSERİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR ?

Yumuşak doku kanserinin olası belirti ve semptomları:

• Zayıflayan kemikler, bazen de kırılmalar
• Eklem şişmeleri ve hassaslığı (yakınında veya içindeki tümörler için)
• Yorgunluk
• Ateş
• Kilo kaybı
• Anemi

Yumuşak doku sarkomu vücudun herhangi bir yerinde ortaya çıkabilir. Ancak, en büyük yüzdesi (yaklaşık yarısı) kollar, bacaklar, eller ve ayaklarda oluşur. % 40′ ı göğüs, sırt, kalça, omuzlar ve karında görülürken, yaklaşık % 10’u da baş ve boyunda bulunmuştur. Yumuşak doku sarkomu ilk evrelerinde genellikle hiçbir belirti ve semptom göstermez. Tümör yumuşak dokuda büyüdükçe, şişme ya da yumrulara sebep olabilir. Daha sonra, sinirler ve adaleler üzerine baskı uygularsa ağrı yaratabilir.

YUMUŞAK DOKU KANSERİ NEDENLERİ :

Sarkom ilk oluştuğu dokuya bağlı olarak ismi değişir. Sarkomun konumları ve aldığı adlandırmalar:

• Kemikler. Osteosarkom; yeni gelişen kemik dokularında ortaya çıkar, kıkırdak sarkomu; kıkırdakta oluşur ve Ewing sarkomu; kemik iliğindeki olgunlaşmamış dokularda gelişir. Osteosarkom ve Ewing sarkomu çocuklar, ergenlik çağındakiler ve 10 – 25 yaş arası genç yetişkinlerde daha çok görülür.

• Kaslar : İki tip kas vardır: iskelet ve düz kaslar. İskelet kasları kemiklerde yer alırlar ve istemli kontrol altındadırlar. Mide, bağırsak bölgesi ve uterus gibi organları ve kan damarlarındaki düz kasları ise kontrol edemezsiniz.

Kaslarda gelişen sarkom, iskelet kaslarda özellikle de kol ve bacaklarda ortaya çıkan çizgili kas lifleri sarkomudur. Bu tütün birçok alt tipi vardır. Bunlar, 4 ve daha küçük yaşlardaki çocuklarda baş, boyun ve üreme organları bölgesinde ortaya çıkan embriyon sarkomu ve yine çocuklarda kollar, bacaklar, baş ve boyunda görülen endotelyomadır. Leimosarkomu ise düz kaslarda çoğunlukla uterus, mide bölgesi ve kan damarları içinde oluşur.

• Kan damarları. Çeşitleri, anjiyosarkom; kollar, bacaklar, baş ve gövdedeki kan damarları içinde oluşur, çocuklara ait hemanjiyoperisistom; 4 ve daha küçük yaşlarda genellikle kollar, bacaklar, gövde, baş ve boyunlarında ortaya çıkar, ve kan damarı duvarlarındaki bir tümör olan Kaposi sarkomu; HIV/ AIDS gibi hastalık virüsü taşıyanlarda görülür.

• Lenf kanalları : Lenfanjiyosarkom olarak adlandırılır ve genellikle kol ve bacaklardaki lenf kanallarında meydana gelir.

• Sinoviyal dokular : Sinoviyal sarkom olarak adlandırılan bu çeşit, bağlantı noktalarında ve bacaklarda tendon koruyucularında oluşur.

• Sinirler : Nörofibrosarkom kollar, bacaklar ve gövdede yerleşmiş sinirlerde oluşur.

• Yağlar. Liposarkom özellikle kollar, bacaklar ve gövdedeki yağlı dokularda oluşur.

• Lifli dokular. Fibrosarkom kollar, bacaklar ve gövdede oluşur, kötü huylu lif histiyosistom, bacaklarda oluşur ve deri fibröz sarkomu, gövdede oluşur.

• Mezotelyum dokular. Bu dokular bacaklar, kalp ve bağırsaklar gibi belli organlarda koruyucu bir zırh sağlarlar. Bu dokularda gelişen kötü huylu tümörler mezotelyom olarak adlandırılır, ve genellikle bacaklarda oluşurlar.

Genelde, kemik veya yumuşak doku sarkomunun sebepleri bilinmez. Bilinen sebepler, mezotelyomun çoğu vakaları için asbest içerdiği ve Kaposi sarkomu için bağışıklık sisteminin eksikliği ile yerleşen virüslerdir. Yeni kemik hücrelerinin anormal gelişimi içeren Paget kemik hastalığı olan yetişkinlerde osteosarkomu olma riski de yüksektir. Birkaç durumda, örneğin Li Fraumeni sendromu veya ailesinde nörofibromatöz hastası olan kişilerde sarkom kalıtsal olabilir. Li Fraumeni sendromu yumuşak doku sarkomu ve diğer tümörlerle ilgili olan göğüs kanseri başlangıcının bir aşamasıdır.

Nörofibromatöz sinir tümörlerine yol açan sinir sisteminde gelişen değişimlerle sonuçlanır. Nörofibromatöz ile ilişkin diğer anormallikler ciltteki değişikler ve kemik deformasyonlarıdır.

Sarkom riskinin artmasına yol açan faktörler, kimyasal fenoksiasetik asit içeren yüksek dozda otlarla, klorofenol içeren ağaç ürünleriyle ve büyük miktarda radyasyonla ilişkilidir.

Ağrıameliyatistanbultiptümör

Yumuşak doku kanseri nedir, neden olur? Yumuşak doku kanseri belirtileri ve tedavisi

Yumuşak doku kanseri kendisini kolda ya da bacakta büyümeye devam eden bir yumruyla fark ettirmektedir. Fakat pek çok kişi bunun geç farkına varır. Bütün kanser türlerinde olduğu gibi bu türde de erken teşhis kişinin yaşamını sürdürmesi için çok önemlidir. O nedenle kişi kendisinde en ufak bir farklılık olduğunu hissettiğinde mutlaka uzman bir hekime başvurmalıdır. Bu içeriğimizde sizlere yumuşak doku kanseri nedir, neden olur, yumuşak doku kanseri belirtileri ve tedavisiyle ilgili ayrıntılı bilgileri bir araya getirdik. İşte yumuşak doku kanseri ile ilgili merak edilenler…

Yumuşak Doku Kanseri Nedir?

Toplumda çok fazla bilinmediği için yumuşak doku kanseri nedir diye çok fazla merak edilmektedir. Vücutta yumuşak dokular aslında başka dokuların birbirine bağlanmasına yardımcı olmakta ve diğer organların çevrelenmesine destek verir. Yumuşak dokular insan vücudu için hayatidir. Çünkü kalp kası da dahil olmak üzere, kan damarları, sinirler, tendonlar, kemikler ve eklemlerin hepsinde yumuşak dokular ve bağ dokuları bulunmaktadır. Dolayısıyla yumuşak doku kanseri kişide ortaya çıktığında hızlı yayılarak hayati organları olumsuz etkileyebilmektedir.

Yumuşak Doku Kanseri Belirtileri

Yumuşak doku kanseri belirtilerinin anlaşılması oldukça zordur çünkü bu çok nadir bir kanser türüdür. İnsan vücudu yumuşak dokularla kaplı olduğundan herhangi bir yerde kanser hücresi çıkabilmektedir. Fakat çoğunlukla bacak ve kollarda ilk kez ortaya çıkmaktadır. Yumuşak doku kanseri bütün yaşlarda görülebilmektedir. Fakat genelde 50 yaş üstündeki kişiler daha riskli gruptadır. Eğer aile geçmişinde yumuşak doku kanseri olan bireyler varsa çocuklarda da görülebilmektedir. Yumuşak doku kanseri erken belirti vermez. Hatta pek çok tümör grubu kendisini belli etmeden büyümeye meyillidir. Çoğunlukla yumuşak doku kanseri belirtilerinde hissedilen yumrular ağrılı değildir.

Yumuşak Doku Kanseri Tedavisi

Yumuşak doku kanseri tedavisi için öncelikle erken teşhis gerekmektedir. Çünkü bu kanser türü çok tehlikeli ve ölümcüldür. Eğer hastalık erken fark edilmişse ameliyat tavsiye edilmektedir. Bu en iyi tedavi yöntemidir ve kanserin birinci ve ikinci evresinde bu tercih edilir. Fakat ilerleyen evrelerde kişinin yaşı ve durumuyla da bağlantılı olarak ameliyat tavsiye edilmeyebilir. Böyle durumlarda kemoterapi ve radyoterapi de bir tedavi yöntemi olarak kullanılmaktadır. Bazen cerrahi operasyonların ardından da kişiye belirli dozlarda kemoterapi ve radyoterapi de verilebilmektedir. Bu karar hastalığın seyri ile ilgili uzman doktorlar tarafından verilmektedir.

Yumuşak Doku Kanseri 3. ve 4. Evre Belirtileri

Yumuşak doku kanseri 3. Ve 4. Evre belirtileri diğer evrelere göre daha nettir. Hatta bu kanser türünde genelde kanser fark edildiğinde bu evrelerde olmaktadır. Çoğunlukla yumuşak doku kanseri ilk evrelerde fark edilmemektedir. Kesin tanı için biyopsi yapılmaktadır ve biyopsi sonucu esas alınmaktadır. Diğer yandan bu kanser türünün 3. Evresinde kanser lenf bezlerine yayıldığı için fark edilmesi kolaylaşır. Son evre olan 4. Evre de kanser bütün organlara ve vücuda yayılmıştır. Böylece kanserin yumru ile fark edilmesi daha kolaydır.

Yumuşak Doku Kanseri Ölümcül Mü?

Yumuşak doku kanseri ölümcül mü diye merak edip korkan pek çok kişi vardır. Bu kanser türü vücut tamamen yumuşak dokularla bağlı olduğu için çok ciddi ve ölümcüldür. Tahmin edilenden daha hızlı yayılır ve tedavisi de kolay değildir.

Yumuşak Doku Kanseri Ameliyatı Sonrası Ne Olur?

Yumuşak doku kanseri ameliyatı sonrası eğer gerekirse kemoterapi ya da radyoterapi desteği de verilmektedir.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir