zalimin cezası / Zalimin cezasının geciktirilmesi - YENİ ASYA

Zalimin Cezası

zalimin cezası

Allah, kullarının bütün yaptıklarından haberdardır. Zalimin zulmünden de mazlumun ahından da habersiz olmayan Allah, zalime mühlet verir ancak en beklenmedik bir anda gazabını indirdiğinde zalimi kimse kurtaramaz

Hz. Peygamber (SAV) şöyle buyurdu: "Yüce Allah zalime mühlet verir. (Cezasını hemen vermez, bir müddet için erteler.) Ama gazabını indirmeye hükmettiğinde o kişiyi hiç kimse kurtaramaz." (Buhari, Müslim, İbn Mace). Bu hadis gerçekten de insanı derinden etkileyen bir tonda ifade edilmiştir. Bu hadiste zulmeden kişiye ciddi tehdit vardır. Ve zalimin zulmüne devam etmesine rağmen herhangi manevi bir ceza ve karşılık görmemesinin esasen onun için büyük bir musibet olduğunu göstermektedir.
Çünkü zalim ufak bir uyarı alsa kendine gelecektir. Ama hiçbir uyarı almayan ve yoluna bütün hızıyla devam eden zalim, Allah'ın gazabından her an çekinmelidir.
Zalim bazen bu karşılığı dünyada, bazen ahirette görür. Bu hadis ahiretteki azaba da işaret etse bile dünyadaki cezayı kastettiği daha net anlaşılabiliyor. Çünkü gazap daha çok dünyevi, azap ise uhrevi cezayı anlatır. Bu iki kelimeden biri, diğerinin yerine de kullanılmıştır.
Birine zulmediyorsak, bedduasını alıyorsak, göz yaşartıyor, kalp kırıyor, kul hakkını yiyor veya şiddet uyguluyorsak bilelim ki Allah bizim bütün yaptıklarımızı yazıp hükmünü veriyor. Bütün bunları gören yüce Allah, en hazırlıksız olduğumuz ve belki kendimizi en güçlü hissettiğimiz bir anda yakamızdan tutup dönülmeyecek bir azaba savuracaktır.
Rabbim muhafaza etsin. Şu sözü hiç unutmayalım "Allah ihmal etmez ama mühlet verir." Yani cezasız bırakmaz fakat cezayı hemen vermez, erteler. Ama mutlaka cezayı verir.



HER GÜN SADAKA VERİN

Bir gün Allah'ın elçisi, "Herkes her Allah'ın günü kendisine sadaka vermelidir" buyurdu.
Bunun üzerine Ebu Zer (RA), "Ya Resulullah, benim malım yok ki, nerden bulup da sadaka vereyim?" deyince Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Tekbir getirmek sadakadır.
Suphanallah demek sadakadır.
Elhamdülillah demek sadakadır. La ilahe illallah demek sadakadır. Estağfurullah demek sadakadır. İyiliği tavsiye etmek sadakadır. Kötülükten sakınmak sadakadır.
Yol üzerinde, kemiği, taşı kaldırıp atman sadakadır. Gözü görmeyene yol göstermen sadakadır.
Sağıra, dilsize, seni anlayana kadar anlatmaya çalışman sadakadır.
Aradıyıp sorduğu bir şeyi nerede bulacağını bildiğin kimseye yardımcı olmak sadakadır. Zor durumda kalıp da yardım isteyenin bir an önce yardımına koşman sadakadır. Güçsüz, kuvvetsiz birine arka çıkman sadakadır. Eşinle cinsel yakınlığın sadakadır.
İşte bütün bunlar kendine yardım edeceğin konulardır. Malın olmasa da sen sadaka vermeye devam et." (Ahmed, Müsned, )

BİR DUA
Uhud Savaşı sonrası Peygamberimizin (SAV) duası
Allah'ım! Hamdin tamamı sana aittir. Senin ihsanına kimse karşı çıkamaz. Senin tuttuğunu da kimse alamaz. Sapıttığını kimse hidayete erdiremez. Hidayete erdirdiğini de kimse sapıtamaz. Verdiğini kimse engelleyemez ve engellediğini de kimse veremez. Uzaklaştırdığını kimse yaklaştıramaz. Allah'ım bize bereket, rahmet, fazl ve rızkını ihsan eyle Allah'ım! Değişmeyen ve zeval bulmayan nimetini istiyorum. Allah'ım! Yokluk gününde yardımını, korku gününde emniyetini istiyorum. Allah'ım! Bize verdiğin ve vermediğin şeylerin şerrinden sana sığınırım. Allah'ım! Bizleri Müslüman olarak öldür ve Müslüman olarak dirilt. Bizi aldatılmadan ve zelil olmadan salihler zümresine ilhak eyle. Allah'ım! Peygamberlerini yalanlayıp senin yolundan insanları alıkoyanları da helak et. Azabını ve cezanı onların üzerine indir. Allah'ım! Kendilerine kitap verilen kâfirleri helak et.

BİR HADİS
Hz. Abdullah (RA) şöyle rivayet ediyor: "Resulullah'la (SAV) namaz kılıyordum. Ebu Bekir ve Ömer de (RA) vardı. Namazı bitirip oturduğum zaman Allah'a hamdü senaya başladım. Peygambere de (SAV) salatü selam getirdim. Daha sonrada kendim için dua ettim. Bunun üzerine Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurdu. "İşte şimdi Allah'tan dile. Dileğin verilir." (Tirmizi Cuma 64, İbni Mace Zühd 37)

BİR AYET
"Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tövbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde bile bile ısrar etmezler. (Âli İmran, )

BİR SEVAP
Yolda giderken ayağa takılabilecek veya ona benzer şeyleri kenara çekmek.

SORU - CEVAP

Yatalak babamın altını bezliyorum, banagünahı var mıdır?
Bunun günahı olmaz, sevabı olur. Annebabanıza hizmet etmekle sevabınız artar, cennetikazanırsınız.

Sakal kesmek haram mıdır?
Sakal, Peygamberimizin (SAV) sünnetidir.Bıraktıktan sonra kesmek seafoodplus.infober Efendimiz "Bıyığı kısalt, sakalıuzat" diyor.

Kaza namazı kılmadan önce mutlaka ezan okunmalımıdır?
Ezan sünnettir. Birden fazla vaktin kazasını kılacaksanız tekbir ezan okuyun ama her bir namaz için kamet getirmek dahauygun olur.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

SON DAKİKA

Zalim İle İlgili Ayetler Nelerdir?

Kur'an fihristi, Kur'an-ı Kerim'de bulunan ayetlerin konularına göre düzenlenmiş bir indekstir. Bu indeks, Kur'an'da bahsedilen konuların alfabetik bir şekilde sıralandığı ve her konunun hangi ayetlerde geçtiğini belirten bir referans kaynağıdır. Kur'an fihristi, Kur'an okuyucuları için oldukça faydalı bir araçtır ve Kur'an'ın içeriğini daha iyi anlamalarına yardımcı olur.

ZALİM Ayetleri Nelerdir?

Zalim ile ilgili ayetler de bu noktada sık sık araştırılan konulardan birisi olarak öne çıkmaktadır. Kuran-ı Kerim’de Zalim ile ilgili ayetler yer almaktadır

ZALİM İle İlgili Ayetler Nedir?

Bakara Suresi, ayet:

Ve dedik ki: "Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz."

Bakara Suresi, ayet:

Andolsun, Musa size apaçık belgelerle geldi. Sonra siz onun arkasından buzağıyı (tanrı) edindiniz. İşte siz (böyle) zalimlersiniz.

Bakara Suresi, ayet:

Oysa onlar, önceden ellerinin takdim ettiklerinden dolayı onu (ölümü) hiçbir zaman kesin olarak dilemeyeceklerdir. Allah, zalimleri bilendir.

Bakara Suresi, ayet:

Allah'ın mescidlerinde O'nun isminin anılmasını engelleyen ve bunların yıkılmasına çaba harcayandan daha zalim kim olabilir? Onların (durumu) içlerine korkarak girmekten başkası değildir. Onlar için dünyada bir aşağılanma, ahirette büyük bir azap vardır.

Bakara Suresi, ayet:

Hani Rabbi, İbrahim'i birtakım kelimelerle denemişti. O da (istenenleri) tam olarak yerine getirmişti. (O zaman Allah İbrahim'e): "Seni şüphesiz insanlara imam kılacağım" dedi. (İbrahim) "Ya soyumdan olanlar?" deyince (Allah:) "Zalimler Benim ahdime erişemez" dedi.

Bakara Suresi, ayet:

Yoksa siz, gerçekten İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Yakub'un ve torunlarının Yahudi veya Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: "Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı? Allah'tan kendisinde olan bir şehadeti gizleyenden daha zalim olan kimdir? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir."

Bakara Suresi, ayet:

Andolsun, kendilerine kitap verilenlere her ayeti (delili) getirsen, yine onlar senin kıblene uymaz; sen de onların kıblelerine uyacak değilsin. Onlardan bir kısmı, bir kısmının kıblesine (bile) uymaz. Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olursan, o zaman gerçekten zalimlerden olursun.

Bakara Suresi, ayet:

Boşanma iki defadır. (Sonra) Ya iyilikle tutmak veya güzellikle bırakmak (gerekir). Onlara (kadınlara) verdiğiniz bir şeyi geri almanız size helal değildir; ancak ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkmuş olmaları (durumu başka). Eğer ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkarsanız, bu durumda (kadının) fidye vermesinde ikisi için de günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; onlara tecavüz etmeyin. Kim Allah'ın sınırlarına tecavüz ederse, onlar zalimlerin ta kendileridir.

Bakara Suresi, ayet:

Musa'dan sonra İsrailoğulları'nın önde gelenlerini görmedin mi? Hani, peygamberlerinden birine: "Bize bir melik gönder de Allah yolunda savaşalım" demişlerdi, O: "Ya üzerinize savaş yazıldığı halde savaşmayacak olursanız?" demişti. "Bize ne oluyor ki Allah yolunda savaşmayalım? Ki biz yurdumuzdan çıkarıldık ve çocuklarımızdan (uzaklaştırıldık.)" demişlerdi. Ama onlara savaş yazıldığı (öngörüldüğü) zaman, az bir kısmı hariç yüz çevirdiler. Allah zalimleri bilir.

Bakara Suresi, ayet:

Allah, kendisine mülk verdi, diye Rabbi konusunda İbrahim'le tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim: "Benim Rabbim diriltir ve öldürür" demişti; o da: "Ben de öldürür ve diriltirim" demişti. (O zaman) İbrahim: "Şüphe yok, Allah Güneş'i doğudan getirir, (hadi) sen de onu batıdan getir" deyince, o inkarcı böylece afallayıp kalmıştı. Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.

Al-i İmran Suresi, ayet:

"İman edip salih amellerde bulunanların ecirleri eksiksiz ödenecektir. Allah, zalim olanları sevmez."

Al-i İmran Suresi, ayet:

Artık bundan sonra kim Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzerse, işte onlar, zalim olanlardır.

Al-i İmran Suresi, ayet:

(Allah'ın) Onların tevbelerini kabul etmesi veya zalim olduklarından dolayı azaplandırması işinden sana bir şey (sorumluluk ve görev) yoktur.

Al-i İmran Suresi, ayet:

Kendisi hakkında hiçbir delil indirmediği şeyi Allah'a ortak koştuklarından dolayı küfredenlerin kalplerine korku salacağız. Onların barınma yerleri ateştir. Zalimlerin konaklama yeri ne kötüdür.

Nisa Suresi, ayet:

Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize Katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize Katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?

Maide Suresi, ayet:

Biz onda, onların üzerine yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve (bütün) yaralara (karşılık da) kısas vardır. Ama kim bunu sadaka olarak bağışlarsa o kendisi için bir kefarettir. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, zalim olanlardır.

Maide Suresi, ayet:

Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları dostlar (veliler) edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez.

En'am Suresi, ayet:

Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden veya O'nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir? Hiç şüphesiz o zalimler kurtuluşa eremezler.

En'am Suresi, ayet:

Kesin olarak biliyoruz ki, onların söyledikleri seni gerçekten üzüyor. Doğrusu onlar, seni yalanlamıyorlar, ancak zalimler, Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlar.

En'am Suresi, ayet:

Sabah akşam -O'nun yüzünü (rızasını) dileyerek- Rablerine dua edenleri kovma. Onların hesabından senin üzerinde bir şey (yükümlülük), senin hesabından da bir şey (yükümlülük) yoktur ki onları kovman gereksin. Yoksa zalimlerden olursun.

En'am Suresi, ayet:

Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden veya kendisine hiçbir şey vahyolunmamışken "Bana da vahy geldi" diyen ve "Allah'ın indirdiğinin bir benzerini de ben indireceğim" diyenden daha zalim kimdir? Sen bu zalimleri, ölümün 'şiddetli sarsıntıları' sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlara: "Canlarınızı (bu kıskıvrak yakalanıştan) çıkarın, bugün Allah'a karşı haksız olanı söylediğiniz ve O'nun ayetlerinden büyüklenerek (yüz çevirmeniz) dolayısıyla alçaltıcı bir azapla karşılık göreceksiniz" (dediklerinde) bir görsen

En'am Suresi, ayet:

Böylece Biz, kazandıkları dolayısıyla zalimlerin bir kısmını bir kısmının başına geçiririz.

En'am Suresi, ayet:

De ki: "Ey kavmim, bütün yapabileceğinizi yapın; şüphesiz ben de yapıyorum. Bu yurdun (dünyanın) sonu, kimindir, bilip-öğreneceksiniz. Gerçekten zalimler kurtuluşa ermeyeceklerdir."

En'am Suresi, ayet:

Deveden iki, sığırdan da iki. De ki: "İki erkeği mi haram kıldı? Yoksa iki dişiyi mi ya da o iki dişinin rahimlerinin, kendisini kapsadığı (yavruları) mı? Yoksa Allah, bunları sizlere tavsiye ettiği zaman şahid miydiniz?" Hiçbir bilgiye dayanmaksızın insanları saptırmak için Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir? Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.

En'am Suresi, ayet:

Ya da: "Kitap bize de indirilseydi, elbette onlardan daha çok doğru yolda olurduk" dememeniz (için) işte size Rabbinizden apaçık bir belge, bir hidayet ve bir rahmet gelmiştir. Allah'ın ayetlerini yalanlayandan ve (insanları) ondan alıkoyup-çevirenden daha zalim kimdir? Ayetlerimizden alıkoyup-çevirenlere, bu 'engelleme ve çevirmelerinden' dolayı pek çetin bir azapla karşılık vereceğiz.

Araf Suresi, ayet:

Ve ey Adem, sen ve eşin cennete yerleş. İkiniz dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.

Araf Suresi, ayet:

Öyleyse, Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden veya ayetlerini yalanlayanlardan daha zalim kimdir? Kitaptan kendilerine bir pay erişecek olanlar bunlardır. Nihayet elçilerimiz, hayatlarına son vermek üzere kendilerine gittiklerinde onlara diyecekler ki: "Allah'tan başka taptıklarınız nerede?" "Onlar bizi (yüzüstü) bırakıp-kayboldular" diyecekler. (Böylelikle) Bunlar, gerçekten kafirler olduklarına kendi aleyhlerinde şehadet ettiler.

Araf Suresi, ayet:

Cennet halkı, ateş halkına (şöyle) seslenecekler: "Bize Rabbimiz'in vadettiğini gerçek buldunuz mu?" Onlar da: "Evet" derler. Bundan sonra içlerinden seslenen biri (şöyle) seslenecektir: "Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun."

Araf Suresi, ayet:

Gözleri cehennem halkından yana çevrilince: "Rabbimiz, bizi zalimler topluluğuyla birlikte kılma" derler.

Araf Suresi, ayet:

Musa kavmine oldukça kızgın, üzgün olarak döndüğünde onlara: "Beni arkamdan, ne kötü temsil ettiniz? Rabbinizin emrini çabuklaştırdınız, öyle mi?" dedi. Levhaları bıraktı ve kardeşini başından tutup kendisine doğru çekiyordu (ki Harun ona:) "Annem oğlu, bu topluluk beni zayıflattı (hırpalayıp güçsüzleştirdi) ve neredeyse beni öldürmeye giriştiler. Bari sen düşmanları sevindirecek bir şey yapma ve beni bu zalimler topluluğuyla birlikte kılma (sayma)" dedi.

Yunus Suresi, ayet:

Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden ve O'nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir? Şüphesiz O, suçlu-günahkarları kurtuluşa erdirmez.

Hud Suresi, ayet:

Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir? İşte bunlar, Rablerine sunulacaklar ve şahidler: "Rablerine karşı yalan söyleyenler bunlardır" diyecekler. Haberiniz olsun; Allah'ın laneti zalimlerin üzerinedir.

Hud Suresi, ayet:

"Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum, gaybı da bilmiyorum. Melek olduğumu söylemiyorum ve gözlerinizin aşağılık gördüklerine, Allah kesin olarak bir hayır vermez de demiyorum. Nefislerinde olanı Allah daha iyi bilir. Bu durumda (bunun aksini yaparsam) gerçekten o zaman zalimlerdenim (demek)dir."

Hud Suresi, ayet:

Denildi ki: "Ey yer, suyunu yut ve ey gök, sen de tut." Su çekildi, iş bitiriliverdi, (gemi de) Cudi (dağı) üstünde durdu ve zalimler topluluğuna da: "Uzak olsunlar" denildi.

Hud Suresi, ayet:

Rabbinin Katında 'belli bir biçime sokulmuş, damgalanmış' olarak. Bunlar zalimlerden uzak değildir.

Yusuf Suresi, ayet:

Evinde kalmakta olduğu kadın, ondan murad almak istedi ve kapıları sımsıkı kapatarak: "İsteklerim senin içindir, gelsene" dedi. (Yusuf) Dedi ki: "Allah'a sığınırım. Çünkü o benim Efendimdir, yerimi güzel tutmuştur. Gerçek şu ki, zalimler kurtuluşa ermez."

Yusuf Suresi, ayet:

Dedi ki: "Eşyamızı kendisinde bulduğumuzun dışında, birisini alıkoymamızdan Allah'a sığınırız. Yoksa bu durumda kuşkusuz biz zalim oluruz."

İbrahim Suresi, ayet:

İş hükme bağlanıp-bitince, şeytan der ki: "Doğrusu, Allah, size gerçek olan va'di va'detti, ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtaracak değilim, siz de beni kurtaracak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım. Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azap vardır."

İbrahim Suresi, ayet:

Allah, iman edenleri, dünya hayatında ve ahirette sapasağlam sözle sebat içinde kılar. Zalimleri de şaşırtıp-saptırır; Allah dilediğini yapar.

İbrahim Suresi, ayet:

Size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür.

Hicr Suresi, ayet:

Eyke halkı da gerçekten zalim-kimselerdi.

Nahl Suresi, ayet:

Ki melekler, kendi nefislerinin zalimleri olarak onların canlarını aldıklarında, "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk" diye teslim olurlar. Hayır, şüphesiz Allah, sizin neler yaptığınızı bilendir.

İsra Suresi, ayet:

Biz onların seni dinlediklerinde ne için dinlediklerini, gizli konuşmalarında da o zalimlerin: "Siz büyülenmiş bir adamdan başkasına uymuyorsunuz" dediklerini çok iyi biliriz.

İsra Suresi, ayet:

Kur'an'dan mü'minler için şifa ve rahmet olan şeyleri indiriyoruz. Oysa o, zalimlere kayıplardan başkasını arttırmaz.

Kehf Suresi, ayet:

"Şunlar, bizim kavmimizdir; O'ndan başkasını ilahlar edindiler, onlara apaçık bir delil getirmeleri gerekmez miydi? Öyleyse Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir?"

Kehf Suresi, ayet:

Ve de ki: "Hak Rabbinizdendir; artık dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin. Şüphesiz Biz zalimlere bir ateş hazırlamışız, onun duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. Eğer onlar yardım isterlerse, katı bir sıvı gibi yüzleri kavurup-yakan bir su ile yardım edilirler. Ne kötü bir içkidir o ve ne kötü bir destektir.

Kehf Suresi, ayet:

Kendi nefsinin zalimi olarak (böylece) bağına girdi (ve): "Bunun sonsuza kadar kuruyup-yok olacağını sanmıyorum" dedi.

Kehf Suresi, ayet:

Hani meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik; İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir.

Kehf Suresi, ayet:

Kendisine Rabbinin ayetleri öğütle hatırlatıldığı zaman, sırt çeviren ve ellerinin önden gönderdikleri (amelleri)ni unutandan daha zalim kimdir? Biz gerçekten, kalpleri üzerine onu kavrayıp anlamalarını engelleyen bir perde (gerdik), kulaklarına bir ağırlık koyduk. Sen onları hidayete çağırsan bile, onlar sonsuza kadar asla hidayet bulamazlar.

Meryem Suresi, ayet:

Bize gelecekleri gün, neler işitecekler, neler görecekler. Ama bugün o zalimler apaçık bir sapıklık içindedirler.

Enbiya Suresi, ayet:

"Yazıklar bize" dediler. "Gerçekten biz, zalimmişiz."

Enbiya Suresi, ayet:

Onlardan her kim: "Gerçekten ben, O'nun dışında bir ilahım" diyecek olsa, bu durumda Biz onu cehennemle cezalandırırız. Zalimleri Biz böyle cezalandırırız.

Enbiya Suresi, ayet:

"Bizim ilahlarımıza bunu kim yaptı? Şüphesiz o, zalimlerden biridir" dediler.

Enbiya Suresi, ayet:

Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da; "Gerçek şu ki, zalim olanlar sizlersiniz (biziz)" dediler.

Enbiya Suresi, ayet:

Gerçek olan va'd yaklaşmıştır, işte o zaman, inkar edenlerin gözleri yuvalarından fırlayacak: "Eyvahlar bize, biz bundan tam bir gaflet içindeydik, hayır, bizler zalim kimselerdik" (diyecekler).

Hac Suresi, ayet:

Şeytanın (bu tür) katıp bırakmaları, kalplerinde hastalık olanlara ve kalpleri (her türlü) duyarlılıktan yoksun bulunanlara (Allah'ın) bir deneme kılması içindir. Şüphesiz zalimler, (gerçeğin kendisinden) uzak bir ayrılık içindedirler.

Mü'minun Suresi, ayet:

"Rabbimiz, bizi (ateşin) içinden çıkar, eğer yine (inkara) dönersek, artık gerçekten zalim kimseler oluruz."

Nur Suresi, ayet:

Bunların kalplerinde hastalık mı var? Yoksa kuşkuya mı kapıldılar? Yoksa Allah'ın ve elçisinin kendilerine karşı haksızlık yapacağından mı korkuyorlar? Hayır, onlar zalim kimselerdir.

Kasas Suresi, ayet:

Böylece oradan korku içinde (çevreyi) gözetleyerek çıkıp gitti: "Rabbim, zalimler topluluğundan beni kurtar" dedi.

Kasas Suresi, ayet:

Çok geçmeden, o iki (kadın)dan biri, (utana utana) yürüyerek ona geldi. "Babam, bizim için sürüleri sulamana karşılık sana mükafaat vermek üzere seni davet etmektedir." dedi. Bunun üzerine ona gelip de olup bitenleri anlatınca o: "Korkma" dedi. "Zalimler topluluğundan kurtulmuş oldun."

Ankebut Suresi, ayet:

Bizim elçilerimiz İbrahim'e bir müjde ile geldikleri zaman, dediler ki: "Gerçek şu ki, biz bu ülkenin halkını yıkıma uğratacağız. Çünkü onun halkı zalim oldular."

Ankebut Suresi, ayet:

Allah hakkında yalan uydurup iftira edenlerden veya kendisine hak geldiği zaman onu yalan sayandan daha zalim kimdir? İnkar edenlere cehennem içinde bir konaklama yeri mi yok?

Secde Suresi, ayet:

Kendisine Rabbinin ayetleri hatırlatıldıktan sonra, yüz çevirenden daha zalim kimdir? Gerçekten Biz, suçlu-günahkarlardan intikam alıcılarız.

Ahzab Suresi, ayet:

Gerçek şu ki, Biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir.

Zümer Suresi, ayet:

Kıyamet günü o kötü azaptan kendini yüzü ile kim koruyabilecek? Ve zalimlere "Kazandığınızı tadın" denmiştir.

Zümer Suresi, ayet:

Allah'a karşı yalan söyleyenden ve kendisine geldiğinde doğruyu (Kur'an'ı) yalanlayandan daha zalim kimdir? Kafirler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok?

Zümer Suresi, ayet:

Eğer yeryüzünde olanların tümü ve bununla birlikte bir katı daha zalimlerin olmuş olsaydı, kıyamet günü o kötü azaptan (kurtulmak amacıyla) gerçekten bunları fidye olarak verirlerdi. Oysa, onların hiç hesaba katmadıkları şeyler, Allah'tan kendileri için açığa çıkmıştır.

Mü'min Suresi, ayet:

Onları, yaklaşmakta olan güne karşı uyar; o zaman yürekler gırtlaklara dayanır, yutkunur dururlar. Zalimler için ne koruyucu bir dost, ne sözü yerine getirebilir bir şefaatçi yoktur.

Mü'min Suresi, ayet:

Zalimlere kendi mazeretlerinin hiçbir yarar sağlamayacağı gün; lanet de onlarındır, yurdun en kötüsü de.

Şura Suresi, 8. ayet:

Eğer Allah dileseydi, onları herhalde tek bir ümmet kılardı. Ancak O, dilediğini Kendi rahmetine sokar. Zalimlere gelince; onlar için ne bir veli vardır, ne bir yardımcı (bulursun).

Şura Suresi, ayet:

Yoksa onların birtakım ortakları mı var ki, Allah'ın izin vermediği şeyleri, dinden kendilerine teşri' ettiler (bir şeriat kıldılar)? Eğer o fasıl kelimesi olmasaydı, elbette aralarında hüküm (karar) verilirdi. Gerçekten zalimler için acı bir azap vardır.

Şura Suresi, ayet:

(O gün) Zalimleri kazandıkları dolayısıyla korkuyla titrerlerken görürsün; o (yaptıkları) da üstlerine çöküvermiştir. İman edip salih amellerde bulunanlar ise, cennet bahçelerindedirler. Rableri Katında her diledikleri onlarındır. İşte büyük fazl (nimet ve üstünlük) budur.

Şura Suresi, ayet:

Kötülüğün karşılığı, onun misli (benzeri) olan kötülüktür. Ama kim affeder ve ıslah ederse (dirliği kurup-sağlarsa) artık onun ecri Allah'a aittir. Gerçekten O, zalimleri sevmez.

Şura Suresi, ayet:

Allah, kimi saptırırsa, artık bundan sonra onun hiçbir velisi yoktur. Azabı gördükleri zaman, o zalimleri bir görsen; "Geri dönmeye bir yol var mı?" derler.

Şura Suresi, ayet:

Onları görürsün; zilletten başları önlerine düşmüş bir halde, ona (ateşe) sunulurlarken göz ucuyla sezdirmeden bakarlar. İman edenler de: "Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendi nefislerini, hem yakın akraba (veya yandaş)larını da hüsrana uğratmışlardır" dediler. Haberiniz olsun; gerçekten zalimler, kalıcı bir azap içindedirler.

Zuhruf Suresi, ayet:

Biz onlara zulmetmedik; ancak onların kendileri zalimlerdir.

Casiye Suresi, ayet:

Çünkü onlar, Allah'tan (gelecek) hiçbir şeyi senden savamazlar. Şüphesiz zalimler, birbirlerinin velisidirler. Allah ise, muttakilerin velisidir.

Ahkaf Suresi, ayet:

De ki: \"Gördünüz mü-haber verin; eğer (bu Kur\'an,) Allah Katından ise, siz de onu inkar etmişseniz ve İsrailoğulları\'ndan bir şahid bunun bir benzerine şahidlik edip iman etmişse ve siz de büyüklük taslamışsanız (bunun sonucu ne olacak)? Şüphesiz Allah, zalim olan bir kavmi hidayete erdirmez.

Hucurat Suresi, ayet:

Ey iman edenler, bir kavim (bir başka) kavimle alay etmesin, belki kendilerinden daha hayırlıdırlar; kadınlar da kadınlarla (alay etmesin), belki kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kendi nefislerinizi (kendi kendinizi) yadırgayıp-küçük düşürmeyin ve birbirinizi 'olmadık-kötü lakablarla' çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir isimdir. Kim tevbe etmezse, işte onlar, zalim olanların ta kendileridir.

Necm Suresi, ayet:

Daha önce Nuh kavmini de. Çünkü onlar, daha zalim ve daha azgındılar.

Haşr Suresi, ayet:

Sonunda onların akibetleri, şüphesiz ateşin içinde ikisinin de süresiz olarak kalıcı olmalarıdır. İşte zalim olanların cezası budur.

Mümtehine Suresi, 9. ayet:

Allah, ancak din konusunda sizinle savaşanları, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkaranları ve sürülüp-çıkarılmanız için arka çıkanları dost edinmenizden sakındırır. Kim onları dost edinirse, artık onlar zalimlerin ta kendileridir.

Saff Suresi, 7. ayet:

İslam'a çağrıldığı halde, Allah'a karşı yalan uyduranlardan daha zalim kimdir? Allah, zalim bir kavmi hidayete erdirmez.

Cum'a Suresi, 7. ayet:

Oysa onlar, ellerinin öne takdim ettikleri dolayısıyla bunu hiçbir zaman temenni edemezler. Allah, zalimleri bilendir.

Tahrim Suresi, ayet:

Allah, iman edenlere de Firavun'un karısını örnek verdi. Hani demişti ki: "Rabbim bana Kendi Katında, cennette bir ev yap; beni Firavun'dan ve onun yaptıklarından kurtar ve beni o zalimler topluluğundan da kurtar."

Kalem Suresi, ayet:

Dediler ki: "Rabbimiz Seni tesbih eder, yüceltiriz; gerçekten bizler zalim imişiz."

Nuh Suresi, ayet:

"Böylece onlar, çoğu kimseyi şaşırtıp-saptırdılar. Sen de o zalimlere sapıklıktan başkasını arttırma."

Nuh Suresi, ayet:

"Rabbim, beni, annemi, babamı, mü'min olarak evime gireni, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla. Zalimlere yıkımdan başkasını arttırma."

İnsan Suresi, ayet:

Dilediğini Kendi rahmetine sokar. Zalimlere ise, onlar için acı bir azap hazırlamıştır.

 

GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ

Son dakika haberler, köşe yazılar, ekonomi, magazin, siyaset, spor gündeminin tek adresi seafoodplus.info; seafoodplus.info haber içerikleri kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz, haberler izinsiz olarak kopyalanamaz ve başka yerde yayınlanamaz.

Zalimlerin cezası çetin olacak!..

Haklar üç şekilde ele alınır:

-Allah’ın (cc) hakkı,

-Kulun hakkı,

-Her ikisinin de bir arada bulunduğu haklar. Bir kısmında Cenab-ı Mevlâ'mızın hakkı ağırlıklıdır, bir kısmında ise kulun hakkı ağırlıktadır.

Kul hakkı deyince ne anladığımız herhalde bellidir.

Hani zaman zaman;

"-Hakkımı yediler,

-Hakkımı gasp ettiler,

-Bu adam bana haksızlık etti,

-Şu benimdi, elimden aldılar," gibi pek çok deyimler işitiriz ya Bir insanın gerçekten kendine ait olan maddi veya manevi bir değerini, zorla ya da aldatmacalarla elinden almak. Onu, o kıymetten mahrum etmek. Tabii ki böylece o insana zulmedilmiş olunur. Bunun içindir ki zalimler, insanların haklarını gasp eden zorbalardır. Zalim de sadece, elinde kılıcıyla veya silahıyla ya da işgal ettiği makamıyla, halka zulmeden amirler olarak anlaşılmamalıdır. Hem onlar ve hem de zenginliğiyle kişileri mecbur bırakarak ezenlerdir. Böylece çeşitli şekillerde insanların haklarını ele geçiren kimselerdir. Hepimiz böyle kimseleri az çok görür, bilir ve tanırız.

İşte o zalimlerdir ki; insanların haklarına riayet etmezler.

İşte o zalimlerdir ki; insanları aldatırlar, haksız kazanç elde ederler,

O zalimlerdir ki; yetimlerin haklarını yerler,

O zalimlerdir ki; kendilerine gelen dünyalıkların nereden ve nasıl geldiğine hiç aldırış etmezler,

O zalimlerin kalbinden merhamet hissi adeta sökülüp atılmıştır. Bundandır ki ne insanlara ve ne de hayvanata ve yahut da Cenab-ı Hakk'ın kendilerine verdiği nimetlere hiç mi hiç acımazlar. Hâlbuki merhamet, imandandır.

İşte bunun içindir ki mü’min zulümden ve zalim olmaktan korkar, kaçınır. Zira zalimlik, kâfirlerin sıfatıdır.

O bilir ki, Allah zulmü yasaklamış, zalimi de lânetlemiştir. Yine o bilir ki; kul hakkının püf noktası burada düğümlenmektedir. Kul hakkına ise, yüce Yaradanı bile karışmamakta, O'nun Rasûlü de, kul hakkıyla ölen bir kimsenin cenaze namazını dahi kılmayacağını söylemektedir.

Bunu yapan aldatmıştır ve Sevgili Nebi (s.a.v.) de; “aldatan bizden değildir,” (Müslim, iman ) buyurmuştur.

Yine o,  zulmün bir parçası olan haksız kazanç elde etmekten de çok korkar. Zira onun, Rabbi tarafından cezası büyüktür.

Mevlâmız "zulmü yasaklamıştır."

Kur'an-ı Kerim'de kâfirlere zalim denir. Çünkü onlar, kendilerini de, kâinatı da yaratan Allah'uzü'l-Celâl'imizin ayetlerini inkâr etmektedirler. Böylelikle onlar, zulmün en büyüğünü işlemektedirler. Tabii ki bu zalimlerin hiçbir kurtuluş ümidi yoktur. Onlar için Mevlâ'mız şöyle buyurur:

"-Zalimlerin ne müşfik bir yakını, ne de (şefaati) dinlenebilecek bir aracısı yoktur."(40 Mü’min 18)

Biliniz ki kâfirlerin pek çoğundan, zulmün her çeşidi beklenebilir. Çünkü onları iyiye ve Hakk'a yöneltecek imanları yoktur.

Mü’minlerin de mesela haksız kazanç elde etmesi bir çeşit zulümdür. Ya da kişilerin çeşitli durumlarındaki haklarına riayet etmemesi de aynıdır:

İşte bir hadis-i şerifte şöyle buyurulur:

"-Zulümden sakınınız. Zira zulüm, kıyamet günü (sahibini saran) karanlıklar (olacak)tır."(Müslim, birr 56 ()

Zulüm, adaletin zıddı olarak bilinir. Zulmedenler, adalete riayet etmeyenlerdir. Mü’min adil olmak zorundadır. İmanına yakışan da budur. Cenab-ı Hakk da adaleti emredip, zulmü yasaklamıştır. İşte her cuma hutbesinde dinlemiş olduğumuz ayet-i kerimede Rabbimiz, bakınız neleri emretmiş ve neleri yasaklamıştır:

"-Muhakkak ki Allah adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder; çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor."(16 Nahl 90)

Kur'an-ı Kerim'in en çok hüküm ifade eden bu ayeti, hakikaten bir toplumun nizamını sağlayacak en güzel amiller olarak karşımıza çıkar. Onların yerleştiği ve uygulandığı bir milletin idaresi çok daha uyumlu ve insanları huzurlu olur.

İşte bu emirlerin zıddını yapanlar ise zalimlerdir ve onlar hakkında Rabbimiz şöyle buyurur:

"-İçinizden kim zulmederse, ona büyük bir azap tattıracağız."(25 Furkan 19)

Evet. Allah’ın (cc) koyduğu hükümler ve haklar dururken nefsinin istek ve arzusuyla hareket ederek hükmedenlerin hali ne olacak? 

BUGÜNKÜ ZALİMLERE NE DEMELİ?

Yukarıdan beri anlattıklarımız aslında, kul hakkının önemini bir hayli ortaya koymaktadır. Şüphesiz ki kulun en önemli hakkı can hakkıdır. Hak etmediği ve kendisine ceza veren şer'i bir mekanizma olmadığı halde bir cana kastetmek, kesinlikle haram kılınmıştır. Yani bir insanın öncelikle yaşama hakkı vardır. Bakınız bu konuda ayet-i kerime ne kadar açık ve ne kadar derinlemesine bir mana serdetmiştir:

"-Kim, bir cana karşılık veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın(haksız yere) bir cana kıyarsa, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim de bir canı kurtarırsa, bütün insanları kurtarmış gibi olur."(5 Maide 32)

İşte İslâm'ın prensibi Ne kadar muhteşem değil mi? Bir insanın ölümü, insanlığın ölümü, bir insanın kurtarılması ve ölümden korunması insanlığın kurtulması. "Ne yüce bir mefkûredir bu Ya Rab!" demekten kendimizi alamıyoruz.

İslâm bunu, sadece kendi inancını paylaşanlara değil, tebaası altında yaşayan herkes için der ve uygular. Zulme uğrayan fertler ve milletlerin hepsi için. İslâm'ın gerçekten tatbik edildiği güçlü bir toplumu görmek, keşke bize de nasib olsa.

Bugünün insanlığına bir bakınız kardeşlerim İlim ve teknikte zirveye oturanların, yoksul milletlere yaptıklarına hele bir göz gezdiriniz. Menfaatleri uğruna neler yapabiliyorlar değil mi? Milletleri fakirleştirmek ve onları açlıkla teslim almak, o büyük canavarların yegâne prensibidir. Ekonomik ve politik savaşlarla. Ya sıcak savaşları? O da çok acımasız. Sivil insanların çektikleri acılara bakın! Hele onlar bir de Müslümansa İslâm'ın savaştaki şefkat ve merhameti bile, onlara binlerce defa ders verici niteliktedir. Hz. Ebu Bekir (r.a.) Efendimizin, İslâm Ordusu komutanı olan Üsâme b. Zeyd (r.a.) e tavsiyeleri bakınız nelerdi:

"-Hıyanet etmeyiniz, eza etmeyiniz, haddi aşmayınız, kimsenin azasını kesmeyiniz. Çocukları, ihtiyarları, kadınları öldürmeyiniz. Hurma ağaçlarını kesip yakmayınız. Yemiş veren bir ağaca dokunmayınız. Deve, koyun, inek gibi hayvanları gıdadan başka bir maksad için kesmeyiniz. Yolda manastırlara çekilmiş insanlara rast geleceksiniz. Onları kendi hallerine bırakınız."

İslâm'a haince saldıranların, bu tavsiye ve prensiplerden alacağı çok dersler vardır. Cenab-ı Hakk basiret versin. Zira güzel dinimiz, gayr-i müslim de olsa beraber yaşadığı insanların canına, malına ve ırzına göz dikmeyi yasaklamıştır. Onların hakkını gasp etmeyi de, kul hakkı olarak saymıştır. 

YAŞAMA HAKKI

İnsanların yaşama hakkı vardır demiştik. Yani mü’min, mü’minin kanını dökemez. Buna ilâveten mal ve ırz da zikredilir. Efendimiz (s.a.v.) kul hakkının en bariz görüldüğü bu üç şey hakkında, Veda Hutbelerinde şöyle buyurmuşlardır:

"-Şüphesiz ki kanlarınız, mallarınız ve ırzlarınız birbirinize kesinlikle haramdır."(Müslim, kasame 30)

Canın azizliği ve korunması hususunda yine şöyle buyururlar:

"Kıyamet gününde insanlar arasında, hükmü verilecek şeylerin ilki; kandır." (Yani cana kasıtla ilgili konulardır.)(Müslim, kasame 28 ()

İslâm'da hakikaten mü’minin canına ya da azalarına kasıt büyük günahlardan sayılmıştır. Bile bile bir mü’mini öldüren kişi, öldürülecektir. Ya da bilerek bir azaya kastedene, yine misilleme uygulanacaktır. Veya bunlar karşılığında zarar gören taraf, diyete de razı olabilir. Diyet ise o kadar basit değildir. Kasten bir mü’min kardeşini öldüren kimse, deve bedelini ödeyecektir. Bu ise az para tutmaz.

İşte Allah’ın (cc) bizlere gönderdiği hayat dini İslâm'ın, cana verdiği önem Karşılığı ya ölüm veya diyet. İşte caydırıcı unsur. Üç beş kişiyi öldürüp de bir miktar hapiste yatan insan, bir de bakıyorsunuz ki dışarıda. Bu insanı ölümle mahkûm etseniz hemen "-Nerede insan hakları?" derler. Pekiyi o bir kişi, o üç beş kişiyi öldürürken insan hakları neredeydi? Onlar can taşımıyor muydu? Yoksa onların eşleri, yavruları yok muydu? Gözleri kanlı yaşlı anaları kalmadı mı arkalarında? Halbuki mü’minlere saldıran o devletlere bir baksanız; nice çeşit işkencelerle dolu idamlar, mevcuttur. Ama kendilerine insan hakları (!) falan tesir eder mi hiç?

Hâlbuki Allah’ın (cc) hükümlerinde gerçekten hayat vardır, kurtuluş vardır, huzur ve sükûnet vardır. Bir milletin saadeti ve yükselmesi onları tatbik etmesine bağlıdır. İşte bunun içindir ki Cenab-ı Hakk, kısası bize şöyle emir buyurur:

"-Biz (Tevrat'ta) onlara cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş (olmak üzere kısası) farz kılmıştık. Keza yaralara karşı da kısas vardır. Bununla beraber, kim kısas hakkını bağışlarsa bu, kendi günahlarına bir kefarettir. Zira kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, işte asıl zalim olanlar onlardır."(5 Maide 45)

Gördüğünüz gibi Tevrat'ta da kısas vardı, Kur'an'da da var. Zira bu, insanların en tabii hakkıdır. Kişinin kanına yani canına ya da azalarına kasteden insana, tabii aynı yolla cevap vermek en adil olan yoldur. Zira adaletin gerçek uygulayıcısı ancak yüce Yaradanımız ALLAH’dır (cc). Bizi yaratan O'dur. Nasıl yaşarsak huzur ve saadete ulaşabileceğimizi de, çok tabiidir ki O bilir. O halde hüküm koyma ve ona uyulmasını isteme hakkı da ancak O'nundur. Bunun içindir ki Rabbimizin kısas emrinde hayat vardır:

"-Kısasta sizin için hayat vardır, ey akıl sahipleri. Tâ ki sakınasınız."(2 Bakara )

İşte kan akıtmanın, cana kastetmenin önemi. İşte kul hakkına verilen değer. Zira bir insana yapılan haksızlık olduğu gibi kalırsa, hakkı araştırılmaz ve hakka tecavüz edenin cezası verilmezse, o zaman anarşi olur. Çünkü bu zulümdür ve yüce Mevlâ'mızın zulme asla tahammülü yoktur. Tabii ki bu zulmü işleyenler de ayet-i kerimede haber verildiği gibi, zalimler olarak belirtilir.

Bir hadis-i şerif var ki kıymetli kardeşlerim, kul hakkını çok düşündürücü bir şekilde bizlere hatırlatır. Şöyle ki;

"-Haklar, kıyamet günü elbette sahiplerine verilecektir. Hatta boynuzsuz koyun için, boynuzlu koyuna kısas yapılacaktır."(Müslim, birr 60)

Eşsiz dinimizin haklar konusuna verdiği değeri anlamak için, bu hadis-i şerif bile kâfidir. Sorumsuz olan ama vazifesi insana hizmet olan hayvanatın bile kıyamet gününde, şayet aralarında haklarıyla ilgili bir davaları varsa diriltileceklerini; haklar yerini bulduktan sonra toprak olacaklarını belirten bir dini düşünün. Acaba bu dinin, insanların hakları konusunda ne kadar titiz olacağını kavrayabiliyor muyuz? En ince ayrıntıya kadar. İyilik ve kötülük yönünden her şey karşılığını bulacaktır:

"-Her kim zerre miktarı hayır işlemişse onu görecek, kim de zerre miktarı kötülük işlemişse, onun (cezasını) çekecektir."(99 Zilzâl 7,8)

O yüce Halık'ımız gerçek ve tek hâkimdir o gün:

"-Allah, hâkimlerin Hâkimi değil midir?"(95 Tîn 8)

 O gün hesap var. Allah (cc) hakkından da, kul hakkından da. Yani; O yüce Rabbimizi Rab olarak tanıyıp tanımamaktan ve O'na kulluk yapıp yapmamaktan da; kullarla olan münasebetlerde haklara riayet edip etmemekten de Zira Adalet-i İlâhi tecelli edecek ve o mazlumların ahı alınacaktır. Dünyadayken hakkı elinden alınarak ağlatılan o insanların gözyaşları dindirilecek ve zalimler mutlaka cezalarını çekeceklerdir. İşte Tehdîd-i İlâhi:

"Sonra hesaplarını görmek de elbet bize düşer."(88 Ğaşiye 26)

Bütün bu hakikatleri bilen mü’min, iyi bir yaşayış, dürüst bir hal tarzı sergiler.

Zaman zaman insanların hakları sayılır, sıralanır. Yaşama hakkı, mülkiyet hakkı, ailevi hakları, mesken, seyahat, eğlence hakları, siyasi haklar, eğitim ve öğretime ait haklar, fikir hürriyeti v.b Yirminci asırda bunlar sayılıyor iken, acaba yüzde kaçı uygulanabiliyor ki! Ama İslâm'ın hüküm sürdüğü bir beldede bütün bunların tatbik edilir olduğunu görürüz.

Kimse kimsenin malına, toprağına kastedemez:

"-Kim bir karış yeri zulmederek alırsa, yedi (kat) yerler boğazına geçirilir."(Müslim, müsakat )

Bu emri bilen ve ona inanan her mü’min, insanlarla olan muamelelerinde buna dikkat etmek için gayret eder. Bu korku onu, insanların malına karşı daha duyarlı olmaya, alış-verişlerinde daha dikkatli davranmaya sevkeder.

Bunun içindir ki mü’min kişi elindeki metresine ve terazisine karşı çok hassastır. Eksik vermek şöyle dursun, bir miktar fazla vermek onun prensibidir. Çünkü Kur'an-ı Kerim'de helâk olan kavimlerden bahsedilirken, onların kötülüklerinden birisi olarak da ölçü ve tartıya dikkat etmedikleri belirtilir. Eyke halkına gönderilen Şuayb (as) onları Hakk'a davet ederken, bir taraftan da yaptıkları kötülüklerden dolayı uyarıyordu:

"-Ölçüyü tam yapın ve eksik tartanlardan olmayın.

Doğru terazi ile tartın,

İnsanların hakkını eksiltmeyin, yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayın."(26 Şuarâ )

Muzaffer Dereli / Diriliş Postası

Zalimlere Meyletmenin Cezası ile ilgili ayetler

(Tüm bu gerçekleri bilmelerine rağmen) insanlardan öylesi vardır ki; Allah’ın dışında birtakım varlıkları Allah’a denkler/ortaklar edinir de onları Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah’a olan sevgisi ise çok daha kuvvetlidir. O zalim olanlar azabı gördüklerinde kuvvetin tamamının Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın çetin bir azap sahibi olduğunu anlayacaklardır. (2/Bakara )

Herhangi bir varlığı Allah’ı (cc) sever gibi ya da Allah’tan (cc) daha fazla sevmek, affedilmez günahlardan olan şirkin kısımlarındandır. Kıyamet Günü müşriklerin yaşayacağı pişmanlıkların başında salih insanları, onların ruhaniyetini ve onları temsil eden put/türbe/kabir gibi şeyleri sevgi, korku, fayda bekleme ve zararı defetmede Allah’a (cc) denk tutmak gelir. (bk. 26/Şuarâ, ; 71/Nûh, 23)

Kendisine tabi olunan (dinî ve siyasi liderler) tabi olanlardan teberrî edip uzaklaştıklarında ve azabı gördüklerinde aralarındaki (dostluk, akrabalık, ticari, dinî tüm) bağlar kopmuş olacaktır. (2/Bakara )

Tabi olanlar diyecekler ki: “Keşke bir fırsatımız olsa da, onların bizden teberrî edip uzaklaştığı gibi biz de onlardan teberrî edip uzaklaşabilsek.” Bunun gibi Allah pişmanlık vesilesi olan amellerini onlara gösterecek! Ve onlar ateşten çıkacak değillerdir. (2/Bakara )

Tebaanın liderlerinden, liderlerin tebaadan teberrî edip uzaklaşması, lanetleşmesi ve birbirlerini suçlaması kıyametin ibretlik sahnelerindendir. (bk. 7/A’râf, 38; 14/İbrahîm, 21; 33/Ahzâb, ; 34/Sebe’, )

Bu sahnenin yaşanmaması için her insanın dinini güzel bir şekilde öğrenmesi, tabi olduğu ve itaat ettiği dinî ve siyasi liderleri vahyin ölçülerine göre değerlendirmesi gerekir.

Melekler, nefislerine zulmedenlerin canını aldığında: “Nerede idiniz/hangi saftaydınız?” derler. Derler ki: “Biz yeryüzünde (müşriklerin safında yer almak zorunda olan, çaresiz) mustazaflardık.” (Melekler:) “Allah’ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!” derler. Bunların barınağı cehennemdir. Ne kötü bir yataktır o! (4/Nisâ 97)

Sakın zulmedenlere/zalimlere meyletmeyin! Yoksa size ateş dokunur. Allah’ın dışında dostlarınız olmaz, sonra yardım da olunmazsınız. (11/Hûd )

Hepsi beraber Allah’ın huzuruna çıkarlar. (Tağutlar tarafından sömürülüp fakirleştirilerek, işkence ve zorbalıkla onursuzlaştırılmış olan) mustazaflar, müstekbirlere derler ki: “Biz (dünyada) sizin tebaanızdık. Şimdi siz, Allah’ın azabına karşı bizi koruyabilecek misiniz/bize bir faydanız olacak mı?” Diyecekler ki: “Şayet Allah bizi hidayet etmiş olsaydı, biz de sizi hidayet edebilirdik. (Artık bir önemi yok.) İster (bu azaba) sabredelim, ister dövünüp yakınalım farketmez, bizim için kaçış yoktur.” (14/İbrahîm 21)

Meşruiyetini İslam’dan almayan liderler ve tebaalarının ahiretteki durumları için bk. 2/Bakara,

İş olup bittikten sonra şeytan da şöyle diyecek: “Şüphesiz ki Allah, size gerçek bir söz verdi, ben de size bir söz verdim ama sözümde durmadım. Zaten benim sizin üzerinizde bir otoritem de yoktu. Yalnızca ben çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. (Öyleyse) beni kınamayın. Yalnızca kendinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Gerçek şu ki; daha önce beni Allah’a ortak koşmanızı da reddetmiştim. Şüphesiz ki zalimlere can yakıcı bir azap vardır.” (14/İbrahîm 22)

Kâfirler dediler ki: “Bu Kur’ân’a da onun öncesinde gelmiş (Kitaplara da) inanmayız.” Sen, o zalimleri Rablerinin huzurunda durdurulurken bir görseydin! Birbirlerine laf atarlar. Zayıf bırakılmış (mustazaflar), büyüklenen (müstekbirlere) derler ki: “Siz olmamış olsaydınız biz, müminler olurduk.” (34/Sebe’ 31)

Müstekbirler, mustazaflara derler ki: “Hidayet size geldikten sonra, biz mi sizi ondan alıkoyduk? (Hayır, öyle değil!) Bilakis sizler, suçlu günahkârlardınız.” (34/Sebe’ 32)

Mustazaflar, müstekbir olanlara derler ki: “Bilakis (işiniz gücünüz) gece gündüz hile (yapmaktı) (Çünkü) siz, Allah’a karşı kâfir olmamızı ve O’na ortaklar koşmamızı emrediyordunuz bize.” Azabı gördüklerinde (için için yanarak) pişmanlıklarını gizleyecekler. Biz, kâfirlerin boynuna zincirli halkalar geçirdik. (Ne yani) yaptıklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı? (34/Sebe’ 33)

Meşruiyetini İslam’dan almayan liderler ve tebaalarının ahiretteki durumları için bk. 2/Bakara,

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir